“Sanığın hukuki durumunu değerlendirirken sadece hesap açılış ve para yatırma tarihlerinin değil, hesabını kapattığı ya da sıfırladığı tarihlerin de suçun sübutu açısından önem arz ettiği ” gerekçesi ile beraat.

BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
SAMSUN 2. CEZA DAİRESİ
ESAS YIL/NO: 2018/2243
KARAR YIL/NO: 2018/2289
KARAR TARİHİ: 17.12.2018

Yerel Mahkemece verilen hükümlere karşı istinaf yoluna başvurulmakla, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:

İstinaf başvurusunun reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;

Sanık hakkında silahlı terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etme suçundan mahkumiyetine karar verildiği, verilen iş bu kararın sanık müdafii tarafından istinaf edilmiştir.

Somut olay değerlendirildiğinde;

Samsun Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 12/07/2017 gün 2017/6514 esas sayılı iddianamesi ile sanığın silahlı terör örgütüne üye olma ve terörizmin finansmanının önlenmesi hakkındaki kanuna muhalefet suçlarından 3713 Sayılı Kanun’un 7/1 maddesi delaletiyle5237 Sayılı Kanun’un 314/2, 3713 Sayılı Kanun’un 5/1, 5237 Sayılı Kanun’un 53, 58/9 ve 63, 6415 Sayılı Kanun’un 4/1, 5237 Sayılı Kanun’un 53 ve 58/9 maddeleri gereğince cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmıştır.

İlk Derece Mahkemesince” sanık adına kayıtlı by-lock uygulaması tespit edilen 0 507 … numaralı GSM hattına ilişkin HTS analiz raporuna göre; by-lock bağlantısının gerçekleştirildiği 2015 Şubat-2015 Ekim ayları arasında bağlantı baz bilgilerinin çoğunun Çorum İli olduğu, sanığın ise o tarihlerde Samsun İlinde bulunduğu, ayrıca sanığın savunmasında bahsi geçen S. U.’nın Mahkememize hitaben yazdığı dilekçede by-lock bağlantısı tespit edilen GSM hattının sanık O. K. tarafından kullanılmadığını beyan ettiği, sanığın aksi ispat edilemeyen savunmasına itibar edilerek sanığın münhasıran örgüt yöneticileri ve mensupları arasında kullanıldığı bilinen by-lock adlı haberleşme ağına dahil olmadığının tespit edildiği, bununla birlikte sanığın Bank Asya isimli bankada 18/05/2001 günü açılmış … müşteri numaralı hesabı bulunduğu, hesabında çeşitli bankacılık işlemleri yanında örgüt liderinin Bank Asya için yaptığı çağrısının hemen akabinde 20/01/2014 günü 58.500 TL tutarlı katılım hesabı açma işleminin bulunduğu, hesap hareketlerinin incelenmesinde sanığın daha önceden katılım hesabı açma kapama işlemi yapmadığı, ilk kez örgüt liderinin çağrısından sonra böyle bir işlem yaptığı, katılım hesabı açma işleminin hayatın olağan akışı dışında bir faktörden ileri geldiği, sanığın örgüte müzahir PAK-İŞ adlı sendika üyeliğinin bulunduğu, sanığın eylemlerinin örgüt mensubiyeti için süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gerektiren eylemler seviyesine ulaşmayıp örgüte yardım seviyesinde gerçekleştiği, sanığın örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte örgüte yardım ettiği sabit görüldüğünden” sanığın mahkumiyetine karar verilmiş ise de;

Sanığın örgütle iltisaklı Pak – İş sendikasına üyesi olmasının sendikanın icra ettiği faaliyetlerinin, nitelik, içerik ve mahiyeti itibariyle silahlı terör örgütünün amacına hizmet ettiğinin somut delil ve olgularla ortaya konulmadıkça örgütsel faaliyet kapsamında kabul edilemeyeceği değerlendirilmiştir.

Sanığın Bankasya’ya para yatırma eylemin örgütsel bir amaçla gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğine dair değerlendirmede; Suç örgütünün tanımlanıp yaptırıma bağlandığı 5237 Sayılı TCK’nın 220. maddesinin 7. fıkrasında yardım fiiline yer verilmiştir. “Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişinin, örgüt üyesi olarak” cezalandırılacağı belirtilmiş, anılan normun konuluş amacı, gerekçesinde; “örgüte hakim olan hiyerarşik ilişki içinde olmamakla beraber, örgütün amacına bilerek ve isteyerek hizmet: eden kişi, örgüt üyesi olarak kabul edilerek cezalandırılır.” şeklinde açıklanmış, 765 Sayılı TCK’nın sistematiğinden tamamen farklı bir anlayışla düzenlenen maddede yardım etme fiilleri de örgüt üyeliği kapsamında değerlendirilerek, bağımsız bir şekilde örgüte yardım suçuna yer verilmemiştir.

Yardım fiilini işleyen failin, örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmaması, yardımda bulunduğu örgütün TCK’nın 314. maddesi kapsamında silahlı terör örgütü olduğunu bilmesi, yardım ettiği kişinin örgüt yöneticisi ya da üyesi olması ve yapılan yardımın örgütün amacına hizmet eder nitelikte bulunması gereklidir. Yardımdan fiilen yararlanmak zorunlu değildir. Örgütün istifadesine sunulmuş olması ve üzerinde tasarruf imkanının bulunması suçun tamamlanması için yeterlidir.

Yardım fiilleri, örgüte silah sağlama ve terörün finansmanı dışında tahdidi olarak sayılmamıştır. Her ne surette olursa olsun örgütün hareketlerini kolaylaştıran ve yaşantısını sürdürmeye yönelik eylemler yardım kapsamında görülebilir (Yargıtay Ceza Genel Kurulu 11.11.1991 tarih, Esas 9-242, Karar 305). Yardım teşkil eden hareketin başlı başına suç teşkil etmesi gerekmez. Yardım bir kez olabileceği gibi birden çok şekilde de gerçekleşebilir. Ancak yardım teşkil eden faaliyetlerde devamlılık, çeşitlilik veya yoğunluk var ise, sanığın hukuki durumunun, örgüt üyeliği kapsamında değerlendirilmesi gerekebilir.

Kuruluş, amaç, örgüt yapılanması ve faaliyet yöntemleri Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 2015/3 E. sayılı kararında anlatılan ve nihai amacı, Devletin Anayasal nizamını cebir ve şiddet kullanarak değiştirmek olduğu anlaşılan FETÖ/PDY terör örgütünün başlangıçta bir ahlak ve eğitim hareketi olarak ortaya çıkması ve toplumun her katmanının büyük bir kesimince de böyle algılanması, amaca ulaşmak için her yolu mübah gören fakat sözde meşrutiyetini sivil alanda dinden, kamusal alanda ise hukuktan aldığı izlenimi vermek için yeterli güce ulaşıncaya kadar alenen kriminalize olmamaya özen göstermesi gerçeği nazara alındığında; örgütün kurucusu, yöneticileri ve örgüt hiyerarşisinde üçüncü veya daha yukarı katmanlarda yer alan mensuplarının zaman sınırlaması olmaksızın örgütün nihai amacından haberdar oldukları yönünde kuşku bulunmamakta ise de, bir ve ikinci katmanlarda yer alanlar açısından; Devletin her kurumuna sızan mensupları vasıtasıyla kişi ve kurumlara yönelik, örgütün gerçek yüzünü ortaya koyan operasyonlara başlandığı, bu yapının kamuoyu ve medya tarafından tartışılır hale geldiği, üst düzey hükümet yetkilileri ve kamu görevlileri tarafından yapılan açıklamalarda “paralel yapı” veya “terör örgütü” olduğuna ilişkin tespitler ve uyarıların yapıldığı, Milli Güvenlik Kurulu tarafından da aynı değerlendirmelerin paylaşıldığı süreçten önce icra edilen faaliyetlerin, nitelik, içerik ve mahiyeti itibariyle silahlı terör örgütünün amacına hizmet ettiğinin somut delil ve olgularla ortaya konulmadıkça örgütsel faaliyet kapsamında kabul edilemeyeceği değerlendirilerek;

Sanığın örgütün mali açıdan kalesi sayılan Bankasya’ya para yatırması eyleminin yardım olarak nitelendirilebilmesi için bu eylemini örgütün sözde liderinin çağrısı üzerine gerçekleştirdiğinin hiç bir şüpheye yer vermeyecek şekilde ispatlanmış olmasının gerektiği,

Dosya arasında bulunan sanığın Bankasya’daki hesap hareketleri incelendiğinde; sanığın bankasya isimli bankada 18/05/2001 günü açılmış hesabının bulunduğu, hesabında çeşitli bankacılık işlemleri yanında, örgüt liderinin “Bankasyayı kurtarın” talimatından kısa bir süre sonra 20/01/2014 tarihinde anılan bankada katılım hesabı açtığı ve bu hesaba 58,500 TL tutarında para yatırdığı görülmektedir.

Ancak sanığın Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) tarafından 04/02/2015 tarihinde yönetiminin devraldığı Bank Asya’nın, 29/05/2015 tarih ve 6318 Sayılı Kararı ile tamamen Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF)’ye devredilmesine karar verdiği tarihten sonra da bu hesabı kapatmayarak kullanmaya devam ettiği ve 2016 yılına kadar hesabın açık olduğu anlaşılmaktadır.

Sanığın anılan bankada katılım hesabı açılış tarihi ile bu hesaba altın/para yatırdığı tarihlerin örgütün sözde liderinin talimatlarına uygun olduğu ancak sanığın hukuki durumunu değerlendirirken sadece hesap açılış ve para yatırma tarihlerinin değil, hesabını kapattığı ya da sıfırladığı tarihlerin de suçun sübutu açısından önem arzettiği, somut olayda sadece hesabın açılış ve altın/para yatırılış tarihleri nazara alınarak sanığın örgütün sözde liderinin talimatları doğrultusunda hareket ettiğinin değerlendirilebileceği ancak sanığın diğer örgüt mensuplarının aksine anılan bankanın devlet yönetimine (BDDK ve TMSF) devredildiği tarihten sonra da hemen hesabını kapatmadığı ve sıfırlamadığı, 2016 yılına kadar fiilen kullanmaya devam ettiğinin anlaşılması karşısında; örgütün sözde liderinin talimatıyla hareket ettiğine dair mahkumiyetine yeterli, her türlü şüpheden uzak, somut, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediğinden “şüpheden sanık yararlanır” ilkesi gereğince sanık hakkındaki İlk Derece Mahkemesi’nin mahkumiyet kararı kaldırılarak beraat kararı verilmesinin gerektiği;

5271 Sayılı CMK’nın “Bölge Adliye Mahkemesinde İnceleme ve Kovuşturma” başlıklı 280. maddesi 20/7/2017 tarihli ve 7035 Sayılı Kanun’un 15. maddesiyle, “bu maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan “(c)” ibaresi “(a), (c), (d)” şeklinde değiştirilmiş, aynı fıkraya (a) bendinden sonra gelmek üzere (b) ve (c) bentleri eklenmiş, mevcut (b) ve (c) bentleri (d) ve (e) bentleri olarak teselsül ettirilmiştir.” Şeklinde değiştirilmiş, yapılan değişiklik sonucu,

5271 Sayılı CMK’nın 280. maddesi;

Madde 280 – (1) Bölge adliye mahkemesi, (…) (1) dosyayı ve dosyayla birlikte sunulmuş olan delilleri inceledikten sonra;

a-) İlk derece mahkemesinin kararında usule veya esasa ilişkin herhangi bir hukuka aykırılığın bulunmadığını, delillerde veya işlemlerde herhangi bir eksiklik olmadığını, ispat bakımından değerlendirmenin yerinde olduğunu saptadığında istinaf başvurusunun esastan reddine, 303. maddenin birinci fıkrasının (a), (c), (d), (e), (f), (g) ve (h) bentlerinde yer alan ihlallerin varlığı hâlinde hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine, şeklinde değiştirilmiştir.

Kendisine atıf yapılan 5271 Sayılı CMK’nın 303/1-a maddesi ise;

Madde 303 – (1) Hükme esas olarak saptanan olaylara uygulanmasında hukuka aykırılıktan dolayı hüküm bozulmuş ise, aşağıdaki hâllerde Yargıtay davanın esasına hükmedebileceği gibi hükümdeki hukuka aykırılığı da düzeltebilir:

a-) Olayın daha ziyade aydınlanması gerekmeden beraate veya davanın düşmesine ya da alt ve üst sınırı olmayan sabit bir cezaya hükmolunması gerekirse… şeklindedir.

SONUÇ: Değişikliğe konu yasal mevzuat dosyamıza uyarlandığında, yukarıda da izah edildiği üzere, dosyada olayın daha ziyade aydınlanmasını gerektiren bir durumun bulunmadığı, mevcut deliller ve dosya içeriğinin karar vermeye yeterli olduğu kanaatine ulaşılmış, mevcut deliller ışığında sanığın üzerine atılı örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmamakla birlikte bilerek ve isteyerek yardım etme suçunun sabit olmadığından, Samsun 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 27/04/2018 tarihli, 2017/149 (E) ve 2018/160 (K) sayılı kararı ile sanık hakkında üzerine atılı suçtan kurulan mahkumiyet hükmünün 5271 Sayılı CMK’nın 303/1-a ve 5271 Sayılı CMK’nın 280/1-a maddelerince KALDIRILMASINA,

Sanık O. K.’ın üzerine atılı örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmamakla birlikte bilerek ve isteyerek yardım etme suçunu işlediği sabit olmadığından 5271 Sayılı CMK’nın 223/2-e maddesi gereğince BERAATİNE,

Sanığın kendisini vekille temsil ettirdiği anlaşılmakla hüküm tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T’ye göre belirlenen 3.960,00 TL maktu vekalet ücretinin hazineden alınarak sanığa VERİLMESİNE,

Sanık hakkında beraat kararı verildiğinden, karar kesinleştiğinde 5271 Sayılı CMK’nun 141. maddesi gereğince gözaltında ve tutuklulukta geçirmiş olduğu hürriyeti kısıtlayıcı sürelerle ilgili olarak tazminat talebinde bulunabileceğinin ihtaratına,

Yargılama giderlerinin kamu üzerinde bırakılmasına,

Kararın Dairemizce taraflara tebliğine, Yargıtay nezdinde TEMYİZ yasa yolu açık olmak üzere, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde Dairemize veya başka yer Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairesine veya herhangi bir Adli Yargı İlk Derece Ceza Mahkemesine dilekçe verilmesi veya zabıt katibine beyanda bulunulması, cezaevinde bulunanlar yönünden aynı süre içerisinde bulunduğu ceza infaz kurumu ve tutukevi müdürüne beyanda bulunmak veya bu hususta bir dilekçe vermek suretiyle hükmün temyiz edilebileceğine dair, temyiz etmediği taktirde hükmün kesinleşeceği hususu da belirtilerek, 17/12/2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi

1 Yıldız2 Yıldız3 Yıldız4 Yıldız5 Yıldız (7 votes, average: 4,86 out of 5)
Loading...

BANKA HESAP HAREKETLERİNİN FETÖ/PDY SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜNE YARDIM KASTIYLA HAREKET ETTİĞİNİ GÖSTERMEYE YETERLİ OLMADIĞI GEREKÇESİ İLE BERAAT

BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
ADANA 2. CEZA DAİRESİ
ESAS YIL/NO: 2018/2546
KARAR YIL/NO: 2020/61
KARAR TARİHİ: 29.01.2020

Yukarıda açık kimlik bilgileri yazılı bulunan sanık hakkında, Mersin 9. Ağır Ceza Mahkemesinin 09/10/2018 tarih ve 2018/161 esas 2018/319 karar sayılı kararı ile dosyanın istinaf incelemesi için Dairemize gönderildiği, Dairemizin 2018/2546 esasına kaydının yapılarak Dairemizce yeniden yargılama yapılmıştır.

