Uyuşturucu Avukatı

Günümüzde uyuşturucuya ilişkin suçlar ceza davalarında en sık görülen suçlardandır. Uyuşturucu suçlarına ilişkin soruşturma ve kovuşturma aşamaları hukuki bilginin yanında uyuşturucu maddelere ilişkin teknik bilgi de gerektirir. 

Uyuşturucu Avukatı Nedir?

Avukatlık mesleğinde branşlaşma olmamakla beraber çoğu avukat belli başlı davalarla ilgilenerek uzmanlaşır. Uyuşturucu avukatı da uyuşturucu ve uyarıcı maddelerden kaynaklanan ceza davalarında uzmanlaşmış avukattır. 

Uyuşturucu Avukatı Ne İş Yapar?

Uyuşturucu avukatı, uyuşturucu ve uyarıcı maddelerden doğan ceza soruşturma ve davalarında müdafiliğini üstlendiği şüpheli veya sanığın savunmasını yapar ve tüm haklarını savunur. Soruşturma aşamasında müvekkili ile birlikte ifadede bulunma, sorguda yer alma, müvekkil tutuklu ise cezaevinde kendisi ile görüşme, duruşmalarda görev alma uyuşturucu avukatının yaptığı işler arasında yer alır.

Aydında Uyuşturucu Avukatı

Aydın ilinde mesleğini icra etmekle birlikte uyuşturucu konulu davalar da uzmanlaşmış avukatlara denir.

Uyuşturucu Suçları Nelerdir?

Türk Ceza Kanunu’nda uyuşturucu suçları; uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçu ve uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanma suçu olmak üzere iki farklı suç tipi düzenlenmiştir.

Türk Ceza Kanunu’nun 188. maddesinde uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçu düzenlenmiştir. Türk Ceza Kanunu’nun 191. Maddesinde ise uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanma suçu düzenlenmiştir.

Uyuşturucu madde ticareti suçunun kapsamı aşağıdaki şekildedir:

  • Uyuşturucu Madde İmal Etme,
  • Uyuşturucu Madde İthal Etme,
  • Uyuşturucu Madde İhraç Etme,
  • Uyuşturucu Madde Sevk veya Nakletme Suçu,
  • Uyuşturucu Madde Kabul Etme ve Bulundurma Suçu,
  • Uyuşturucu Madde Satma, Satışa Vesile Olma ve Satın Alma,
  • Uyuşturucu Madde Başkasına Verme, Sağlama Suçu
  • Türk Ceza Kanunu’nun 191. maddesinde düzenlenmiş olan uyuşturucu madde kullanma suçu ise sadece uyuşturucu maddenin kullanılması, satın alınması, kabul edilmesi ya da bulundurması suç tipinin oluşmasını sağlamaktadır.

ByLock Bozma

3. CEZA DAİRESİ

Esas : 2022/1024

Karar : 2024/6560

Karar Tarihi :9.05.2024

Temyiz kanun yolu aşamasında dosya içerisine geldiği anlaşılan 64573 ID numaralı ByLock Tespit ve Değerlendirme Tutanağının, 5271 sayılı Kanun’un 217 nci maddesi uyarınca duruşmada sanık ve müdafiine okunarak, diyeceklerinin sorulması ile Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 26.09.2017 tarihli ve 2017/16-956 Esas, 2017/970 sayılı Kararı ile onanarak kesinleşen Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesinin İlk Derece Mahkemesi sıfatıyla verdiği 24.04.2017 tarihli ve 2015/3 Esas, 2017/3 sayılı Kararı ile Anayasa Mahkemesinin … başvurusuna ilişkin 04.06.2020 tarihli ve 2018/15231 başvuru numaralı kararında belirtildiği üzere; ByLock iletişim sisteminin FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensuplarının kullanmaları amacıyla oluşturulan ve münhasıran bu suç örgütünün bir kısım mensupları tarafından kullanılan bir ağ olması nedeniyle, örgüt talimatı ile bu ağa dahil olunduğunun ve gizliliği sağlamak için haberleşme amacıyla kullanıldığının, her türlü şüpheden uzak, kesin kanaate ulaştıracak teknik verilerle tespiti halinde kişinin örgütle bağlantısını ortaya koyan bir delil olacağında şüphe bulunmamakla birlikte, savunmasında ByLock kullanıcısı olmadığını bildiren sanığın savunmasının denetlenmesi bakımından ByLock tespit ve değerlendirme tutanağında ekleyen, eklenen ve irtibatlı bulunduğu kişiler olarak gözüken şahıslar hakkında soruşturma yahut kovuşturma bulunup bulunmadığı araştırılarak, varsa sanık ile ilgili aşama beyanları dosyaya getirtilip, tanık sıfatıyla ifadelerine başvurulduktan sonra sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.