İDDİA:

Mersin Cumhuriyet Başsavcılığının 18/04/2018 tarih ve 2018/19052 soruşturma, 2018/6251 Esas, 2018/1126sayılı iddianamesi ile “Sanığın silahlı terör örgütüne üye olma” suçunu işlediğinden bahisle TCK’nun 314/2, 53/1-2, 54/1, 58/9, 63/1 ve 3713 Sayılı TMK’nun 5/1 maddeleri gereği cezalandırılması istemi ile kamu davası açılmıştır.

İLK DERECE MAHKEMESİNİN KABUL VE UYGULAMASI:

Gerekçeli kararda özetle; “Mevcut dosya kapsamı değerlendirildiğinde sanık hakkında her ne kadar örgüte üye olmak suçundan dava açılmış ise de; delillerin değerlendirilmesi neticesinde sanığa atfedilen suçun örgüte üyelik suçunu oluşturmayacağı görülmüştür. Buna yönelik olarak Mahkememizce dosya bilirkişiye gönderilmiş, 10/07/2018 tarihli bilirkişi raporu aldırılmıştır. Bilirkişinin 13 sayfa olarak düzenlediği raporun 12.sayfasında sonuç bölümünde sanığın banka nezdinde vadeli vadesiz katılım hesapları ve kredi kartının bulunduğu hesaplarına para çekme yatırma ve virman şeklinde hareketler görüldüğü, sanığın hesap hareketlerinde örgütün dernek veya yayın organlarına ödeme tespit edilmediği, sanığın 17/25 Aralık 2013 tarihinden sonra herhangi bir talimatla parayı yatırdığına dair dikkat çekici para girişinin, artışının olmadığı görülmüştür şeklinde rapor tanzim edildiği, ancak sanığın hesabındaki artışa ilişkin bank …..dan gelen dökümanlardan 17/25 Aralık öncesi 2013 aralık ayında hesap bakiyesinin 292,5 TL 2014 Ocak 904,98 TL 2014 Şubat 6.322,00 TL Mart 4600 TL, Nisan 56.858,00 TL Mayıs 89.385 TL Haziran ayında 91.610,00 TL Temmuz 91.541 TL, Ağustos 90.876,TL Eylül 102.297 TL Ekimde 90,623 TL kasım ayında 90,625 TL Aralık 92.743 2015 yılı ocak ayı 94.225, Şubat 94.671, Mart 95.975 TL Nisan 96.908 TL Mayıs 155,00 TL Haziran 25 TL Temmuz 25 TL şeklinde ay sonu bakiyelerinin olduğu söz konusu para artış tarihlerinin FETÖ terör örgütü üyesinin talimat tarihlerine denk gelmesi yatırılan para miktarı daha öncesindeki hesap hareketleri de dikkate alındığında sanığın savunmalarının dosya içerisindeki delillerle uyuşmadığı suçtan kurtulmaya yönelik savunma yaptığı bu nedenle sanığın bank …..daki para hareketlerinin TCK 220/7 kapsamında değerlendirilmiştir. Ve söz konusu yerleşik Yargıtay İçtahatları da dikkate alınarak Yargıtay 16. C.D. 2017/1862 2017/5796 E.K. Yine yanı dairenin 2018/1118 2018/1935 Karar sayılı ilamlarında da bank …..daki para hareketleri yönünden eylemin örgüte üye olmamakla birlikte örgüte yardım kapsamında değerlendirilmiştir.

Yine Mersin Kom Şube Müdürlüğünce çevre araştırma tutanakları irdelendiğinde sanığın ….. kullanıcısı olmadığı, dernek, sendika üyeliği, sgk kaydı ve tepe yönetimiyle irtibatının olmadığı,

TCK.nın 220/7 maddesine göre örgüt içerisinde hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişi, örgüt üyesi olarak cezalandırılır. Yine yardım kavramının anlamını genişletmek, bunu maddi yardımla sınırlı tutmak bu şekilde ceza sorumluluğu alanını suçta ve cezada kanunilik prensibiyle uyumlu şekilde dar tutmak yardım kavramını en fazla somut olarak suç örgütüne yol göstermek, saklamak, gizlemek, yer ve barınak sağlamak bu gibi eylemleri özgür eylemleriyle destek vermek gerekir. Dosya kapsamı mevcut delil durumu değerlendirildiğinde sanığın örgüt üyeliği suçunu işlemediği, çünkü örgüt üyeliğinden hüküm kurabilmek için devamlılık, süreklilik ve fikir birliği içerisinde hareket etmesi gerektiği yerleşik içtihatlarla tespit edilmiştir.

Sanığın dosyada sadece örgüte üye olmamakla birlikte örgüt liderinin talimatıyla bank …..da bulunan hesaba para yatırma şeklindeki emir ve talimatıyla hareket ettiği, 0 TL olan banka hesap bakiyesini 92.085,65 TL.ye çıkarması örgütün talimatıyla hareket ettiği anlamını taşıdığı ve bunun da somut delillerle ortaya konulduğu, söz konusu sanığın bu fiilinin de örgüt üyeliği değil örgüte bilerek ve isteyerek yardım etme suçunu oluşturduğu sübuta ermiştir.
Sanığın Fetö’yle bağlantılı herhangi bir kurum ve kuruluşla ilgisinin bulunmadığı dosya kapsamından anlaşıldığından sanık yönünden iddia edilen suçun örgüt üyeliği olmadığı, örgüt üyeliği suçunun vasıflarının mevcut dosya kapsamında sanık yönünden değerlendirilemeyeceği Mahkememizce anlaşılmıştır.

Suç veya terör örgütleri, kurma, yönetme veya bu örgütlere üye olma bağımsız suç tipleri olarak tanımlanmaktadır. TCK.nın 220/7 maddesi anlamında suç örgütünün hiyerarşik yapısına dahil olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişinin bilme ve isteme iradesiyle gerçekleşen yardım etme eyleminin cezalandırılmasını öngörmüştür.

TCK.nın 220/7 maddesinde geçen yardım kavramının anlamını genişletmemek, bunu maddi yardımla sınırlı tutmak bu şekilde ceza sorumluluğu anlamına “Suçta ve cezada kanunilik” prensibiyle uyumlu olacak biçimde dar tutmak, yine yardım kavramını en fazla somut olarak suç örgütüne yol göstermek, barınak sağlamak ve diğer hususlarda özgür iradesiyle destek bulmak fiillerini kapsayacak şekilde anlamak gerektiği, bu anlamda da sanığı örgütün finans kaynağı bank …..’ya her ne kadar eşinin talimatı doğrultusunda yatırdığını ifade etse de bilerek ve isteyerek para yatırdığı anlaşıldığından sanık yönünden örgüte yardım suçunun sübuta erdiği anlaşıldığından sanığın eylemine uyan FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün hiyerarşik yapısına dahil olmamakla birlikte bilerek ve isteyerek yardım etme suçundan cezalandırma yoluna gidilmiş, TCK 220/7 maddesi gereğince yatırmış olduğu para miktarı nazara alınarak takdiren cezasında 2/3 oranında indirim yapılmış olup sanığın eylemine uyan örgüte üye olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etme suçundan cezalandırılmasına” denilmek suretiyle sanığın mahkumiyetine dair hüküm kurulduğu görülmüştür.

İSTİNAF İNCELEMESİ AŞAMASI:

İstinaf başvurusunda bulunan sanık müdafi ….. istinaf dilekçesinde özetle; “Salt Bank …..da hesabı olduğundan değil duruşmada dinlenilen müvekkil sanık anlatımlarına ve dosyadaki bilirkişi raporu başta olmak üzere tüm delillere göre hareket edilerek müvekkil sanık …..’ın beraatine karar verilmesi gerekirken, lehe olan kanun hükümlerinin uygulanması talebi dahi reddedilerek, yasal unsurları oluşmayan terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etme suçundan dolayı mahkumiyet kararı verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, hükmü istinaf etme gereği doğmuştur. İzah edilen ve re’sen göz önünde bulundurulacak nedenlerle hukuki mesnetten uzak yerel mahkeme kararının sanık ….. lehine bozulmasına karar verilmesini” belirterek yerel mahkemece verilen hükmün bozulması istemiyle istinafa başvurmuştur.

SAVUNMA:

Sanık ….. Mersin 9. Ağır Ceza Mahkemesinde vermiş olduğu savunmasında; ”Ben bu konuda daha önce soruşturma aşamasında verdiğim ifadelerimi aynen tekrar ederim, ancak eksiklikler vardır, terör örgütü ile uzaktan yakından herhangi bir ilgim yoktur, suçlamaları kabul etmiyorum, ben evliyim, 1 bebeğim var, FETÖ’ye ait hiçbir dersane ve okula gitmedim, üniversitede ailemin yanında kaldım, 2008 yılında Diyanet ile umreye gittim, örgütün organize ettiği bir umre değildir, herhangi bir geziye gitmedim, sohbet ve toplantılarına gitmedim, maddi yardımda bulunmadım, ….. ve ….. aboneliğim yoktur, Bank …..’da 2008 yılında hesap açtırdım, sosyal hayata ait tüm işlemlerimi bu bankada gerçekleştirdim, kimsenin talimatı ile para yatırmadım, her ne kadar savcılıkta bu paranın babamın sattığı arsanın karşılığı olduğunu söylemiş isem de; 30.000 TL lik miktar kızkardeşimden gelmiştir, daha sonra 2013 yılı Ekim ayında ev almayı düşünüyordum, sözleşme yaptım, daha sonra evi beğenmediğim için ….. inşaat tarafından hesabıma 50.000 TL ve 28.000 TL civarında para yatmıştır, babamın hacizli arsaları olduğu için babamın üzerine değil de benim üzerime arsalar alındı ve para akışı benim hesabımdan sağlandı, eğer ben FETÖ’nün çağrısını duysaydım üzerime kayıtlı olan arabam ve evimi satarak yatırırdım, suçlamaları kabul etmiyorum, beraatimi isterim, savunmam için yeniden mehil istemiyorum, önceki savunmalarımı tekrar ile beraatımı isterim, mahkeme aksi kanaatte ise hakkımda hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesini talep ederim” şeklinde savunmada bulunmuştur.

Sanık ….. Ceza Dairemizde hazır edilerek alınan savunmasında; ”Ben üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum, önceki savunmalarımı da tekrar ederim, benim ilk çalıştığım kurum Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığıydı, daha sonra 2012 yılında Tarım Kırsal Kalkınma, Destekleme kurumunun sınavını kazanarak Mersin İl Koordinatörlüğünde uzman olarak görev yaptım, eski kurumum beni çağırırsa ve yeni kurumum da ihtiyaç olmadığını bildirmesinden dolayı eski kurumuma 11/07/2016 tarihinde geri döndüm, darbe girişimi sonrasında da bu kurumdan ihraç edildim, ben talimat üzerine kesinlikle hesap açmadım ve yine talimat üzerine para yatırmadım, babamın arazi satışından müteahhit firmanın vermiş olduğu para hesapta duruyordu, Mersinde ev almak için inşaat firmasına parayı gönderdim, daha sonra müteahhitin bana söylemiş olduğu ev ile vereceği ev çok farklıydı, bu nedenle ev almaktan vazgeçtim ….. inşaat tekrardan bu parayı hesabıma gönderdi, benim maaş aldığım hesabım ile 2008 yılından beri kullandığım Bank ….. hesabımdan başka hesabım yoktur, ….. inşaattan gelen parayı Bank …..’da dolar hesabına çevirerek aileme tekrardan gönderdim, dediğim gibi hiçbir şekilde talimat üzerine bankaya para yatırmadım, suçsuzum beraatimi isterim,” şeklinde savunmada bulunmuştur.

İDDİA MAKAMININ ESAS HAKKINDAKİ MÜTALAASINDA:

”Sanık ….. hakkında fetö/pdy silahlı terör örgütüne üye olma suçundan yapılan yargılama sonucunda sanığın üyelik boyutuna ulaşan eylemleri olmayıp ancak örgütün finansal açıdan en önemli kurumu olan Bank …..’da hesabının bulunması ve örgüte elebaşısının talimatından sonra hesap hareketinin mevcut olması nedeniyle sanık hakkında silahlı terör örgütüne yardım suçundan mahkumiyet kararı verilip, dosyaya yansıyan delillerde sanık …..’ın yukarıda belirtilen Bank …..’da hesap açmasının dışında fetö/pdy silahlı terör örgütü ile bağlantısının bulunduğuna ilişkin herhangi bir delilin dosyaya yansımamış olduğu, bu bakımdan örgüte yardım amaçlı Bank …..’ya para yatırmasının öncelikle olabilmesi için bir biçimde örgüt ile bağlantısının bir şekilde sağlanmış olması gerekip ayrıca Bank …..’daki hesabın 2008 yılında açılmış olup, örgüt elebaşısının talimatından sonraki para akışına yönelik sanığın savunmasının tutarlılık gösterip talimat ile hareket edildiğine yönelik herhangi bir kanıtında yansımadığı, bu bakımdan sanık hakkında beraat kararı verilmesi gerekip bu doğrultuda Mersin 9. Ağır Ceza Mahkemesinin kaldırılarak sanığın üzerine atılı suçu işlediğine yönelik ve suçun unsurlarının oluştuğuna dair mahkumiyetine yeterli delil bulunmadığından, sanığın üzerine atılı suçtan beraatine karar verilmesi esas hakkında mütalaa olunur,” şeklinde mütalaada bulunmuştur.