ETKİN PİŞMANLIK FAZLA CEZA TAYİNİ BOZMA

3. CEZA DAİRESİ

Esas : 2022/2388

Karar : 2024/6530

Karar Tarihi :9.05.2024

a. Silahlı terör örgütüne üye olduğu ve 5237 sayılı Kanun’un 221 inci maddesinin 4 üncü fıkrasının 2 nci cümlesinde öngörülen etkin pişmanlık şartlarını taşıdığı kabul edilen sanık hakkında; incelenen dosya kapsamı, deliller ve mahkeme kabulüne göre, soruşturma ve kovuşturma aşamasında örgütte kaldığı süre ve konumu itibarıyla, örgütün yapısı, faaliyetleri ve diğer örgüt mensupları ile ilgili verdiği bilgilerin niteliği, örgütün yapısı ve faaliyetleri çerçevesinde işlenen suçlarla ya da diğer örgüt mensuplarının tespiti ile ilgili olmak üzere faydalılık derecesi gözetildiğinde, uygulanan kanun maddesinin amaç ve gerekçesi ile orantılılık ilkesi çerçevesinde belirlenen ceza üzerinden dosya kapsamına ve hakkaniyete uygun olarak üst hadden indirim yapılması gerekirken indirimin derecesinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde fazlaca ceza tayin edilmesi,

Kesinleşmiş Hapis Cezaları Bozulur mu?

Kesinleşmiş hapis cezalarını bozan avukatlar, hakkında kesinleşmiş hapis cezası bulunan ve fakat kesinleşmiş mahkumiyet kararının bozulması adına avukat yardımına başvurmak isteyen kişilerce merak konusudur. Öncelikle, kesinleşmiş hapis cezasının bozulup bozulamayacağı hususunu izah etmek gerek. Sanık hakkında hükmedilen hapis cezası, temyiz incelemesi neticesinde Yargıtay ilgili Ceza Dairesi’nin ceza kararını onaması halinde kesinleşir.

Kesinleşen hapis cezası, hükmün infazını gerektirir. Fakat, ceza kararı kesinleşmiş olsa dahi hapis cezasına itiraz mümkündür. Hemen belirtmek gerekir ki, hapis cezasına itiraz edilmesiyle birlikte, kesinleşmiş hapis cezasının mutlak surette bozulacağı anlaşılmamalıdır. İtirazın etkili ve güçlü bir hukuki zemin üzerine temellendirilmesi, itirazın müspet yönde sonuçlanma olasılığını artırır. Bu nedenle, ceza hukuku üzerine ihtisaslaşmış deneyimli bir ceza avukatından yardım almak en doğru yaklaşım olacaktır.

Kesinleşmiş Hapis Cezasının İnfazının Ertelenmesi Nedir?

Kesinleşmiş hapis cezasının infazının ertelenmesi ilgilinin gerek sosyal ve ekonomik gerekse özel yaşamını düzenlemesi amacıyla belirli bir süre kazanmasını temin eden infaz hukuku kurumudur. İlgili, söz konusu sürenin tamamlanmasını takiben cezasını infaz etmek üzere ceza infaz kurumuna girmek durumundadır. İnfazın ertelenmesi ise malullük, gebelik, hastalık yahut sair kişisel sebepler dolayısıyla talepte bulunulması halinde ilgili hakkında kesinleşmiş hapis cezasının ceza infaz kurumunda infazının ertelenmesidir.

Ceza Erteleme ile İnfaz Erteleme Arasındaki Fark

İnfaz erteleme ve ceza erteleme birbiriyle karıştırılan ve fakat birbirinden farklı iki ceza ve infaz hukuku kurumudur. Sanık hakkında hükmolunan hapis cezasının cezaevi dışında denetimli bir şekilde infaz edilmesine ceza erteleme; hakkında kesinleşmiş hapis cezasının cezaevinde infaz edileceği tarihin ertelenmesine ise infaz erteleme denir. İnfazın ertelenmesi şartları, 5275 sayılı Ceza İnfaz Kanunu’nun 17. maddesinde düzenleme altına alınmıştır.

İnfazın Ertelenmesinin Mümkün Olmadığı Haller Nelerdir?

İnfazın ertelenmesinin mümkün olmadığı haller Ceza İnfaz Kanunu m.17/6’da düzenlenmiştir. Buna göre;

  • Terör suçları, örgüt faaliyetleri çerçevesinde işlenen suçlar ve cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlardan mahkûm olanlar,
  • Mükerrirlere özgü infaz rejimi uygulanmasına karar verilenler,
  • Disiplin veya tazyik hapsine mahkûm olanlar hakkında uygulanmaz.

BYLOCK BERAAT 2024

T.C.
AYDIN
3. AĞIR CEZA MAHKEMESİ
BERAAT
DOSYA NO :
KARAR NO :
C.SAVCILIĞI ESAS NO :

GEREKÇELİ KARAR
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
C. SAVCISI :
KATİP :

DAVACI : K.H.
SANIK :
MÜDAFİİ : Avukat Orçun Akbulut, Aydın Barosu
GÖZALTI : 29.6.2017 – 4.7.2017
TUTUKLULUK : Bulunmamaktadır.
ADLİ KONTROL : Mahkememizin 10.8.2017 tarihli kararı ile CMK 109/3-a maddesi uyarınca yurt dışına çıkmama adli kontrol tedbiri bulunmaktadır.

SUÇ, SUÇ TARİHİ ve YERİ : 5271 sayılı CMK 232/2-c maddesi gereğince verilen kararın niteliği dikkate alınarak yazılmamıştır.
KARAR TARİHİ : 31.5.2024

Sanık hakkında mahkememizce yapılan yargılama neticesinde;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Aydın Cumhuriyet Başsavcılığının 11.7.2017 tarihli iddianamesi ile “Aydın Valiliği İl Milli Eğitim Müdürlüğü Insan Kaynakları Genel Müdürlüğünün 20.7.2016 tarih ve …E.7738239 sayılı yazısı ile ek 294 kişilik listede adı soyadı ve görev ünvanı yazılı şahıslar hakkında FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün sosyal medya üzerinde propagandasını yaptıkları, finansla destek sağladıkları, doğrudan ya da dolaylı yardımda bulunmak suretiyle işbirliği içerisinde oldukları iddiaları ile ilgili suç duyurusunda bulunulması üzerine C.Başsavcılığımızca soruşturmaya başlanıldığı, bu kapsamda yukarıda açık kimliği yazılı şüpheli xxxxxxxxx hakkında yapılan soruşturma neticesi tespitler yapıldığı;
Aydın KOM Şube Müdürlüğünce şüphelinin 505 xxxxxx numaralı cep telefonu hattında xxxxxxxx İMEİ numaralı telefon cihazında ilk tespit tarihi 16.8.2014 olacak şekilde Bylock kaydı bulunduğunun tespit edildiği,
Şüpheli xxxxxxxxx Aydın 1. Sulh Ceza Hakimliğinin 2017/3916 D.İş. sayılı kararı gereğince gerekli arama, el koyma işlemleri yapılarak adresinde yakalanarak gözaltına alındığı,
Arama neticesinde ele geçirilen dijital materyallerin Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğüne gönderildiği, dijital materyaller üzerindeki incelemelerin devam ettiği, incelemelerin sonuçlanması halinde raporun mahkemeye bilahare gönderileceği,
Şüpheli alınan savunmasında “Suçlamayla ilgili Emniyette ayrıntılı olarak savunmada bulundum. FETÖ/PDY ile benim hiçbir ilgim yoktur. 20 yıla yakındır Milli Eğitim camiasında öğretmen olarak görev ifa ettim. Görevimi layıkıyla yapmaya çalıştım. Hatta bu hususta maaş ödüllendirmesi, takdir, teşekkür belgeleri, kademe ilerlemeleri aldım. Başarılı bir şekilde vazifemi yapıyordum. Eşim de benim gibi öğretmendir. 5xxxxxxxxx cep telefonu hattını 14-15 senedir eşim xxxxxxxxx kullanmaktadır. Bu hatta By lock tespit edildiğine şok oldum. Eşimin telefonundna ben By lock şeklinde bir uygulama görmedim. Xxxxxxxxx numaralı hattı ise ben 14-15 senedir kullanırım.
Benim çocuğum xxxxxxxx 2014 yılında Ortaklar Fen Lisesini kazanmıştı. Bu okulun uzak olması ve eğitiminden memnun olmamamız nedeniyle ikametimize en yakın iyi bir okula naklini aldırmak istedik. Araştırdığımızda Yesevi Lisesinin uygun olduğunu gördük. Bunun üzerine bir eğitiminin son 1 ayı ile bir sonraki senenin tamamında bu okulda okudu. Sonraki senede yeni açılan Bilgi Kolejine gönderdi. Bizim için önemli olan yakın mesafede olmasıdır.
Benim Bank Asya’da hesabım vardır. Faizsiz bankacılık yapması nedeniyle bu bankayı tercih etmiştim. Hatta öncesinde Kuveyt Türk adlı bankada da vardı. Bank Asya’da hesap açmamın nedeni Kuveyt Türk bankasının uzak olması, Ankara’da ikamet ettiğimiz dönemde evime Bank Asya’nın daha yakın olması idi. Bir sokak aşağıda şubesi vardı. Şu anda dahi katılım bankalarında hesabım vardır. Tasarruf amacıyla bu hesabı ileride çocuklarımın üniversite döneminde kullanmak üzere küçük birikimlerde bulunuyordum. Destekle hesap açmadım. Bilirkişi raporunun aleyhime olan kısımlarını kabul etmiyorum. Ben raporda belirtildiği şekilde ilave katılım hesabı açmadım. Ben elime geçtikçe bu hesabı ara ara para yatırıyordum. Talimatla para yatırmadım.
Suçlamaları kabul etmiyorum. By lock kullanıcısı değilim. Eşimin de FETÖ ile bir irtibatı bulunduğunu bilmiyorum. Ben 2015 yılına kadar herhangi bir sendika üyesi değildim. 2015 yılının Ocak ayında ise FETÖ ile irtibatlı olmayan Türk Eğitim sendikasına üye oldum.” dediği,