DELİLLER:

  • Bank ….. hesap hareketlerine ilişkin CD ve alınan Bilirkişi raporu,
    -…..bank dekontları,
  • Sanık savunması,
  • Sanığın nüfus ve adli sicil kayıtları,

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ, OLUŞ, KABUL VE GEREKÇE:

Ayrıntıları Yargıtay Genel Ceza Kurulu’nun 26.09.2017 tarih ve 2017/16.MD-956 esas 2017/370 karar sayılı ve Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin 14/07/2017 tarih 2017/1443 Esas ve 2017/4758 sayılı kararlarında belirtildiği üzere; Fetö/Pdy’nin TCK’nın 314. maddesinin 1. ve 2. fıkraları kapsamında silahlı terör örgütü olduğunun anlaşılıp kabul edildiği,

Yine ayrıntıları Yargıtay Genel Ceza Kurulu’nun ve Yargıtay 16. Ceza Dairesinin aynı kararlarında belirtildiği gibi “….. iletişim sistemi somut delillerle de kanıtlandığı üzere Fetö/Pdy silahlı terör örgütü mensuplarının kullanmaları amacıyla oluşturulan ve münhasıran bu suç örgütünün bir kısım mensupları tarafından kullanılan bir ağ olması nedeniyle, örgüt talimatı ile bu ağa dahil olunduğunun ve gizliliği sağlamak için haberleşme amacıyla kullanıldığının, her türlü şüpheden uzan, kesin kanaate ulaştıracak teknik delillerle tespiti halinde kişinin örgüt ile bağlantısını gösteren delil olacağı” hususunun dairemizce de kabul edildiği,

Ayrıntıları Dairemizce de benimsenen Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 2017/1861 esas 2018/294 karar, 2017/1862 esas 2017/5796 karar ve ilk derece mahkemesi sıfatı ile verdiği 2015/3 esas 2017/3 sayılı kararlarında ve istikrar kazanmış yargısal kararlarda açıklandığı üzere;

“Örgüt üyesi, örgüt amacını benimseyen, örgütün hiyerarşik yapısına dahil olan ve bu suretle verilecek görevleri yerine getirmeye hazır olmak üzere kendi iradesini örgüt iradesine terk eden kişidir. Örgüt üyeliği, örgüte katılmayı, bağlanmayı, örgüte hakim olan hiyerarşik gücün emrine girmeyi ifade etmektedir. Örgüt üyesi örgütle organik bağ kurup faaliyetlerine katılmalıdır. Organik bağ, canlı, geçişken, etkin, faili emir ve talimat almaya açık tutan ve hiyerarşik konumunu tespit eden bağ olup, üyeliğin en önemli unsurudur. Örgüte yardımda veya örgüt adına suç işlemede de, örgüt yöneticileri veya diğer mensuplarının emir ya da talimatları vardır. Ancak örgüt üyeliğini belirlemede ayırt edici fark, örgüt üyesinin örgüt hiyerarşisi dahilinde verilen her türlü emir ve talimatı sorgulamaksızın tamamen teslimiyet duygusuyla yerine getirmeye hazır olması ve öylece ifa etmesidir.

Silahlı örgüte üyelik suçunun oluşabilmesi için örgütle organik bağ kurulması ve kural olarak süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gerektiren eylem ve faaliyetlerin bulunması aranmaktadır. Ancak niteliği, işleniş biçimi, meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı, örgütün amacı ve menfaatlerine katkısı itibariyle süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk özelliği olmasa da ancak örgüt üyeleri tarafından işlenebilen suçların faillerinin de örgüt üyesi olduğunun kabulü gerekir. Örgüte sadece sempati duymak ya da örgütün amaçlarını, değerlerini, ideolojisini benimsemek, buna ilişkin yayınları okumak, bulundurmak, örgüt liderine saygı duymak gibi eylemler örgüt üyeliği için yeterli değildir. (Evik, Cürüm işlemek için örgütlenme, Syf 383 vd.)

Örgüt üyesinin, örgüte bilerek ve isteyerek katılması, katıldığı örgütün niteliğini ve amaçlarını bilmesi, onun bir parçası olmayı istemesi, katılma iradesinin devamlılık arz etmesi gerekir. Örgüte üye olan kimse, bir örgüte girerken örgütün kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla kurulan bir örgüt olduğunu bilerek üye olmak kastı ve iradesiyle hareket etmelidir. Suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olmak suçu için de saikin “suç işlemek amacı” olması aranır. (Toroslu özel kısım syf.263-266, Alacakaptan Cürüm İşlemek İçin Örgüt syf.28, Özgenç Genel Hükümler syf. 280)

Suç örgütünün tanımlanıp yaptırıma bağlandığı TCK’nın 220. maddesinin 7. fıkrasında yardım fiiline yer verilmiştir. “Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişinin, örgüt üyesi olarak” cezalandırılacağı belirtilmiş, anılan normun konuluş amacı, gerekçesinde; “örgüte hakim olan hiyerarşik ilişki içinde olmamakla beraber, örgütün amacına bilerek ve isteyerek hizmet: eden kişi, örgüt üyesi olarak kabul edilerek cezalandırılır.” şeklinde açıklanmış, maddede yardım etme fiilleri de örgüt üyeliği kapsamında değerlendirilerek, bağımsız bir şekilde örgüte yardım suçuna yer verilmemiştir.

Yardım fiilini işleyen failin, örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmaması, yardımda bulunduğu örgütün TCK’nın 314. maddesi kapsamında silahlı terör örgütü olduğunu bilmesi, yardım ettiği kişinin örgüt yöneticisi ya da üyesi olması ve yapılan yardımın örgütün amacına hizmet eder nitelikte bulunması gereklidir. Yardımdan fiilen yararlanmak zorunlu değildir. Örgütün istifadesine sunulmuş olması ve üzerinde tasarruf imkanının bulunması suçun tamamlanması için yeterlidir.

Yardım fiilleri, örgüte silah sağlama ve terörün finansmanı dışında tahdidi olarak sayılmamıştır. Her ne surette olursa olsun örgütün hareketlerini kolaylaştıran ve yaşantısını sürdürmeye yönelik eylemler yardım kapsamında görülebilir. (Yargıtay Ceza Genel Kurulu 11.11.1991 tarih, Esas 9-242, Karar 305). Yardım teşkil eden hareketin başlı başına suç teşkil etmesi gerekmez. Yardım bir kez olabileceği gibi birden çok şekilde de gerçekleşebilir. Ancak yardım teşkil eden faaliyetlerde devamlılık, çeşitlilik veya yoğunluk var ise, sanığın hukuki durumunun, örgüt üyeliği kapsamında değerlendirilmesi gerekebilir. (Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 2017/1861 esas 2018/294 karar, 2017/1862 esas 2017/5796 karar sayılı ilamları )
Sanık hakkında duruşmalı olarak yapılan istinaf incelemesi sonucunda ve yukarıda değinilen açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

Sanık ilk derece mahkemesinde 27/06/2018 tarihli celsedeki savunmasında özetle; Daha önce aynı konuda beyanda bulunduğunu, Fetöye ait hiçbir okul ve dershaneye gitmediğini, 2008 yılında Diyanet ile umreye gittiğini, bank …..da 2008 yılında hesap açtırdığını, bütün işlemlerini bu bankadan yaptığını, kimsenin talimatıyla para yatırmadığını, savcılıkta her ne kadar paranın babasının sattığı arsadan kaynaklandığını söylese de; 30 bin liralık miktarın kız kardeşinden geldiğini, 2013 yılında ev almayı düşündüğünü, 2013 yılının ekim ayında sözleşme yaptığını, daha sonra evi beğenmediğini, ….. İnşaat tarafından hesabına 50 bin lira ve 28 bin lira para yatırdığını, babasının hacizli arsaları olduğu için paranın kendi hesabına yatırıldığını belirterek iddiaları reddetmiştir.

Alınan 10/07/2018 tarihli bilirkişi raporunda sanığın talimat tarihlerine denk gelecek şekilde Bank…..ya para yatırdığına dair dikkat çekici para artışının bulunmadığı yönünde görüş bildirildiği, Bank ….. cevabi yazıları incelendiğinde sanığın 03/10/2008 tarihinde Bank …..’da hesap açtırdığı, talimat tarihlerinden öncede sanığın hesabında para bulundurduğu, hesabında toplamış olduğu yaklaşık 90,000 TL. parayla ev almayı düşündüğü, ….. inşaat isimli şirkete daire bedeli açıklaması ile 02/04/2014 tarihinde 50,000 TL. İle 09/05/2014 tarihinde 27.889 TL. olarak eft yaptığı, daire alımından vazgeçmesi nedeniyle ….. İnşaat tarafından göndermiş olduğu paranın sanığın Bank …..’da bulunan hesabına eft ile tekrardan gönderildiği, sanık savunmaları ile alınan bilirkişi raporu ve Bank ….. hesap hareretlerinin uyumlu olduğu, sanığın FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyesi olduğuna ve örgüt liderinin çağrı ve talimatları üzerine Bank ….. isimli bankaya destek olmak amacıyla para yatırdığına dair, sanığın savunmasının aksine herhangi bir delil elde edilemediği ayrıca Mersin Kom Şube Müdürlüğünce çevre araştırma tutanakları irdelendiğinde sanığın ….. kullanıcısı olmadığı, dernek, sendika üyeliği, sgk kaydı ve tepe yönetimiyle irtibatının olmadığı bu nedenlerle Tüm dosya kapsamı itibariyle mevcut delillerin, sanığın örgütün hiyerarşik yapısına organik bir bağ ile dahil olduğuna dair delil olmadığı gibi Bank …..’daki hesap hareketlerinin FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne yardım kastıyla hareket ettiğini göstermeye yeterli olmadığı, açıklanan nedenlere sanığın üzerine atılı silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin delil elde edilemediği anlaşıldığından CMK’nın 223/2-e maddesi gereğince beraatine yönelik aşağıda yazılı şekilde karar verme cihetine gidilmiştir.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;

Sanık ….. hakkındaki Mersin 9. Ağır Ceza Mahkemesinin 09/10/2018 gün ve 2018/161 Esas 2018/319 Karar sayılı HÜKMÜNÜN CMK’nın 280/2. MADDESİ GEREĞİNCE KALDIRILMASINA,

Sanık …..’ın üzerine atılı Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma suçundan isnat edilen eylemin sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması nedeniyle CMK 223/2-e maddesi gereğince BERAATİNE,

Sanık kendisini vekil ile temsil ettiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince, ilk derece mahkemesinde yapılan yargılama için maktu vekalet ücreti olan 4.360,00TL ile BAM Dairesinde yapılan yargılama içi……700,00 TL ücreti olmak üzere toplam 6.060,00 TL vekalet ücretinin hazineden alınarak sanığa verilmesine,

Yargılama giderlerinin kamu üzerinde bırakılmasına,

Sanık ve sanık müdafiinin yüzüne karşı, BAM Cumhuriyet ….. katılımıyla mütalaaya uygun olarak, CMK’nın 286/1. maddesi uyarınca yüzüne karşı karar verilenler yönünden tefhimden itibaren, tefhim edilemeyen ve tebliği gereken taraflar yönünden ise tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde (temyiz gerekçesi bulunmayan süre tutum dilekçesi verilmesi halinde CMK’nun 295/1 maddesi gereğince gerekçeli karar tebliğinden itibaren 7 gün içerisinde ) Dairemize gerekçeli bir dilekçe verilmesi veya zabıt katibine beyanda bulunup temyiz dilekçesi mahiyetinde tutanak tutturup hakime onaylatmak suretiyle verilmesi, bir başka İlk Derece Mahkemesi veya Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairesi aracılığıyla dilekçe gönderilmesi, ilgilinin ceza infaz kurumunda bulunması halinde tutukevi müdürlüğüne beyanda bulunularak veya bu hususta bir dilekçe verilmesi suretiyle Yargıtay İlgili Ceza Dairesi tarafından incelenmek üzere CMK’nın 286. maddesi uyarınca TEMYİZ YOLU açık olmak üzere, 29/01/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

1 Yıldız2 Yıldız3 Yıldız4 Yıldız5 Yıldız (9 votes, average: 4,56 out of 5)
Loading...

ARDIŞIK ARANDIKTAN SONRA VEYA BAŞKA ZAMANLARDA ORTAK BAZ VERİP VERMEDİKLERİ YİNE ARDIŞIK ARANDIKTAN SONRA TELEFONLARINI KAPATIP KAPATMADIKLARI KAPATMIŞ İSELER NE KADAR SÜRE İLE KAPALI OLDUĞU KONUSUNDA AYRINTILI RAPOR ALDIRILMASI GEREĞİ NEDENİ İLE BOZMA

BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
GAZİANTEP 3. CEZA DAİRESİ
ESAS YIL/NO: 2018/3250
KARAR YIL/NO: 2020/58
KARAR TARİHİ: 23.01.2020

5271 Sayılı CMK’nın 206, 209, 214, ve 216. maddeleri uyarınca, sanığın sorguya çekilmesinden sonra delillerin ortaya konulması, hükme esas alınacak delil niteliğindeki belgelerin duruşmada ortaya konulup, anlatılıp, okunması ve tartışılması gerekmektedir. Aynı Kanunun 217. maddesinde mahkemece kararın ancak duruşmaya getirilmiş ve huzurunda tartışılmış delillere dayandırılabileceği düzenlenmiş, yine Kanunun 288/2. maddesinde ise bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanmasının hukuka aykırılık oluşturacağı hususları belirtilmiştir.