Şüphelinin Bank Asya hesap hareketleri üzerinde Bilirkişi tarafından yapılan inceleme neticesi düzenlenen bilirkişi raporunda “Şahsın hesap hareketleri incelendiğinde 17-25 Aralık 2013 öncesi ve sonrasında Bank Asya’da sadece katılım hesabı açtığı, 25 Aralık 2013 tarihinde açık kaynaklarda servis edilen FETÖ terör örgütü lideri Fethullah Gülen’in Bank Asya’ya para yatırın talimatıyla şahsın Bank Asya’da destek amaçlı ilave katılım hesabı açtığı, bu hesabı da Kasım – 2015’e kadar yenilediği tespit edilmiştir” şeklinde tespitte bulunulduğu,
Şüpheli xxxxxx alınan savunmasında, By Lock tespit edilen adına kayıtlı yukarıda belirtilen xxxxxx numaralı hattı diğer şüpheli eşi olan xxxxxxx kullandığını belirtmesi üzerine; xxxxxxx yakalanarak gözaltına alındığı,
Şüpheli alınan savunmasında “FETÖ/PDY üyesi değilim. Emniyet Müdürlüğünde ayrıntılı ifade verdim. FETÖ/PDY ile ilişkili herhangi bir dernek, vakıf üyeliğim yoktur. Şirtek ortaklığım da yoktur. Sohbetlerine iştirak etmedim. Yurtlarında, evlerinde kalmadım. Dershanelerine gitmedim. Bu örgüt ile hiçbir şekilde irtibatım yoktur. Bank Asya’da da hesabım yoktur.
2015 yılından beridir Türk Eğitim Sen isimli sendikaya üyeyim. Onun öncesinde herhangi bir sendika üyeliğim yoktur.
Eşim adına kayıtlı xxxxxxxx numaralı GSM hattını 2004-2005 yılından beridir kullanırım. Hatta By lock isimli programı indirmedim. Pişman olacak hiçbir şey yapmadım. Örgütle ilgili herkesin bildiği kadar genel bilgilere sahibim. Türkçe Olimpiyatlarına dahi gitmedim.
16/08/2014 tarihinde kullandığım İPHONE marka cep telefonumu da Emniyet almıştır. Bana söyledikleri İMEİ numarası ile uyuşmuyor. Telefonlar incelenirse By Lock kullanmadığım tespit edilebilecektir. Bugüne kadar kullandığım akıllı telefonların tamamını Emniyet aramada aldı. Hatta bir tane de tuşlu (işletim sistemi olmayan) telefon vardı. Ben kesinlikle kendimden eminim. Hiçbir yazışma ya da kayıt bu sistem çıkmayacaktır. Suçlamaları kabul etmiyorum.” dediği,
Şüphelinin Bank Asya hesap hareketleri üzerinde Bilirkişi tarafından yapılan inceleme neticesi düzenlenen bilirkişi raporunda “02/03/2001 tarihinde FETÖ terör örgütünün finans kurumu Bank Asya’da bankacılık işlemlerine başlayan şahsın hesap hareketleri incelendiğinde 17-25 Aralık öncesinde Bank Asya’da işlemlerine devam ettiği, katılım hesabı açtığı, kredi kartı kullandığı, FETÖ terör örgütüyle bağlantılı firmalara kredi kartıyla 17-25 Aralık öncesinde işlemler gerçekleştirerek yapının büyümesine mali anlamda destek olduğu, bu işlemler toplamının 68 TL olduğu tespit edilmiştir. Şahıs Ağustos – 2012’de Bank Asya ile çalışmasını noktalamıştır.” şeklinde tespitte bulunulduğu,
Aydın KOM Şube Müdürlüğünün 30/12/2016 tarih ve 2158801 sayılı yazıları ile şüphelilerin çocuğunun 2014-2016 yılları arasında Yesevi Anadolu Lisesinde kaydı bulunduğunun tespit edildiği,
Bu anlatımlarla şüpheli xxxxxx ve xxxxxxx; FETÖ/PDY silahlı terör örgütü tarafından, örgütün benimsemiş olduğu gizlilik esası dahilinde oluşturulan ve örgüt üyeleri tarafından örgüt içi gizli haberleşmede kullanılan BY-LOCK isimli programı kullandığı, çocuklarının FETÖ terör örgütü ile irtibatlı ilimizde bulunan Özel Yesevi Anadolu Lisesinde kaydının bulunduğu, şüpheli xxxxxxxxxxxx FETÖ terör örgütünün finans kurumu olan Bank Asya’da katılım hesabı açtığı, 25 Aralık 2013 tarihinde açık kaynaklarda servis edilen FETÖ terör örgütü lideri Fethullah Gülen’in Bank Asya’ya para yatırın talimatıyla şahsın Bank Asya’da destek amaçlı ilave katılım hesabı açtığı, bu hesabı da Kasım – 2015’e kadar yenilediği, şüpheli xxxxxxxxx Bank Asya’da hesabının bulunduğu,şüphelilerin yapılanma içerisinde yer alarak örgütün eylem ve faaliyetlerine katıldıkları, silahlı terör örgütünün üyesi oldukları,
ByLock kaydı ile ilgili uygulamayı kaç kez kullandıkları, kaç kez sesli görüşme yaptıkları, elektronik posta, yazılı mesaj sayısı ve içeriklerine ilişkin bilgilerin tespiti çalışmalarının devam ettiği, bilahare içeriğinin Aydın KOM şube Müdürlüğünce gönderileceği, böylece şüphelilerin üzerlerine atılı suçu yukarıda izah edildiği üzere işledikleri” iddia olunarak TCK 314/2 ve TMK 5/1 maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı anlaşılmış,
Yargılama esnasında xxxxxxxxx hakkındaki dosyanın tefrik edildiği ve 2017/603 esas sayılı sıraya kaydedildiği görülmüştür.
İDDİA MAKAMI ESAS HAKKINDAKİ MÜTALAASINDA: Her ne kadar sanık hakkında “silahlı terör örgütüne üye olma” suçunu işlediği iddiası ile kamu davası açılmış ise de yapılan yargılama, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamından sanığın atılı suçu işlediğine dair, savunmasının aksine, her türlü şüpheden uzak, kesin, somut, inandırıcı delil elde edilemediği anlaşıldığından sanığın müsnet suçtan CMK 223/2-e maddesi uyarınca beraatine karar verilmesi kamu adına mütalaa olunur, demiştir.
SANIK SAVUNMASINDA: Ben üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum. Ben Fetö/PDY terör örgütü üyesi değilim. Yazılı savunmamı hazırladım. Yazılı savunmamı okuyacağım, zapta geçmesine gerek yoktur, (11. celse) Bank Asya’da 2010 tarihi öncesinde hesap açtırdım diye hatırlıyorum, bu hesabımı Ankara Yenimahalle İlçesindeki evime Bank Asya’nın bu ilçedeki şubesi yakın olması nedeniyle yatırımlarımı değerlendirmek amaçlı olarak açmıştım, Aydın’a 2014 yılında tayin oldum, Aydın’daki Bank Asya şubesinden paramı çekmek istediğimde bana önce Yenimahalle’deki hesabımı kapattırmam sonrasında ise burada hesap açtırmam gerektiği belirtilmişti, o nedenle Aydın Bank Asya şubesinde hesap açtırdım, ek derslerim nedeniyle aldığım ücreti yatırım amaçlı değerlendiriyordum, bu nedenle tasarruflarımı bu şekilde değerlendirdim, Bank Asya bilirkişi raporunun inceleyeceğim gerekirse ayrıntılı beyanda bulunurum, kimsenin talimatı üzerine hesap açtırmadım, demiştir.
Sanık müdafi Av. Ece Nur Ercedoğan: Mütalaayı kabul ediyoruz, önceki savunmalarımızı tekrar ederiz, müvekkilin üzerine atılı suç unsurları itibarıyla oluşmamıştır, öncelikle beraatine karar verilmesini, aksi halde lehe olan hükümlerin uygulanmasını talep ederiz, demiştir.
DELİLLER, DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE:
Ayrıntıları ve hukuki mahiyeti Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin 2016/7162 E., 2017/4786 K. sayılı ilâmında ve istikrar kazanan bir çok kararında açıklandığı üzere fethullahçı terör örgütü/paralel devlet yapılanması kısaca FETÖ/PDY, gizlilik temeline dayalı, örgüt bütünlüğü içinde sıkı bir disiplin ve hiyerarşi barındıran silahlı bir terör örgütüdür.
Silahlı terör örgütü üyesi, örgütün amaçlarını benimsemiş olup, örgüt bütünlüğü içerisinde ve hiyerarşik yapıya dahil olarak örgüt tarafından verilen görevleri her zaman için yerine getirmeye hazır vaziyette bekleyen, kendi iradesiyle hareket etmeyip örgüt iradesini benimsemiş ve bunu kendi iradesinin önününe geçirmiş olan kişidir. Örgüt üyesi ile örgüt arasında organik bir bağın bulunması ve üyenin faaliyetlere katılması gerekmektedir.Örgüte sadece sempati ile bakılması örgüt üyeliği için yeterli olmayacaktır. Faaliyetler değişik şekillerde ve görünümlerde olabilecektir. Örgüt üyesi her zaman için kendisini emir ve talimat almaya hazır hisseden, sorgulamadan hareket eden kişidir. Bilindiği üzere silahlı terör örgütüne üyelik suçunun oluşabilmesi bakımından üyeyle örgüt arasında organik bir bağın bulunması ve kural olarak süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk arz eden eylem ve faaliyetlerin bulunması gerekmekle birlikte bazı durumlarda olayın niteliği, işleniş şekli, meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı, eylemin gerçekleştiği yer, zaman ve şartlar ile sanığın dış dünyaya yansıyan davranışları dikkate alındığında kural olarak belirtilen süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk özellikleri olmasa dahi sadece örgüt üyeleri tarafından işlenebilecek olan suçu işleyen sanıkların bu nedenle tek bir fiille dahi olsa örgüt üyesi kabul edilmesi mümkün olabilecektir.
Bu açıklamalar doğrultusunda;
Sanığın FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile olan ilişkileri ve bu bağlamda hukuki durumunun tespiti:
Sanık hakkında, FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan cezalandırılması istemi ile Mahkememize kamu davası açılmıştır.
Sanık savunmasında suçlamaları kabul etmemiş, silahlı terör örgütü üyesi olmadığını ve ByLock kullanmadığını beyanla beraatini talep etmiştir.