Bu açıklamalar ışığında; vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;

Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 13/11/2019 tarih, 2018/5526 esas ve 2019/6842 karar sayılı ilamında belirtildiği üzere; FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün, Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesine sızmış mensuplarının çok az kısmına kriptolu haberleşme programı Bylock, Eagle vb. gibi programlar yüklediği, geri kalan mensupları ile özellikle geçmiş yıllarda kullandıkları bir sistem olan büfe, market vb benzeri yerlerdeki ücretli telefonlar veya kontörlü telefonlar ile haberleştikleri, örgütsel irtibatta asıl olan iletişim metodunun yüz yüze görüşme olduğu ve bir sonraki görüşmenin tarih ve yerinin bu esnada belirlendiği, bu mümkün olmaz ise tedbir anlamında her asker şahsın farklı ankesör ya da sabit hatlardan(market-büfe-bakkal vb.) aranmak(GEZEREK) suretiyle örgütsel iletişimin kurulduğu, arama işleminin genellikle tek taraflı ve kısa süreli olduğu, sadece sorumlu şahısların ARAMA işlemini yaptığı (askeri şahıs tarafından karşı arama yapılmadığı, askeri personelin de çok sık olmamakla birlikte mahrem sorumlusuna ulaşmak istedikleri durumlarda aradığı), sorumlu şahıs tarafından aranan askeri personelin büyük kısmının rütbe/makam olarak genelde denk olduklarının tespit edildiği (Örneğin; aranan Astsubay ise ardışık aranan kişide Astsubay, Subay ise ardışık aranan da Subay gibi), aynı şekilde kuvvetlerinde denk olduğu (Örneğin; aranan jandarma ise ardışık Jandarma, aranan KKK personeli ise ardışık KKK personelinin arandığı gibi), genel olarak her sivil yöneticinin sorumluluğunda birden fazla hücre bulunduğu ve hücrelerin 2-3 asker şahıstan (askeri öğrenci ve/veya muvazzaf personel) oluştuğu, bu asker şahısların da aynı Kuvvete mensup olup aynı rütbede bulundukları (istisnai olarak farklı rütbe ve/veya Kuvvetlere mensup asker şahıslardan bir hücre oluşabildiği, örneğin; sivil sorumlunun astsubaylardan oluşan grubunun yanında astsubaylıktan subaylığa geçen askeri personelle de ilgilenebileceği), tek ankesör ya da sabit hattan (market-büfe-bakkal vb.) farklı asker şahısların aranmasının; arka arkaya arama(ARDIŞIK ARAMA) şeklinde olması durumunda, aramanın örgütsel olduğu kanısını güçlendirdiği, ayrıca aynı ankesör/sabit(büfe-market vb.) hattan arka arkaya (ARDIŞIK) arama yapılmasının; mahrem sorumlu şahsın tedbirsizliği ve işin kolayına kaçmasından kaynaklandığı, daha çok gizliliğe uymayan MAHREM İMAMLAR tarafından yapıldığı, aramaların kısa olmasının nedeninin ise askeri personelin daha önceden yeri ve zamanı kararlaştırılan görüşmeye gelinmemesi gerektiği veya gelip gelemeyeceğinin teyit edilmesi ya da görüşmeye gelmeyen kişiye gelecek görüşme yer ve zamanının bildirilmesi veya daha önceden kararlaştırılan yer/tarihin değişmesinden dolayı yapılan aramalar olmasından kaynaklı olduğu, aramaların genellikle mesai saatleri dışında yapıldığı, sorumlu şahsın, askeri personeli aradıktan sonra tedbir amaçlı ilgisiz ve alakasız kişileri de ankesörle arayarak bu bütün içerisinde hedeflerin kaybolmasının amaçlandığı, genellikle on beş gün, ayda veya iki ayda bir kez iletişime geçilerek buluşmalar/toplantıların gerçekleştirildiği, bu görüşmede bir sonraki buluşma tarihinin kararlaştırıldığı, bir aksaklık olmadığı müddetçe yeniden bir aramaya ihtiyaç duyulmadığı, bazen mahrem sorumlu tarafından, sorumlu bulunan gruplarla ilgili grup içerisinde bulunan tek şahsın arandığı ve bu şahıstan gruptaki diğer şahsa veya şahıslara bilgi vermesini istediği, aramanın sadece büfe, lokanta, market vs. kontörlü arama yapılabilen yerler olmadığı, ayrıca ankesörlü telefonlar ile kontörü olmadığından bahisle rica yolu ile işyerlerinde mevcut sabit hattan da arama işlemi yapılabildiği, genel olarak Yüzbaşı ve üstü rütbedeki subaylarda, “birebir sorumluluk” esasının geçerli olmasından dolayı birden fazla asker şahsın oluşturduğu hücre sisteminin tercih edilmediği, mahrem yapı sorumlusunun kural olarak sorumlusu olduğu asker şahıs/şahıslarla aynı ilde ikamet ettiği ve aynı ildeki sabit hatlarla iletişim kurduğu, istisnai olarak sözde TSK Yapılanmasının bölge esaslı teşkilatlanması nedeniyle yakın ilde bulunan hatlarla da iletişim kurulabildiği, mahrem yapı sorumlusunun sorumlu olduğu örgüt mensubu asker şahısları aramasından sonra belirlenen buluşma yerinde aranılan hatların takılı bulunduğu cihazların götürülmemesi veya götürülse bile kapatılmasına yönelik tedbir uygulanmaya çalışıldığı, ancak istisnai durumların olabileceği, bu tedbirin ortak yer baz istasyonundan sinyal verilmesini ve/veya dinleme yapılmasını önleme amaçlı olduğu, daha önceden kararlaştırılan noktaya gelinmediği takdirde ya da mahrem imam il dışında ise ve periyodik zamanlarla bir araya geliniyorsa (2 haftada bir Cumartesi gibi) bir gün önce mahrem imamın arayarak çağrı bıraktığı, arama işlemi sonrasında gizlilik (son aradığı numaranın telefon hafızasında kalmasını önlemek) ve sözde tedbir amaçlı olarak ilgisiz rastgele numaraların çevrildiği, redial (geri arama) tuşu ile son aranan kişinin tespitinin önlenmeye çalışıldığı, sivil yönetici unsurun sorumlusu olduğu asker şahsın numarasının son iki rakamını kendi telefon rehberinde “10”, “100” veya “99” rakamına tamamlayacak şekilde kayıt etmesinin en fazla başvurulan tedbir yöntemlerinden biri olduğu, bu nedenle yanlışlıkla numaraların şifrelenmiş haliyle yapılan aramaların da gerçekleşebildiği, yapılanmada her yönetici sivil unsurun deşifre olmamak amacıyla kendi tedbir ve iletişim metodunu kendisinin belirlediği, (Bu metotlardan birisine örnek vermek gerekirse kısa süreli arama, cevapsız çağrı bırakma, aynı hattan parça parça kısa süreli arama vb.), mahrem yapı içerisindeki irtibatın ve şifreleme tekniğinin deşifre olmaması amacıyla çok sayıda şifreleme tekniğinin kullanıldığı belirlenmiştir.

Günümüzde iletişim aracı olarak cep telefonlarının kullanılmasının hayatın olağan akışına uygun ve kabul edilen bir gerçek olmasına karşın, kamuya açık ve birbirinden bağımsız market, büfe, kırtasiye, lokanta vb. gibi sair işletmelerde kurulu bulunan, ücret karşılığı kullanılan sabit hat ve ankesörlü hatlar üzerinden asker şahıslarla GEZEREK ya da ARDIŞIK şeklinde yapılan aramaların; örgütün “gizlilik” ve “deşifre olmama” kuralına uygun olarak Askeri Mahrem Yapılanmasının irtibat kurma yöntemlerinden biri olup FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün MAHREM İMAMLARI tarafından örgütsel amaçlı, örgütsel haberleşmeyi sağlamak amacıyla gerçekleştirildiği, sonucuna varılmıştır.

Bu kapsamda bir asker şahsın; örgütün gizlilik ve deşifre olmamak kuralına riayetle, örgütün talimatı ile ve örgütsel irtibatı sağlamak maksadıyla kamuya açık ve birbirinden bağımsız market, büfe, kırtasiye, lokanta vb. gibi sair işletmelerde kurulu bulunan, ücret karşılığı kullanılan sabit hat veya ankesörlü hatlar ile mahrem imam tarafından arandığı, her türlü şüpheden uzak, kesin kanaata ulaştıracak somut olgu ve teknik verilerle tespit edilmesi ve yargılama yapan mahkemenin de tam bir vicdani kanaate ulaşması halinde, kişinin örgütle bağlantısını gösteren hukuka uygun delil olacağında kuşku yoktur.

Buna göre bu delillerin teyidi açısından;

Mahrem imamların büfe/ankesörlü sabit telefon hattı ile hedef şahıslarla görüşmelerinde gizliliği sağlamak için genellikle kullandığı yöntem olarak belirlenen;

Hedef şahsın telefon numarasının, deşifre edilmesinin önlenmesi amacıyla çeşitli şifreleme metotları kullanarak kaydedilmesi,

Bazı mahrem imamların arama yapmadan önce ajandada kayıtlı numaralara baktığında şifreleme yaptığını unutarak/kasten yazılı olan şifreli numarayı aradığı, daha sonra yanlış numara çevirdiğini fark ederek/kasten asker şahsı tekrar gerçek numarasından aramış olmaları,

Aramalar tek taraflı ve kısa süreli olması veya sadece çağrıdan ibaret bulunması,

Aranan askeri personelin büyük kısmının genellikle rütbe/makam olarak ve bağlı bulunduğu kuvvetlerin de denk olmaları,

Mahrem imamlar tarafından gerçekleştirilen arka arkaya aramanın (ARDIŞIK ARAMA) örgütsel amaçlı olduğuna dair karine oluşturması,

Aramanın mesai saatleri dışında yapılması, sorumlu şahsın, askeri personeli aradıktan sonra tedbir amaçlı ilgisiz ve alakasız kişileri de ankesörle arayarak bu bütün içerisinde hedeflerin kaybolmasını sağlama çabası,

Aramanın on beş gün, ayda veya iki ayda bir kez olmak üzere periyodik olması,

Mahrem imamın sorumlusu olduğu asker şahıs/şahıslarla aynı ilde ikamet ettiği ve aynı ildeki sabit hatlarla iletişim kurduğunun gözetilmesi,

Asker şahısların hatların takılı bulunduğu cihazların toplantı yerine götürülmediği veya götürülse bile kapalı tuttukları,

Mahrem imamlarca hedef şahıs arandıktan sonra ilgisiz rastgele numaraların çevrilerek, redial (geri arama) tuşu ile son aranan kişinin tespitinin önlenmeye çalışılması, hususlarını da ortaya koyan, bu delilin elde edilişi, niteliği, kullanımı, hukukiliği konusunda yukarıda yapılan tüm açıklamalar ışığında kişiselleştirilmiş,

Emniyet birimlerince, büfe/ankesörlü sabit telefon hatlarıyla irtibat kurma yöntemine ilişkin olarak düzenlenen ayrıntılı analiz raporunun temin edilerek dosyaya konulması,

Emniyet kayıtlarının yanı sıra BTK’dan alınan baz istasyonunu gösterir HTS kayıtlarının, “0” saniyeli çağrılar da dahil olmak üzere getirilmesi,

Şüpheli/sanığın görev yaptığı diğer şehirlerde ardışık aramalarının olup olmadığı araştırılarak sabit hat ve ankesörlü telefon kullandığına ilişkin analiz raporunun da istenmesi,

Şüpheli/sanıkla ilgili sabit hat veya ardışık aramaya ilişkin varsa itirafçı beyanlarının dosyaya getirilmesi, gerektiği takdirde tanık sıfatıyla dinlenilmeleri,

Ardışık aramalar kapsamında, diğer asker şahıslar hakkında bir soruşturma veya dava olup olmadığı araştırılıp varsa ifade örneklerinin dosyaya ibrazı sağlanarak değerlendirilmesi suretiyle maddi gerçeğin ortaya konulması gerekmektedir.

Bu kapsamda;

1-)Emniyet birimlerinden; büfe/ankesörlü sabit telefon hatlarıyla sanığın iddianameye konu telefon olan 0530 ………………. ile ya da başka bir telefon üzerinden başka illerde başka ardışık araması bulunup bulunmadığının var ise buna dair tüm bilgi, belge ve analiz raporlarının temin edilerek dosyaya konulması,

2-)Emniyet kayıtlarının yanı sıra BTK’ya yazı yazılarak sanığın ardışık arandığı belirtilen 0530 301 45 35 numaralı telefona ait 01/01/2012-31/12/2017 tarihleri arasındaki aranan-arayan numaralar ile baz istasyonlarını gösterir şekilde HTS kayıtlarının (0 saniye çağrılar dahil) getirtilmesi,

3-)Sanıkla ilgili sabit hat veya ardışık aramaya ilişkin tanık, gizli tanık veya itirafçı beyanı bulunup bulunmadığı var ise beyanlarının dosyaya getirtilmesi, gerektiği taktirde tanık sıfatıyla dinlenmeleri,

4-)Sanık ile ardışık arandığı iddia edilen A. C., İ. Ç., A. G., B. K., M. G., E. N., K. E., K. A., K. K., E. A., İ. S., M. E. M., M. D., İ. T. hakkında soruşturma veya dava olup olmadığı araştırılıp varsa ifade örneklerinin dosyaya ibrazının sağlanması,

5-)Sanığın ardışık arandığı numara/numaralara ilişkin BTK’dan HTS kayıtları ile sanıkla birlikte ardışık arandığı iddia edilen şahısların dosyalarından ardışık arandıklarına dair HTS kayıtları getirtildikten sonra dosyanın bilirkişiye tevdii ile;

a-)Ardışık arandığı iddia edilen sanığın sabit hatlardan tek taraflı ve kısa süreli veya sadece çağrıdan ibaret aramaları olup olmadığı, bu aramaların mesai saatleri dışında olup olmadığı, aramaların 15 gün ayda veya 2 ayda bir kez olmak üzere periyodik arama olup olmadığı, sabit hat ile aranan numaranın aynı ilde olup olmadığı, sanığın ardışık arandıktan sonra telefonunu kapatıp kapatmadığı, kapatmış ise ne kadar süre ile kapalı olduğunun,

b-)Ayrıca sanık ile ardışık arandığı iddia edilen diğer askeri personelin/personellerin sınıf/rütbe/makam olarak ve bağlı bulundukları kuvvetlerin de denk olup olmadığı, sanığın ardışık arandığı numara ile diğer askeri personel/personellerin ardışık arandığı numaralar arasında irtibat bulunup bulunmadığı, ardışık arandıktan sonra veya başka zamanlarda ortak baz verip vermedikleri yine ardışık arandıktan sonra telefonlarını kapatıp kapatmadıkları, kapatmış iseler ne kadar süre ile kapalı olduğu konusunda ayrıntılı rapor aldırılması ile tüm bu belge ve beyanların CMK’nın 217. maddesi gereğince duruşmada sanık ve müdafine de okunup savunmaları alındıktan sonra sanığın yasal durumunun tayin ve taktiri gerektiği,

Anlaşıldığından, istinaf başvurusunda bulunan sanık müdafiinin istinaf itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, 5271 Sayılı CMK’nın 280/1-e-f maddeleri uyarınca HÜKMÜN BOZULMASINA,

Dosyanın, yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere hükmü bozulan ilk derece mahkemesine gönderilmesine,

SONUÇ: CMK 286/2-a gereğince kesin olmak üzere 23/01/2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Bank Asya Katılım hesabı açma tarihlerinin örgüt üyelerinin talimat dönemine denk gelmemesi nedeni YARGITAY bozması

16. Ceza Dairesi         2019/6442 E.  ,  2021/4575 K.

“İçtihat Metni”

Mahkemesi :Ceza Dairesi
Suç : Silahlı terör örgütüne yardım etme
Hüküm : TCK’nın 314/3 ve 220/7-1 cümlesi yollamasıyla
TCK’nın 314/2, 220/7-2 cümlesi, 3713 sayılı
Kanunun 5/1, TCK’nın 62, 53, 63 maddeleri uyarınca
mahkumiyetine dair hüküm

Bölge Adliye Mahkemesince bozma üzerine verilen hüküm temyiz edilmekle;
Temyiz edenin sıfatı, başvurunun süresi, kararın niteliği ve temyiz sebebine göre dosya incelendi, gereği düşünüldü;
Temyiz talebinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi;
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
BDDK’nın 29.05.2015 tarihli kararı ile temüttü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilen ve 22 Temmuz 2016 tarihli kararı ile de 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 107. maddesinin son fıkrası gereğince faaliyet izni kaldırılıncaya kadar yasal bankacılık faaliyetlerine devam eden, FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile iltisaklı Asya Katılım Bankası AŞ’de gerçekleştirilen rutin hesap hareketlerinin örgütsel faaliyet ya da örgüte yardım etmek kapsamında değerlendirilemeyeceği gözetilerek, örgüt liderinin talimatı üzerine örgütün amacına hizmet eden ve bankanın yararına yapılan ödeme ve sair işlemlerin, örgüte üye olmak suçu bakımından örgütsel faaliyet, tek başına ise örgüte yardım etmek olarak kabul edilebileceği nazara alındığında;

Okumaya devam et “Bank Asya Katılım hesabı açma tarihlerinin örgüt üyelerinin talimat dönemine denk gelmemesi nedeni YARGITAY bozması”

İSTİNAF AŞAMASINDA ETKİN PİŞMANLIK NEDENİ İLE BOZMA HAGB KONYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ

Konya 2. Ceza Dairesi
Esas Yıl/No: 2019/1644
Karar Yıl/No: 2020/159
Karar tarihi: 03.02.2020

GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:

1-İDDİA

Aksaray Cumhuriyet Başsavcılığının 07/11/2018 tarih ve 2018/14775 soruşturma, 2018/4312 Esas sayılı iddianamesiyle sanık …………..Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma suçundan 5237 Sayılı TCK.nun 314/2, 221/4-5, 53/1, 58/9, 63, 3713 sayılı Yasanın 5/1. maddeleri gereğince cezalandırılması istemi ile kamu davası açılmıştır.

2-İLK DERECE MAHKEMESİ HÜKMÜ:

Aksaray 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 23/09/2019 tarih ve 2018/342-2019/303 E-K sayılı kararı ile, sanığın Silahlı Terör Örgütüne Üye Olmak suçundan TCK.nın 314/2, 3713 sayılı TMK.nın 5/1, TCK.nın 221/4, 62, 53/1, 58/9, 63 ve 221/5 maddeleri gereğince neticeten 2 yıl 1 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.

3-İSTİNAF İNCELEME AŞAMASI:

Sanık müdafii, yasal süresinde yaptığı istinaf başvurusunda özetle; müvvekkilinin atılı suçtan beraatına karar verilmesini, aksi kanaatin hasıl olması halinde müvekkil hakkında uygulanan etkin pişmanlık indiriminin en üst hadden uygulanarak hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümlerinin uygulanmasını talep etmiştir.

4-SAVUNMA:

Sanık ……………….. ilk derece mahkemesinde alınan savunmasında; “Daha önce soruşturma aşamasında etkin pişmanlık hükümleri çerçevesinde beyanlarda bulunmuştum, içeriğini aynen tekrar ediyorum, 0 538 736 74 73 numaralı hattı 2016 yılına kadar yani okul kapanana kadar kullanmıştım, okul kapandıktan sonra yukarıda beyan ettiğim telefonumu kullanmaya başladım, 74 73 numaralı hattan ankesörlü hattan arandığım doğrudur, kimin aradığını sonradan ………. olarak öğrenmiştim, ankesörlü hatlara cevap vermediğim için bir kez de beni cepten aradılar arayan …….. isimli şahısmış bunu sonradan teşhis ettim, kendisi bana neden görüşmelere gelmediğimi gelmek zorunda olduğumu yoksa okuldan atılabileceğimi söylemişti, en son 2015 yılında ……….. ile görüşmüştüm, ondan sonra da bir daha görüşmemiz olmadı, daha önce Aksaray’da bu yapıya ait eve haftasonu ders çalışmak için gidiyordum, bu evde bize örgüt elebaşının kitaplarını okumamızı ve kasetlerini izlemememizi istiyorlardı, benden burs bağış para talepleri de olmadı, ben sadece ders çalışmak için gitmiştim, soruşturma aşamasında beyanlarda bulunduğum hususların tamamı doğrudur, pişmanlığımı da dile getirip bildiklerimi de anlattım, benim herhangi bir kod adım da yoktu, …………. benim sınıf arkadaşımdır, beyanları da doğrudur, aramızda da herhangi bir husumet yoktur” şeklinde beyanda bulunmuştur.

5-DELİLLER;

-Sanığın aşamalarda alınan savunmaları,

-Ankesörlü aramalara ilişkin inceleme tespit tutanağı ,

-Yakalama, arama ve el koyma tutanakları,

  • fotoğraf teşhis tutanakları, dijital imaj raporları ,

TANIK ANLATIMLARI

Tanık ……… ilk derece mahkemesindeki beyanında: “Sanığı tanıyorum, kendisi liseden arkadaşımdır, etkin pişmanlık hükümleri çerçevesinde beyanlarda bulundum,o beyanlarım doğrudur, sanıkla aramda herhangi bir husumet yoktu, beyanımda adı geçen şahıs huzurda bulunan sanıktır, sanık ile beraber Aksaray’dayken bu yapıya ait evlere haftasonlarına gidiyorduk, daha sonrasında ben Jandarma Astsubay MYO’nu, sanık da Hava Astsubay MYO’nu kazanmıştı, benim ve sanığın herhangi bir kod adımız yoktu” şeklinde anlatımda bulunmuştur.

Tanık ………. ilk derece mahkemesindeki beyanında: “Ben şahsı tanımıyorum, sanıkla da ilgili herhangi bir bilgim de yoktur, kendisine herhangi bir şekilde mülakatlara giderken neler yapması konusunda bir şey söylemedim, sanık ile ilgili söyleyebileceğim bir şey yoktur, ben mahkemenizin 2017/220 Esas sayılı dava dosyasında yargılandım ve davam sonuçlandı” şeklinde anlatımda bulunmuştur.

6-DAİREMİZİN DEĞERLENDİRMESİ VE KABULÜ;

Ayrıntıları Yargıtay 16. Ceza Dairesinin dairemizce de benimsenen, istikrar kazanmış yargısal kararlarında açıklandığı üzere;

Örgüt üyesi, örgüt amacını benimseyen, örgütün hiyerarşik yapısına dahil olan ve bu suretle verilecek görevleri yerine getirmeye hazır olmak üzere kendi iradesini örgüt iradesine terk eden kişidir. Örgüt üyeliği, örgüte katılmayı, bağlanmayı, örgüte hakim olan hiyerarşik gücün emrine girmeyi ifade etmektedir. Örgüt üyesi örgütle organik bağ kurup faaliyetlerine katılmalıdır. Organik bağ, canlı, geçişken, etkin, faili emir ve talimat almaya açık tutan ve hiyerarşik konumunu tespit eden bağ olup, üyeliğin en önemli unsurudur. Örgüte yardımda veya örgüt adına suç işlemede de, örgüt yöneticileri veya diğer mensuplarının emir ya da talimatları vardır. Ancak örgüt üyeliğini belirlemede ayırt edici fark, örgüt üyesinin örgüt hiyerarşisi dahilinde verilen her türlü emir ve talimatı sorgulamaksızın tamamen teslimiyet duygusuyla yerine getirmeye hazır olması ve öylece ifa etmesidir.

Silahlı örgüte üyelik suçunun oluşabilmesi için örgütle organik bağ kurulması ve kural olarak süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gerektiren eylem ve faaliyetlerin bulunması aranmaktadır. Ancak niteliği, işleniş biçimi, meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı, örgütün amacı ve menfaatlerine katkısı itibariyle süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk özelliği olmasa da ancak örgüt üyeleri tarafından işlenebilen suçların faillerinin de örgüt üyesi olduğunun kabulü gerekir. Örgüte sadece sempati duymak ya da örgütün amaçlarını, değerlerini, ideolojisini benimsemek, buna ilişkin yayınları okumak, bulundurmak, örgüt liderine saygı duymak gibi eylemler örgüt üyeliği için yeterli değildir.

Örgüt üyesinin, örgüte bilerek ve isteyerek katılması, katıldığı örgütün niteliğini ve amaçlarını bilmesi, onun bir parçası olmayı istemesi, katılma iradesinin devamlılık arz etmesi gerekir. Örgüte üye olan kimse, bir örgüte girerken örgütün kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla kurulan bir örgüt olduğunu bilerek üye olmak kastı ve iradesiyle hareket etmelidir. Suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olmak suçu için de saikin “suç işlemek amacı” olması aranır. (Toroslu özel kısım syf.263-266, Alacakaptan Cürüm İşlemek İçin Örgüt syf.28, Özgenç Genel Hükümler syf.280)

Suç örgütünün tanımlanıp yaptırıma bağlandığı 5237 sayılı TCK’nın 220. maddesinin 7. fıkrasında yardım fiiline yer verilmiştir. Yardım fiilini işleyen failin örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmaması, yardımda bulunduğu örgütün TCK’nın 314. maddesi kapsamında silahlı terör örgütü olduğunu bilmesi, yardımın örgütün amacına hizmet eder nitelikte bulunması yardım ettiği kişinin örgüt yöneticisi ya da üyesi olması gereklidir. Yardımdan fiilen yararlanmak zorunlu değildir. Örgütün istifadesine sunulmuş olması ve üzerinde tasarruf imkanının bulunması suçun tamamlanması için yeterlidir. Yardım fiilleri örgüte silah sağlama ve terörün finansmanı dışında tahdidi olarak sayılmamıştır. Her ne surette olursa olsun örgütün hareketlerini kolaylaştıran ve yaşantısını sürdürmeye yönelik eylemler yardım kapsamında görülebilir. Yardım teşkil eden hareketin başlı başına suç teşkil etmesi gerekmez. Yardım bir kez olabileceği gibi birden çok şekilde de gerçekleşebilir. Ancak yardım teşkil eden faaliyetlerde devamlılık, çeşitlilik veya yoğunluk var ise örgüt üyesi olarak da kabul edilebilecektir.

FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü :

Kendisini kısaca “Hizmet hareketi” olarak tanımlayan FETÖ/PDY; paravan olarak kullandığı dini, din dışı dünyevi emellerine ulaşma aracı haline getiren, siyasi, ekonomik ve toplumsal yeni bir düzen kurma düşüncesine sahip örgüt liderinden aldığı talimatlar doğrultusunda hareket eden, bu amaçla öncelikle güç kaynaklarına sahip olmayı hedefleyen, güçlü olmak ve yeni bir düzen kurmak için şeffaflık ve açıklık yerine büyük bir gizlilik içerisinde olmayı ilke edinen, gizlilikten görünmez bir duvar inşa edip bu duvarın arkasına saklanan, böyle bir örgütlenmenin olmadığına herkesi inandırmaya çalışarak ve bunda başarılı olduğu ölçüde büyüyüp güçlenen, bir yandan da bu düşman üzerinden mensuplarını motive eden, “Altın Nesil” adını verdiği kadrolarla sistemle çatışmak yerine sisteme sahip olma ilkesiyle devlete tabandan tavana sızan, bu kadroların sağladığı avantajlarla devlet içerisinde belli bir güce ulaştıktan sonra hasımlarını çeşitli hukuki görünümlü hukuk dışı yöntemlerle tasfiye eden, böylece devlet aygıtının bütün alt bileşenlerini ünite ünite kontrol altına almayı ve sisteme sahip olmayı planlayıp, ele geçirdiği kamu gücünü de kullanarak toplumsal dönüşümü sağlamayı amaçlayan kendine özgü bir terör örgütüdür.

FETÖ/PDY küresel güçlerin stratejik hedeflerini gerçekleştirmek üzerine kurulan bir maşa olarak, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasi, hukuki, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türkiye Devletini ve varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini yıkmak ve daha sonra ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini bozmak amacıyla kurulmuş bir terör örgütüdür. Bu durum Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 26/09/2017 tarih ve 2017/956-370 E-K sayılı kararı ile onanan Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 24/04/2017 tarih ve 2015/3-2017/3 E-K sayılı kararında da dile getirilmiştir. Bu örgüt, kuruluşundan 15 Temmuz 2016 sürecine kadar, örgüt lideri Fethullah Gülen tarafından belirlenen ideolojisi doğrultusunda amaçlarını gerçekleştirmek üzere eylem ve fikir birliği içinde hareket etmiştir.