Sanık yönünden yapılan yargılama, toplanan tüm deliller ve dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; sanığın kullandığı belirtilenxxxxxxxx numaralı GSM hattı üzerinden FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün yapılanma içerisinde kripto haberleşmeyi sağlamak üzere kullandıkları Bylock kullandığı iddiası ile hakkında kamu davası açıldığı, bu kapsamda olmak üzere ilgili soruşturmacı birimden yargılama süreci boyunca Bylock çözüm içeriklerine ilişkin tespit ve değerlendirme tutanağının mahkememizce yazılan müzekkereler ile talep edildiği, soruşturmacı birimden verilen cevabi yazılardan sanıkla ilgili olarak Bylock ID eşleştirmesinin yapılamadığı, bu hususa ilişkin çalışmaların devam ettiğinin 2.5.2024 tarihli, 27.2.2024 tarihli, 5.10.2023 tarihli, 5.4.2023 tarihli, 8.11.2022 tarihli, 5.5.2022 tarihli, 19.10.2021 tarihli, 19.1.2021 tarihli, 13.11.2020 tarihli, 23.3.2020 tarihli ve öncesinde gönderilen çok sayıda cevabi yazıyla Mahkememize bildirildiği,
UYAP Örgütlü Suçlar Bilgi Bankası üzerinden sanık hakkında isminin ve soyisminin anahtar kavram olarak kullanılması suretiyle yapılan araştırmada dosya kapsamı dışında başkaca bir bilgi ve belgeye rastlanılmadığının görüldüğü, sanığın FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne müzahir herhangi bir sendika, dernek ve vakıf üyeliğinin bulunmadığı, ayrıca sanığın örgütün finans kuruluşu olan Asya Katılım Bankası nezdinde herhangi vadeli ve vadesiz hesapları bulunmakla birlikte işbu banka hesapları üzerinde gerçekleştirilen bilirkişi incelemesi neticesinde düzenlenen 20.4.2021 tarihli bilirkişi raporunda belirtildiği şekliyle, sanığın FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün sözde liderinin Asya Katılım Bankası’nın mali olarak ihya edilmesine ilişkin örgüt mensup ve sempatizanlarına dönük olarak yaptığı ve açık kaynaklara yansıyan talimatı öncesinde (2014 yılının Ocak ayından evvelki devrede) ilk olarak 11.3.2013 tarihinde ilgili finans kuruluşu bünyesinde mevduat hesabı açtırdığı, bu tarihten sonra 2013 yılının Aralık ayı da dahil olmak üzere hesaptaki mevduat bakiyesinin düzenli biçimde artış gösterdiği, yine 11.3.2013 tarihinde yine ilk defa 2.000 TL bedelli vadeli/katılım hesabı açtırdığı, sonrasında 9.10.2013 tarihinde söz konusu vadeli/katılım hesabının yenilendiği, örgütün sözde liderinin Asya Katılım Bankasının finansal olarak ihyasını hedefleyen talimatının denk geldiği 2014 yılının Ocak ayı sonrasında ise sanığın önce 18.3.2014 tarihinde, ardından 26.11.2014 tarihinde vadeli/katılım hesabı açtırdığı, 26.11.2014 tarihinde açtırılan vadeli/katılım hesabının 18.3.2014 tarihinde açtırılan hesabının yenilenmesi niteliğinde olduğu, söz konusu vadeli/katılım hesabının 9.11.2015 tarihine kadar sanık tarafından açık tutulduğu, dolayısıyla sanığın örgütün sözde liderinin 2015 yılının Mayıs ayına denk gelen ve ilgili finans kuruluşuna atanan kayyımın zor durumda bulunmasına odaklı olarak örgüt mensup ve sempatizanlarına yaptığı çağrıya uygun olarak hareket ettiğinin bu manada belirtilmesinin mümkün olmadığı, ayrıca sanığın Asya Katılım Bankası’nın finansal manada ihyasını hedefleyen talimat öncesinde de söz konusu banka bünyesinde bankacılık işlemlerinin bulunması sebebiyle sanığın mali varlıkları üzerindeki tasarruflarının olağan niteliğinin ağır bastığı sonucuna ulaşıldığı, Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin 7.6.2023 tarih, 2023/6994 Esas ve 2023/3972 Karar sayılı içtihadında belirtildiği üzere “FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile iltisaklı Asya Katılım Bankası A.Ş.’de gerçekleştirilen mutad hesap hareketlerinin örgütsel faaliyet ya da örgüte yardım etmek kapsamında değerlendirilemeyeceği gözetilmesi” gerektiği anlaşıldığından, Asya Katılım Bankası nezdinde hesabı bulunan sanığın ilgili banka bünyesinde gerçekleştirdiği bankacılık işlemlerinin Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin yukarıda yer verilen ilamı da dikkate alındığında aleyhine değerlendirilemeyeceği, son olarak sanığın FETÖ/PDY silahlı terör örgütüyle irtibatlı yahut iltisaklı olduğunu gösterir süreli yayın aboneliğinin olmadığı, sanığın yargılanmasına esas tek olgunun xxxxxxxxxx numaralı GSM hattı üzerinden Bylock kullandığına ilişkin soruşturmacı birimce yapılan tespit olduğu,
İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi’nin 2018/358 esas, 2022/799 karar sayılı ilamı ile 2019/574 esas, 2022/1142 karar sayılı ilamında; Bylock isimli programın münhasıran FETÖ/PDY silahlı terör örgütleri mensuplarınca kullanılan kriptolu iletişim ağı olduğu, Bylock kullanıcısı olan kişilerin yapıyla organik bağlarının bulunduğu ve bu şahısların hiyerarşik yapıya dahil olmak suretiyle ismi geçen programı kullandıklarının yargı kararlarıyla sabit olduğu, dava zaman aşımı süresi doluncaya kadar Bylock yazışma içeriklerinin tespitinin uzun süre geçmesi nedeniyle beklenilmesinin mümkün görülmediği, soruşturmanın başladığı tarihten hüküm verilinceye kadar geçen süre içerisinde Cumhuriyet Başsavcılığı ve ilgili birimler tarafından bu tespit yapılamadığı gibi, tespitin ne zaman yapılacağı konusunda da bir değerlendirme yapılamadığı hususları göz önüne alınarak, yetersiz Bylock sorgu tutanağı çerçevesinde her türlü kuşkudan uzak, kesin ve inandırıcı şekilde (sanığın) FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensubu olduğunun ortaya konulamadığı, bu gerekçelerle ilgili kararlara konu sanıklar yönünden beraat hükmü tesis edildiği,
12.5.2024 tarihli bilirkişi raporu ile soruşturmacı birimden gelen ID eşleştirmesinin yapılamadığına ilişkin cevabi yazılar ve 8.1.2018 tarihli kolluk tutanağında xxxxxxx numaralı GSM hattının iletişim bilgisi olarak sanığın eşi xxxxxxxz tarafından bildirildiğine ilişkin tespit de dikkate alındığında, sanığın Bylock kullanıcısı olduğuna dair tespit ve değerlendirme tutanağının elde edilememesi, sanığın kullandığı xxxxxxxxx numaralı GSM hattına ait teknik kayıtlarda herhangi bir CGNAT verisinin bulunmadığının aldırılan bilirkişi raporunda tespit edilmesi ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi’nin 2018/358 Esas, 2022/799 Karar sayılı ilamı ile 2019/574 Esas, 2022/1142 Karar sayılı ilamının gerekçe kısmında vurgulanan hususlar birlikte nazara alındığında, tüm dosya kapsamında şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereğince, sanığın FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile olan ilişkisi bakımından Yargıtayca kabul edilen kriterleri de taşımadığı gözetilerek üzerine atılı suçtan beraatine dair aşağıdaki gibi hüküm tesis etmek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda Gerekçesi İzah Edildiği Üzere,
Sanığın üzerine atılı Silahlı Terör Örgütü Üyeliği suçundan CMK’nin 223/2-e maddesi uyarınca BERAATİNE,
Sanık hakkında mahkememizin 10.8.2017 tarihli CMK’nın 109/3-a maddesi uyarınca yurt dışı çıkış yasağı adli kontrol tedbirinin karar kesinleşinceye kadar devamına,
Adli kontrol halinin devamı kararına karşı; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 111/2 maddesi uyarınca 7 gün içinde mahkememize verilecek dilekçe veya tutanağa geçirilmek üzere zabıt katibine beyanda bulunmak veya bir başka İlk Derece Ceza Mahkemesi aracılığıyla dilekçe gönderilmek suretiyle Aydın 1. Ağır Ceza Mahkemesine itiraz yolu açık olduğunun ihtarına, (ihtar edildi)
Sanığın gözaltında kaldığı suçtan dolayı beraat etmesi nedeniyle, CMK’nın 141/1-e, 141/2, 142/1-2, 231/3 ve 232/6. Maddeleri uyarınca Maliye Hazinesine karşı kararın kesinleştiğinin kendilerine tebliğinden itibaren 3 ay ve herhalde hükmün kesinleşme tarihini izleyen 1 yıl içinde oturduğu yer Ağır Ceza Mahkemesinde ve o yer Ağır Ceza Mahkemesi tazminat konusu işlemle ilişkili ise aynı yerde başka Ağır Ceza Dairesi yoksa en yakın Ağır Ceza Mahkemesinde tazminat davası açma hakkı bulunduğunun kendisine AÇIKLANMASINA, (ihtarat yapıldı)
Aydın Cumhuriyet Başsavcılığı Adli Emanet Memurluğunun 2020/2846, 2020/3461 ve 2021/1559 sıralarında kayıtlı adli emanetlerin asıllarının karar kesinleştiğinde sahibine iadesine, imajlarının dosyada delil olarak saklanmasına,