Örgütün kurucusu, yöneticileri ve üyeleri arasında sıkı bir hiyerarşik bağın mevcut olduğu, gizliliğe riayet ettiği, görünür yüzüyle gerçek yüzü arasındaki farkı gizlediği, amaca ulaşabilmek için yeterli eleman, araç ve gerece sahip olduğu, amacının Anayasada öngörülen meşru yöntemlerle iktidara gelmek olmayıp örgütün yarattığı kaos ortamı sonucu ayrıca devletin yanında oluşturduğu Paralel Devlet Yapılanmasıyla demokratik olmayan yöntemlerle cebir şiddet kullanmak suretiyle parlamento, hükumet ve diğer Anayasal kurumları fesih edip iktidara gelmek olduğu, bu amacı gerçekleştirmek için polis ve jandarma teşkilatı, MİT ve Genel Kurmay Başkanlığı gibi kuvvet kullanma yetkisine haiz kurumlardaki üyeleri vasıtasıyla meşru organlara ve halka karşı silah kullanmak suretiyle amaç suça elverişli öldürme, yaralama gibi çok sayıda vahim eylem gerçekleştirdiğinin, anılan örgüt mensupları hakkında 15 Temmuz darbe girişiminden ya da örgüte mensubiyetlerinden dolayı açılıp bir kısmı derdest olan ya da mahkemelerce karara bağlanan davalar, bu davalarda dinlenen itirafçı sanıkların savunmaları ve gizli-açık tanık anlatımları, örgüt lider ve yöneticilerinin açık kaynaklardaki yazılı ve sözlü açıklamaları, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün örgüt hakkındaki raporu gibi olgu ve tespitler dikkate alındığında, 3713 sayılı Kanunun 1. maddesinde tanımlanan, amaca ulaşmak için silah başta olmak üzere her türlü cebir ve şiddeti araç olarak kullanan, 5237 sayılı TCK’nın 314/1-2 maddesi kapsamında silahlı bir terör örgütü olduğu anlaşılmıştır.

Ardışık Arama :

FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün tüm askeri birliklerde “birim yapılanması” adıyla ülke genelinde olduğu gibi mahrem yapılanma anlamında bir yapılanmaya gittiği, bu yapılanma kapsamında her askeri birlik için sözde müdürlükler oluşturulduğu, bu hiyerarşik yapıda müdür, müdür yardımcısı, öğretmen veya asistan olarak isimlendirilen mahrem yapı imamı/sivil imamların askeri personel/öğrencilere yönelik örgütsel faaliyet yürüttükleri, yürütülen faaliyetler kapsamında örgüte mensup askeri personel/öğrencilerle mahrem yapı imamı/sivil imamların dini görünümlü sohbet toplantıları yaptıkları, bu toplantılarda örgüte eleman temin etme, mahrem yapı imamlarının ilgilendikleri askeri personel/öğrenciler vasıtasıyla ilgili askeri birlik hakkında bilgi toplama, çalışan askeri personelden himmet, kurban parası, gazete/dergi aboneliği ve promosyon parası vb. isimler adı altında para toplamak suretiyle örgüte gelir temin etme gibi örgütsel faaliyetlerin yürütüldüğü, ayrıca mahrem yapı imamların/sivil imamların örgüt üyesi askeri personel ile henüz muvazzaf olmadan askeri öğrenci oldukları zaman görüşmeye başladıkları, mezun olduklarında ise tayin oldukları ilde bulunan mahrem yapı sorumlusunun öğrencinin mezun olduğu askeri okulun bulunduğu il merkezine giderek, mezun olan bu askeri öğrencilerle yüz yüze görüştükleri, ardından mezun olan askeri personel ile atandıkları illerde tekrar buluşarak bulundukları illerde örgütsel faaliyet yürüten mahrem yapı sorumluları/sivil imamlar ile askeri personelin tanıştırıldığı ve örgütsel faaliyetlere atandıkları illerde devam ettikleri, örgütsel faaliyetlerin deşifre olmaması adına ise yine örgütün kendi hiyerarşisinde belirlediği “tedbir” olarak adlandırılan gizlilik kurallarının uygulandığı, bu kurallar çerçevesinde örgüt üyesi olan askeri personel/öğrencilerle örgütsel faaliyetler kapsamında ilişki/irtibatlı olan ve sivil imam olarak tabir edilen şahısların ankesörlü/kontörlü telefon hatları üzerinden askeri personel/öğrencilerle irtibat kurdukları, irtibat sonrası sivil imamların kendi ikametlerinde ya da askeri personel/öğrencilerin kaldıkları evlerde veyahut herhangi bir örgüt evinde buluşma gerçekleştirerek üç/dört kişilik gruplardan oluşan askeri personel/öğrencinin katılımı ile örgütsel toplantılar yaptıklarının anlaşıldığı, bu bilgiler doğrultusunda sürdürülen çalışmalarda FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün mahrem yapı/birim yapılanması olarak adlandırdığı bu gizli yapı içerisinde faaliyet yürüten sivil imamların örgütsel faaliyetler kapsamında kullandıkları ve askeri personel/öğrencilerle irtibat kurdukları değerlendirilen sabit ankesörlü/kontörlü telefon hatları ile yapılan ve ardışık arama olarak tabir edilen aramalar gerçekleştirdikleri anlaşılmıştır.

Bu açıklamalar ve ilkeler ışığında sanığın hukuki durumu değerlendirildiğinde;

Sanığın ikrarı, tanıkların anlatımı ve düm dosya kapsamına göre, Hava Astsubay Meslek Yüksek Okulu’nda öğrenim görmeye başlamadan önceki dönemde örgüte ait evlerde askeri sınavlara hazırlanan sanığın, ev abisinin ……… kod adlı ………olduğu, …….. kod adlı …….. tarafından düzenlenen sohbet adı verilen örgütsel toplantılara dinleyici olarak iştirak ettiği, kendisine örgüt elebaşı Fetullah Gülen’e ait videolar izlettirildiği, kendisiyle birlikte örgüte ait evlere……… Kod ……..,……….., ………….., ……………, ……………… ve ………… isimli kişilerin de geldiği, ……. kod adlı ……… sanığa “burada kalırsanız sizi askeri okullara girdireceğiz, polis olmanızı sağlayacağız” şeklinde beyanlarda bulunduğu, askeri okul mülakatlarına girerken ……… kod adlı ………. tarafından nasıl giyinmesi gerektiğinin açıklandığı, okulu kazandıktan sonra yine…………. ile görüştüğü, okul bittikten sonra hizmet edeceğinin ve irtibatı koparmamasının kendisine söylendiği, tanık …………….’nin sanığın teklifi neticesinde örgüte ait evlere gittiğini ve birlikte bu evlerde kaldıklarını beyan ettiği, sanığın askeri okul sınavlarını kazandıktan sonra da örgütle olan bağını devam ettirdiği, 2014-2015 yıllarında askeri okulda öğrenciyken …… Kod …………. ile görüştüğü, gerek inceleme tespit tutanağı gerekse de sanığın ikrar mahiyetli savunmasına göre ankesörlü telefonlardan çeşitli tarihlerde arandığı, buna ilişkin 20.07.2018 tarihli inceleme ve tespit tutanağına göre sanığın 05.08.2014-07.08.2014 tarihleri arasında ankesörlü hatlardan arandığı, söz konusu aramaların örgütsel amaçlı yapılan aramalar olduğu, gerçekleştirilen aramaların deşifre olmamak için tedbir amaçlı örgüt içerisinde kullanılan bir yöntem olduğu, ankesörlü telefondan arandıktan sonra akabinde sanığın birlikte toplantılara katıldığı diğer kişilerin aranmış olmasının bunun bir diğer göstergesi olduğu, tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, sanığın FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile irtibatlı ve iltisaklı olup bu örgüte üye olduğu, örgüt üyeleri ile organik bağ içerisinde bulunduğu, örgüt hiyerarşisi içerisinde yer aldığı, sanığın eylemlerinin FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün kuruluş amaçlarını, faaliyet ve eylemlerini benimsediğini gösterir şekilde yoğunluk, süreklilik ve çeşitlilik arz ettiği, bu haliyle sanığın silahlı terör örgütü üyesi olmak suçunu işlediği Dairemizce kabul edilmiştir.

Sanık etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak istediğini belirtmiştir. Sanık hakkında etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının veya etkin pişmanlık indiriminin hangi oranda yapılacağının belirlenmesinden önce etkin pişmanlık müessesesinin kısaca değerlendirilmesinde fayda bulunmaktadır.

ETKİN PİŞMANLIK :

Türk Ceza Kanunu.nun 221. maddesinde “Etkin pişmanlık” düzenlenmiştir. Bu hükümle, gerek suç işlemek amacıyla örgüt kurma (TCK m.220) ve gerekse silahlı örgüt (TCK m.314) suçlarını işleyip de etkin pişmanlık gösteren faillerin örgüt suçlarından, yani amaç suç işlenmeksizin veya işlenen amaç suçlar dışında kalan suç örgütü ile ilgili suçlardan dolayı affedilmeleri veya cezalarında önemli bir indirime gidilmesi mümkün kılınmıştır.

5237 sayılı TCK.nun 221/1. maddesine göre; suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu nedeniyle ceza soruşturmasına başlanmadan ve örgütün amacı doğrultusunda suç işlenmeden önce, kurduğu veya yönettiği örgütü dağıtan veya verdiği bilgilerle örgütün dağılmasını sağlayan kurucu veya yöneticiler hakkında cezaya hükmedilmeyecektir.

5237 sayılı TCK.nun 221/1. maddesine göre suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu nedeniyle soruşturmaya henüz başlanmamış ve örgütün amacı doğrultusunda da suç işlenmemiş olmalıdır. Ancak bu şartların varlığı halinde, örgütü dağıtan veya verdiği bilgilerle örgütün dağılmasını sağlayan örgüt kurucu veya yöneticileri hakkında örgüt suçundan dolayı cezaya hükmedilemez. Örgütünü dağıtmayan veya verdiği bilgilerle örgütün dağılmasını sağlayamayan örgüt kurucusu veya yöneticisi, etkin pişmanlığa bağlı cezasızlık halinden yararlanamaz.

5237 sayılı TCK.nun 221/2 maddesine göre; örgüt üyesinin, suç örgütünün faaliyeti çerçevesinde işlenen bir suça iştirak etmeksizin ve gönüllü olarak örgütten ayrıldığını, yani örgütle üyelik ilişkisini kestiğini ilgili makamlara bildirmesi halinde, örgüt suçundan soruşturma başlatılıp başlatılmadığına bakılmaksızın suç örgütüne üyelik suçundan hakkında ceza hükmedilmeyecektir.

Bu hükme göre; örgüt üyesinin, hiyerarşik yapısına dahil olduğu örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmeksizin ve gönüllü olarak örgütten ayrıldığını kolluğa veya Cumhuriyet Başsavcılığına bildirmesi durumunda cezaya hükmedilemeyecektir. Bu etkin pişmanlık durumunda; örgüt üyesi örgüt tarafından işlenen veya teşebbüs edilen herhangi bir suça katılmamalı ve gönüllü olarak örgütten ayrıldığını ilgili makamlara bildirmeli, yakalanmamalıdır. Örgüt üyesi yakalanmayıp da, hakkında soruşturma başlatılsa ve bu arada kendisi ilgili makamlara örgütten ayrıldığını gönüllü olarak bildirse, örgüt üyesi hakkında suç örgütü üyeliğinden cezaya hükmedilmeyecektir. Üye yakalanırsa gönüllü bildirim ortadan kalkar ve yerini yakalanmaya bağlı etkin pişmanlık alır. TCK’nun 221/2. fıkrasında öngörülen etkin pişmanlık halinin tatbiki için, örgüt üyesinin örgütle ilgili faydalı bilgiyi ilgili makama verip vermediğine bakılmaz.

5237 sayılı TCK.nun 221/3 maddesine göre; suç örgütünün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmeden yakalanan örgüt üyesi hakkında, pişmanlık duyarak örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli bilgi vermesi halinde cezaya hükmedilmeyecektir. Suç örgütü üyesi tarafından verilen bilginin, örgütün dağılmasını veya örgüt mensuplarının yakalanmasını sağlaması şart değildir. TCK.nun 221/3.maddesinin uygulanabilmesi için, pişmanlık duyan suç örgütü üyesinin bilgileri samimi olarak adli makamlara aktarması ve bunların da elverişli, somut bilgiler olması yeterlidir.

Bu hükmün tatbiki için; yakalanan örgüt üyesinin, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen herhangi bir suça katılmaması ve pişmanlık duyup örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli bilgi vermesi şartları aranmaktadır. Hükümde; örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamak değil, sağlamaya elverişli, yani somut ve makul bilgilerin adli makamlara veya adli makamlara bilgi aktaran idari makamlara verilmesi yeterli görülmüştür.

5237 sayılı TCK.nun 221. maddesinin dördüncü fıkrasının düzenlenmesinin gerekçesi; “Kişi, suç işlemek için kurulmuş olan örgütün kurucusu, yöneticisi veya üyesi olmakla birlikte, örgütün ulaştığı yapılanma itibarıyla dağılmasını sağlama imkânından yoksun olabilir. Bu durumda bile, söz konusu sıfatları taşıyan kişilerin belli şartlarda etkin pişmanlıktan yararlanması sağlanabilmelidir. Bu düşüncelerle maddenin dördüncü fıkrası düzenlenmiştir” şeklinde ifade edilmiştir. Bu nedenle de örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmemiş ve yakalanmış olan fail, pişmanlık duyarak örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli bilgi verememiş ancak örgütün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi vermiş ise 4. fıkra uyarınca cezasından indirim yapılacaktır.

5237 sayılı TCK.nun 221/4 maddesine göre; suç işlemek amacıyla örgüt kuran, yöneten veya örgüte üye olan ya da üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen veya örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişinin gönüllü olarak teslim olup, suç örgütünün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi vermesi halinde, bu kişi hakkında örgüt kurmak, yönetmek veya örgüte üye olmak ya da örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek suçu nedeniyle cezaya hükmedilmeyecektir. Bu hükmün tatbiki için, gönüllü olarak teslim olan örgüt mensubu tarafından suç örgütünün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen amaç suçlarla ilgili bilgileri adli makamlara aktarması yeterlidir. Örgüt mensubu kendi isteğiyle adli makamlara teslim olmayıp da yakalandıktan sonra bu bilgileri verdiği takdirde, hakkında suç örgütü suçu kapsamında verilecek cezada üçte birden dörtte üçe kadar indirime gidilecektir.

5237 sayılı TCK.nun 221/4. maddesinde iki etkin pişmanlık hali düzenlenmiştir. Birincisine göre; suç işlemek amacıyla örgüt kuran, yöneten veya örgüte üye olan veya üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen veya örgüte bilerek veya isteyerek yardım eden kişilerden bahsedilerek, yani 5237 sayılı TCK.nun 220. maddesinde sayılan tüm süjelere yer verilerek, gönüllü olarak teslim olma, yani yakalanmama ve ek olarak örgütün yapısı ve bunun yanında faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi verilmesi şartları aranmış, ancak bu şartların varlığı durumunda fail hakkında cezaya hükmedilmeyeceği belirtilmiştir. Cezasızlık öngören etkin pişmanlığın uygulanabilmesi için; 5237 sayılı TCK.nun 220. maddesinde sayılan faillerin gönüllü olarak teslim olmaları, yakalanmamaları ve bunun yanında örgütün yapısı ile varsa faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili yararlı, yani somut ve makul bilgilerin verilmesi şartı aranmıştır.

5237 sayılı TCK.nun 221/4. maddesinin ikinci cümlesinde öngörülen etkin pişmanlığa bağlı azaltılmış ceza ile aynı maddenin ilk cümlesinde öngörülen cezasızlık halinin farkı, failin yakalanıp yakalanmaması ile ilgilidir. Örgüt suçu mütemadi, yani neticesi devam eden bir suç olduğundan fail, CMK m.90’a veya 98.maddesine göre çıkarılan yakalama emrine bağlı olarak yakalanırsa, bu durumda cezasızlık değil, örgüt suçundan verilen cezanın üçte birden dörtte üçe kadar indirilmesi gündeme gelecektir. Cezanın üçte birden dörtte üçe kadar indirilmesinin tayin ve takdiri ise, somut olayın özelliklerine ve 5237 sayılı TCK.nun 61 ve 62. maddelere göre cezayı bireyselleştirecek mahkemeye aittir.

5237 sayılı TCK.nun 221. maddesine göre, hem soruşturma hem de kovuşturma aşamalarında etkin pişmanlık uygulanabilir.

5237 sayılı TCK.nun 221. maddenin üçüncü ve dördüncü fıkraları arasında fark vardır. Örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine katılmadan yakalanan örgüt üyesi; pişmanlık duyması kaydı ile, örgütün dağılmasına veya mensuplarının yakalanmasına elverişli bilgiler vermesi halinde, bu bilgilerin verilme aşamasının soruşturma veya kovuşturma olduğuna bakılmaksızın hakkında cezaya hükmolunmaz.

Maddenin dördüncü fıkrasında ise 5237 sayılı TCK.nun 220. maddesinde sayılan faillerin gönüllü teslim olup, örgütün yapısı ve faaliyeti kapsamında işlenen suçlarla ilgili bilgi vermeleri halinde, bu kişiler hakkında örgüt kurma, yönetme veya örgüte üye olma suçu nedeniyle ceza verilmez. Bu cezasızlık hali, soruşturma veya kovuşturma aşamasında ortaya çıkabilir. Kişinin yakalanacağından veya cezalandırılacağından korkarak teslim olması da gönüllü teslim olma kapsamında kabul edilmelidir.

Kişinin örgütle veya örgütün faaliyetleri ile ilgili bilgileri, CMK m.90 veya 98. maddesine göre yakalandıktan sonra vermesi halinde, fail hakkında tam cezasızlık değil, indirimli cezasızlık uygulanacaktır.

Bu açıklamalar çerçevesinde sanığın etkin pişmanlıktan ne şekilde faydalanacağına ilişkin somut olay değerlendirildiğinde;

Sanığın soruşturma aşamasında ve yargılama aşamasında etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak istediğini beyan ederek suçlamalara ilişkin anlatımlarda bulunduğu, örgütün Askeri Öğrenci yapılanması içerisinde yer alan şahıslarla ilgili bilgiler vererek teşhislerde bulunduğu, beyanlarda ismi geçen şahıslarla ilgili dağıtım ve teşhis tutanaklarıyla ilgili mahkeme ve savcılıklara sanığa ait ifade tutanağının delil olması için gönderildiği, bu bakımdan sanığın vermiş olduğu bilgilerin elverişli ve örgütün çözülmesine yarayacak nitelikte olduğu, zira örgüt içindeki konumu ve bu konum nedeniyle örgütün işleyişi hakkında vermiş olduğu bilgilerin ve örgütün çözülmesine yönelik yaptığı teşhislerinde bu durumu desteklediği ve sanığın etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanma talebinde bulunduğu anlaşılmakla, sanık hakkında TCK’nin 221/4. madde ve fıkrasının ikinci cümlesinde yazılı etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanma koşullarının oluştuğu sonucuna ulaşılmış, ilk derece mahkemesi tarafından sanık hakkında etkin pişmanlık nedeniyle verdiği bilgilerin niteliği, bilgilerin kapsamı, vermiş olduğu kişilerin sayısı ve pişmanlığı göz önüne alınarak 221/4 maddesindeki düzenlemeye göre takdiren 2/3 oranında cezada indirim yapılmış ise de, sanığın örgüt içerisindeki konumuyla uyumlu şekilde, örgütsel eylemler ve üyeleri ile ayrıntılı olarak bilgi vermesi, verdiği bu bilgiler doğrultusunda adli makamlarca işlem yapılmış olması karşısında, ilk derece mahkemesinin 2/3 oranında indirim uygulaması hatalı bulunmuş olup Dairemizce TCK’nın 221/4. madde ve fıkrasının ikinci cümlesi gereğince cezasından 3/4 oranında indirim yapılmış, sanığın geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki olumlu davranışları, cezanın sanığın geleceği üzerindeki olası etkileri gibi hususlar göz önünde bulundurularak sanığa verilen cezanın 5237 sayılı TCK’nın 62/1 maddesi uyarınca takdiren 1/6 oranında indirilmesine karar verilmiş, sabıkasız olan sanığın yeniden suç işlemeyeceği hususunda Dairemizde olumlu kanaat oluşması ve talebinin bulunması dikkate alınarak hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümleri uygulanmış ve sanık hakkında aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.

H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:

1-Aksaray 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 23/09/2019 tarih ve 2018/342-2019/303 E-K sayılı kararı ile;sanık ………………. hakkında Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün 5271 sayılı CMK’nın 280/1-c maddesi gereğince KALDIRILMASINA,

2-Sanık ……………….. üzerine atılı FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü Üyesi Olma suçu sabit olduğundan eylemine uyan 5237 sayılı TCK’nın 314/2 maddesi gereğince suç konusunun önem ve değeri, suçun işleniş şekli, sanığın amaç ve saiki dikkate alınarak takdiren alt sınırdan 5 YIL HAPİS CEZASI İLE CEZALANDIRILMASINA,

Sanığın eyleminin 3713 sayılı yasanın 3. maddesi kapsamında yer alan terör suçu olması dikkate alınarak cezasının 3713 sayılı Kanunun 5/1. bendi gereğince yarı oranında artırılarak 7 YIL 6 AY HAPİS CEZASI İLE CEZALANDIRILMASINA,

Sanığın yakalandıktan sonra örgütün yapısı ve faaliyeti ile ilgili etkin pişmanlık kapsamında ifade vermesi nedeni ile örgüt içerisindeki konumuna göre vermiş olduğu bilgilerin nitelik ve derecesi dikkate alınarak 5237 sayılı TCK’nın 221/4-2 maddesi gereğince cezasından takdiren 3/4 oranında indirim yapılarak 1 YIL 10 AY 15 GÜN HAPİS CEZASI İLE CEZALANDIRILMASINA,

Sanığa verilen cezanın sanığın geleceği üzerinde olası etkileri gözetilerek TCK’nın 62/1 maddesi uyarınca takdiren 1/6 oranında indirilerek 1 YIL 6 AY 22 GÜN HAPİS CEZASI İLE CEZALANDIRILMASINA,

Sanık hakkında başkaca artırım ve indirim hükmünün tatbikine YER OLMADIĞINA,

Etkin pişmanlıkta bulunan sanık hakkında TCK’nın 221/5. maddesi uyarınca 1 yıl süreyle denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına,

Anayasa Mahkemesinin 08/10/2015 tarihli iptal kararından sonra oluşan duruma göre sanık hakkında TCK’nın 53. maddesinin 1 ve 2. fıkraları ile 3. fıkrasının 1. cümlesinin uygulanmasına,

Sanığın örgüt üyesi olması dikkate alınarak 5237 sayılı TCK’nın 58/9 maddesi gereğince cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine,

Sanığın kasıtlı bir suçtan mahkumiyetinin bulunmaması, kişilik özellikleri ve duruşmalardaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda mahkememizde kanaat oluşması ve dosyaya yansıyan somut zararın bulunmaması dikkate alınarak CMK’nın 231/5-6. maddesi gereğince sanık hakkında kurulan HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASINA,

Sanığın CMK 231/8. maddesi gereğince 5 YIL DENETİM SÜRESİNE TABİ TUTULMASINA, sanığın sosyal ve ekonomik durumu dikkate alınarak denetim süresi içerisinde sanığa herhangi bir yükümlülük yüklenmesine yer olmadığına,

Sanığın denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlemediği ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davrandığı takdirde açıklanması geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılacağı ve davanın düşmesine karar verileceğinin CMK 231/10 maddesi gereğince sanığa ihtarına (yapılamadı)

Sanığın denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirlerine aykırı davranması halinde CMK’nın 231/11. maddesi gereğince hükmün açıklanmasına,(ihtarat yapılmadı)

Sanık hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararın kendisine has müstakil sisteme kaydına,

Sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karar verildiğinden 5237 sayılı TCK’nın 50, 51.maddelerinin CMK’nın 231/7 maddesi gereğince uygulanmasına yer olmadığına,

5237 sayılı TCK’nın 63.maddesi uyarınca sanığın gözaltında geçirdiği sürelerin cezasından MAHSUBUNA,

3-Sanık hakkında CMK 109/3-a maddesi gereğince uygulanan yurt dışına çıkamamak şeklindeki adli kontrol kararının kaldırılmasına,

4-İlk derece mahkemesince yapılan 416,00 TL yargılama giderinin sanıktan tahsili ile maliye hazinesine gelir kaydına,

5-5320 Sayılı Yasanın 16.maddesi gereğince hüküm kesinleştiğinde kesinleşme şerhli bir suretinin İlk Derece Mahkemesi tarafından soruşturmada görev alan kolluk birimine gönderilmesine,

Kararın bir örneğinin Konya Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine, bir örneğinin de istinaf başvurusunda bulunan sanık müdafiine tebliğine,

Dair, verilen kararın tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içerisinde hükmü veren Dairemize bir dilekçe verilmesi ya da zabıt katibine beyanda bulunup tutanak düzenleterek hakime onaylatmak veya bir başka İlk Derece Ceza Mahkemesi ya da Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairesi aracılığı ile dilekçe gönderilmek suretiyle, 5271 sayılı CMK’nın 231/12, 267 ve 268/1. maddeleri uyarınca Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesine İTİRAZ kanun yolu açık olmak üzere 03/02/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

“rutin bankacılık işlemi olan hareketlerin suç olarak kabul edilemeyeceği nedeni ile bozma” Bursa Bölge Adliye Mahkemesi

BURSA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
Bursa 2. Ceza Dairesi
Esas Yıl/No: 2019/1055
Karar Yıl/No: 2020/606
Karar tarihi: 16.06.2020

YARGILAMAYA KONU İDDİA:

Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu’nun 24/10/2018 tarih ve 2018/84292 soruşturma, 2018/26247 esas sayılı iddianamesi ile, sanığın üzerine atılı silahlı terör örgütüne üye olma suçundan TCK 314/2, 53, 58/9 ve 3713 sayılı kanun 5/1. maddeleri gereği cezalandırılması talebiyle Bursa 2. Ağır Ceza Mahkemesine kamu davası açılmıştır.

Okumaya devam et ““rutin bankacılık işlemi olan hareketlerin suç olarak kabul edilemeyeceği nedeni ile bozma” Bursa Bölge Adliye Mahkemesi”

TERÖR ÖRGÜTÜNE YARDIM ALT SINIRDAN UZAKLAŞARAK CEZA TAYİNİ NEDENİ İLE BOZMA

3. Ceza Dairesi         2021/7902 E.  ,  2021/9767 K.

“İçtihat Metni”



İNCELENEN KARARIN;
Mahkemesi :Ağır Ceza Mahkemesi
Suç : Silahlı terör örgütüne üye olma
Hüküm : TCK’nın 3713 sayılı TMK’nın 5/1, TCK’nın 62, 53,
58/9 maddesi delaleti ile 58/6, 63. maddeleri uyarınca
hükmedilen hapis cezası
Temyiz edenler : Sanık ve müdafii

Bozma üzerine İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm temyiz edilmekle;
Temyiz edenin sıfatı, başvurunun süresi, kararın niteliği ve temyiz sebebine göre dosya incelendi, gereği düşünüldü;
Temyiz talebinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi;
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
Bozma üzerine yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre sanık ve müdafiinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1- Anayasanın 138/1. maddesi hükmü, TCK’nın 61. maddesinde düzenlenen cezanın belirlenmesi ve bireyselleştirilmesine ilişkin ölçütlerle 3/1. maddesinde düzenlenen orantılılık ilkesi çerçevesinde, suçun işleniş biçimi bağlamında sanığın örgüt yapılanmasındaki konumu, örgütte kaldığı süre, faaliyetlerinin mahiyet, yoğunluluk ve çeşitliliği meydana gelen zarar ve tehlike ile sanığın kasta dayalı kusurunun ağırlığı göz önünde bulundurularak, fiilin ağırlığıyla orantılı olacak şekilde dosya kapsamına ve hakkaniyete uygun adil bir cezaya hükmedilmesi gerekirken,
Bank Asya nezdindeki mutad hesap hareketlerinin müsnet suç yönünden delil ya da örgütsel faaliyet kapsamında değerlendirilemeyeceği gözetilmeden teşdinin derecesinde yanılgıya düşülecek dosyaya özgülenmemiş yetersiz gerekçe ile yazılı şekilde fazla ceza tayin edilmesi,
2- Örgüt mensubu olduğu kabul edilen sanık hakkında verilen hapis cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilirken uygulama maddesi olarak doğrudan ve yalnızca TCK’nın 58/9 maddesinin gösterilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde 58/6 maddesinin yazılması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık ve müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı BOZULMASINA 28.02.2019 tarihinde yürürlüğe giren 20.02.2019 tarih ve 7165 sayılı Kanunun 8. maddesiyle değişik 5271 sayılı Kanunun 304. maddesi uyarınca dosyanın Düzce 2. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 21.10.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

YARGITAY AŞAMASINDA ETKİN PİŞMANLIK DİLEKÇESİ NEDENİ İLE BOZMA KARARI

3. Ceza Dairesi         2021/1948 E.  ,  2021/9770 K.

“İçtihat Metni”


Mahkemesi :Ceza Dairesi
İlk Derece Mahkemesi : Sivas 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 28.02.2018 tarih ve
2017/54 – 2018/45 sayılı kararı
4-…, 5-…,
6-…, 7- …, 8- …
Suç : Silahlı terör örgütüne üye olma
Hüküm : 1-Sanıklar …, … ve …
hakkında ayrı ayrı; TCK’nın 314/2, 53/1-2-3, 58/9, 63,
3713 sayılı Kanunun 5/1. maddeleri uyarınca kurulan
mahkumiyet kararlarına ilişkin istinaf başvurularının
esastan reddi,
2-Sanıklar …, …,
ve … hakkında ayrı ayrı; TCK’nın
314/2, 53/1-2-3, 58/9, 62, 63, 3713 sayılı Kanunun 5/1.
maddeleri uyarınca kurulan mahkumiyet kararlarına
ilişkin istinaf başvurularının esastan reddi,
3-Sanık … hakkında; TCK’nın 314/2, 221/4,
53/1-2-3, 58/9, 62/1, 63, 3713 sayılı Kanunun 5/1.
maddeleri uyarınca kurulan mahkumiyet kararına
ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddi
Temyiz edenler : Sanıklar müdafileri ve sanıklar …,
Alp, …, …

Bölge Adliye Mahkemesince verilen hüküm temyiz edilmekle;
Temyiz edenlerin sıfatı, başvuruların süresi, kararın niteliği ve temyiz sebeplerine göre dosya incelendi, gereği düşünüldü;
Temyiz taleplerinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi;
Sanık … müdafiinin duruşmalı inceleme talebinin İlk Derece Mahkemesinde silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesi doğrultusunda, savunmaya yeterli imkanın sağlanması ve bu hakkın etkin şekilde kullandırılmış olması, istinaf ve temyiz denetiminde sınırsız şekilde yazılı savunma imkanının kullanılabilme olanağının bulunması karşısında savunma hakkının kısıtlanması söz konusu olmadığından, 01.02.2018 tarihli ve 7079 sayılı Kanunun 94. maddesi ile değişik CMK’nın 299/1. maddesi uyarınca takdiren, sanık … müdafii ve sanık …’in duruşmalı inceleme taleplerinin ise yasal şartları oluşmadığından CMK’nın 299. maddesi gereğince ayrı ayrı REDDİNE,
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre; sanıklar … ve …’in eşlerinin Bank Asya nezdindeki hesap hareketlerinin, yine dosya kapsamına göre sanık …’in eşi tarafından kullanıldığı anlaşılan 0505 545 33 46 numaralı GSM hattına ilişkin ByLock kullanımı tespitinin sanıklar açısından suç ve cezaların şahsiliği ilkesi uyarınca, ayrıca sanık …’ün çocuklarını örgüte müzahir okula göndermesinin müsnet suç yönünden delil ya da örgütsel faaliyet olarak değerlendirilemeyeceği gözetilerek yapılan incelemede;
I-Sanıklar …, …, …, …, …, … ve … hakkında kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik yapılan temyiz incelemesinde;
Yargılama sürecindeki usuli işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, hükme esas alınan tüm delillerin hukuka uygun olarak elde edildiğinin belirlendiği, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde eksiksiz olarak sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve kanunda öngörülen suç tipine uyduğu, yaptırımların kanuni bağlamda şahsileştirilmek suretiyle uygulandığı anlaşılmakla; sanıklar …, …, …, … ve sanıklar müdafilerinin temyiz dilekçelerinde ileri sürdükleri nedenler yerinde görülmediğinden CMK’nın 302/1. maddesi gereğince temyiz davasının esastan reddiyle hükümlerin ONANMASINA,
II-Sanık … hakkında kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik yapılan temyiz incelemesinde;
Tüm dosya kapsamına göre; sanığın silahlı terör örgütüne üye olma suçunun sübutu kabul, olay niteliğine ve kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin edilmiş, incelenen dosyaya göre üyelik suçundan verilen hükümde bir isabetsizlik yok ise de; sanığın temyiz aşamasında etkin pişmanlıktan yararlanmak istediğini bildiren ve müdafii tarafından 19.02.2021 tarihli dilekçede örgütle irtibatına ilişkin bilgiler vermek istediği nazara alındığında, gerekirse yeniden ifadesi alınmak suretiyle hakkında 5237 sayılı TCK’nın 221. maddesinin 4. fıkrasının 2. cümlesinde yazılı etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağı tartışıldıktan sonra sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiğinin gözetilmesi lüzumu,
Kanuna aykırı, sanık müdafilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, bu sebeplerden dolayı hükmün CMK’nın 302/2. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 28.02.2019 tarihinde yürürlüğe giren 20.02.2019 tarih ve 7165 sayılı Kanunun 8. maddesiyle değişik 5271 sayılı Kanunun 304. maddesi uyarınca dosyanın Sivas 2. Ağır Ceza Mahkemesine, kararın bir örneğinin Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 27.10.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Bank Asya’daki bankacılık işlemlerinin rutin olması nedeni ile Yargıtay Bozma

3. Ceza Dairesi         2021/2814 E.  ,  2021/9907 K.

“İçtihat Metni”


İNCELENEN KARARIN;
Mahkemesi :Ceza Dairesi
İlk Derece Mahkemesi : … 21. Ağır Ceza Mahkemesinin 27.11.2018 tarih ve 2017/340 – 2018/380 sayılı kararı
Suç : Silahlı terör örgütüne üye olma
Hüküm : Sanıklar hakkında ayrı ayrı; TCK’nın 314/2, 3713 sayılı Kanunun 5/1, TCK’nın 53/1-2-3, 58/9, 63/1 maddeleri gereğince kurulan mahkumiyet hükümlerine ilişkin istinaf başvurularının esastan reddi

Bölge Adliye Mahkemesince verilen hüküm temyiz edilmekle;
Temyiz edenlerin sıfatı, başvuruların süresi, kararın niteliği ve temyiz sebebine göre dosya incelendi, gereği düşünüldü;
Temyiz taleplerinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi;
Hükmolunan cezanın süresine göre şartları bulunmadığından sanıklar müdafiinin duruşmalı inceleme isteminin CMK’nın 299/1. maddesi uyarınca REDDİNE,
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre;
1-) Sanık … hakkında yapılan temyiz incelemesinde;
Sanığın ByLock kullanıcısı olduğunu gösterir ayrıntılı ByLock tespit ve değerlendirme tutanağının dosyaya getirtilmeden hüküm kurulması, diğer delillerin suçun sübutu açısından yeterli olduğu görülmekle sonuca etkili bulunmamıştır.
Yargılama sürecindeki usuli işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, hükme esas alınan tüm delillerin hukuka uygun olarak elde edildiğinin belirlendiği aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde
eksiksiz olarak sergilendiği, özleri değiştirmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve kanunda öngörülen suç tipine uyduğu, yaptırımların kanuni bağlamda şahsileştirilmek suretiyle uygulandığı anlaşılmakla; sanık müdafiinin temyiz dilekçelerinde ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmediğinden CMK’nın 302/1. maddesi gereğince temyiz davasının esastan reddine, ancak;
Yargılama giderlerinin tahsiline karar verilirken, duruşmada SEGBİS vasıtasıyla kaydedilen savunmasına ilişkin SEGBİS çözüm tutanağı düzenleyen bilirkişiye ödenen ücretin yargılama gideri olarak sanığa yükletilemeyeceğinin gözetilmemesi,
Kanuna aykırı olup, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerle BOZULMASINA, ancak yeniden yargılama yapılması gerektirmeyen bu hususun 5271 sayılı CMK’nın 303/1-c maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan; hükmün yargılama giderlerinin dökümünün yapıldığı 5. maddesinden “232,50 TL SEGBİS çözüm gideri” bölümünün çıkartılmak suretiyle sair yönleri usul ve kanuna uygun olan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
2-) Sanık … için yapılan temyiz incelemesinde;
Silahlı terör örgütüne üye olmak; örgüte katılmayı, bağlanmayı, örgüte hakim olan hiyerarşik gücün emrine girmeyi ifade etmektedir. Suçun oluşabilmesi için örgütle organik bağ kurulması, süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gerektiren eylem ve faaliyetlerin bulunması aranmaktadır. Bu kapsamda sanığın savunması ile tüm dosya kapsamına göre, silahlı terör örgütünün hiyerarşik yapısına, organik bağ kurmak suretiyle dahil olduğuna eylem ve faaliyetlerinin yoğunluk, çeşitlilik ve süreklilik arz eder nitelikte bulunduğuna dair mahkumiyetini gerektirir her türlü şüpheden uzak yeterli ve kesin delil bulunmayan sanığın; örgütle iltisaklı olan Bank Asya’daki bankacılık işlemlerininde rutin olması gözetildiğinde atılı suçtan beraati yerine delillerin değerlendirilmesinde düşülen yanılgı sonucu yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,
Kanuna aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı BOZULMASINA, 28.02.2019 tarihinde yürürlüğe giren 20.02.2019 tarih ve 7165 sayılı Kanunun 8. maddesiyle değişik 5271 sayılı Kanunun 304. maddesi uyarınca dosyanın … 21. Ağır Ceza Mahkemesine, kararın bir örneğinin bilgi için … Bölge Adliye Mahkemesi 21. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 03.11.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

BANK ASYADAKİ MUTAD HAREKETLERİN MÜSNET SUÇ YÖNÜNDEN DELİL OLAMAYACAĞI NEDENİ İLE YARGITAY BOZMA

3. Ceza Dairesi         2021/1581 E.  ,  2021/10069 K.

“İçtihat Metni”


İNCELENEN KARARIN;
Mahkemesi :Ceza Dairesi
İlk Derece Mahkemesi : … 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 25.10.2017 tarih ve 2017/106 – 2017/392 sayılı kararı
Suç : Silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etme
Hüküm : TCK’nın 314/2, 3713 sayılı Kanunun 5, TCK’nın 220/7, 53/1-2-3, 58/9, 62/1, 63. maddeleri gereğince mahkumiyet kararına ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddi

Bölge Adliye Mahkemesince kesin olarak verilen hüküm, 24.10.2019 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7188 sayılı Kanunun 29. maddesi ile 5271 sayılı CMK’nın 286. maddesine eklenen üçüncü fıkradaki düzenleme gereğince temyiz yolunun açılması üzerine anılan Kanuna eklenen geçici 5. maddenin 1/f bendinde belirtilen süre içinde temyiz edilmekle;
Temyiz edenin sıfatı, başvurunun süresi, kararların niteliği ve temyiz sebebine göre dosya incelendi, gereği düşünüldü;
Temyiz talebinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi;
Hükmolunan cezanın miktarına göre yasal koşulları oluşmadığından sanığın duruşmalı inceleme isteminin 5271 sayılı CMK’nın 299. maddesi uyarınca REDDİNE,
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
1-BDDK’nın 29.05.2015 tarihli kararı ile temüttü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilen ve 22 Temmuz 2016 tarihli kararı ile de 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 107. maddesinin son fıkrası gereğince faaliyet izni kaldırılıncaya kadar yasal bankacılık faaliyetlerine devam eden, FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile iltisaklı Asya Katılım Bankası A.Ş’de gerçekleştirilen mutad hesap hareketlerinin müsnet suç yönünden delil ya da örgütsel faaliyet kapsamında değerlendirilemeyeceği, örgüt liderinin talimatı üzerine örgütün amacına hizmet eden ve bankanın yararına yapılan ödeme ve sair işlemlerin, örgüte üye olmak suçu bakımından örgütsel faaliyet, tek başına ise örgüte yardım etmek olarak kabul edilebileceği gözetilerek; sanığın Bank Asya nezdindeki 2013 yılı öncesi dahil olmak üzere tüm hesap hareketlerine ilişkin belgeler yeniden temin edilip incelenmek ve gerekirse bu konuda bilirkişi raporu da alınmak suretiyle örgüt liderinin talimatı üzerine örgütün amacına hizmet eden, bankanın yararına yapılan ödeme ve sair işlemlerin bulunup bulunmadığının kuşkuya yer bırakmayacak şekilde ortaya konmasından sonra sonucuna göre hukuki durumunun tayin ve takdir edilmesi gerekirken eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
2-Kabul ve uygulamaya göre de;
a-İlk Derece Mahkemesi ve Bölge Adliye Mahkemesi gerekçeli karar başlıklarında suç adının “silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etme” yerine “Silahlı terör örgütüne üye olma” olarak yazılması,
b-Sanık hakkında hüküm kurulurken delalet ve uygulama maddelerinin, “TCK’nın 314/3 ve 220/7 maddesi yollamasıyla 314/2. maddesi” olarak yazılması gerektiğinin gözetilmemesi,
c-Sanık hakkında belirlenen temel cezanın, suçun niteliği gereği artırılırken artırım oranı doğru yapıldığı halde uygulama maddesinin 3713 sayılı Kanunun 5/1 maddesi yerine 3713 sayılı Kanunun 5. maddesi olarak gösterilmesi,
d-Belirlenen temel cezanın önce TCK’nın 220/7. maddesinin 2. cümlesi gereğince indirilmesi akabinde 3713 sayılı Kanunun 5/1. maddesi gereğince arttırıma tabi tutulması gerekirken, yazılı şekilde hatalı uygulama yapılarak fazla ceza tayini,
Kanuna aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı BOZULMASINA, 28.02.2019 tarihinde yürürlüğe giren 20.02.2019 tarih ve 7165 sayılı Kanunun 8. maddesiyle değişik 5271 sayılı Kanunun 304. maddesi uyarınca dosyanın … 2. Ağır Ceza Mahkemesine, kararın bir örneğinin …Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 23.11.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Whatsapp ile ulaşın bize
Whatsapp'a gönder

Bu Sayfadaki İçeriği KOPYALAYAMAZSNIZ !!!