Sanığa 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince görevlendirilen müdafii bulunduğundan ve sanık hakkında beraat kararı verildiğinden CMK’nin 324/1 ve 327/2. maddeleri ile 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 168. maddesi ve Türkiye Barolar Birliği Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 4, 14/4 ve 21 maddeleri gereğince, Aydın İdari İşler Müdürlüğü tarafından sanık müdafine kovuşturma için Hazineden ödenen 800 TL mahsup edilmek suretiyle 29.000 TL maktu vekalet ücretinin Hazineden alınarak sanığa verilmesine,
CMK’nin 324/4. maddesi gereğince, yapılan yargılama giderlerinin kamu üzerinde bırakılmasına,
Dair, sanığın ve sanık müdafinin yüzüne karşı, Cumhuriyet Savcısının katılımıyla, mütalaaya uygun olarak verilen karara karşı duruşmada hazır bulunanlar yönünden tefhim tarihinden, yoklukta karar verilenler bakımından ise CMK’nın 267 ve devamı maddelerine göre 7 gün içinde mahkememize verilecek dilekçe veya tutanağa geçirilmek üzere zabıt katibine beyanda bulunup tutanak tutturup hâkime onaylatmak veya bir başka ilk derece ceza mahkemesi aracılığıyla dilekçe gönderilmek suretiyle İzmir Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar okunup usulen anlatıldı. 31/05/2024

HAKARET SAYILMAYAN SÖZLER

Sosyal medyanın hayatımıza girmesi ile bilgi ve belgelere çok hızlı şekilde ulaşım ve bunun doğrultusunda kişilerin kendi görüşlerini aktarma isteği özellikle hakaret suçlarında tarifsiz bir artışa neden olmuştur.

Özellikle hakaret içerdiği düşünülen cümlenin hukuki vasıflandırması yapılırken yapılan düşülen hatadan dolayı adliye koridorlarında yıllarca sonuçsuz bekleyişler ve gereksiz iş fazlalığı yaratmaktadır.

Allahsızsın, acımasızsın veVicdansızsın”Kişinin onur şeref ve saygınlığını rencide edecek boyutta olmayıp, kaba hitap tarzı ile beddua niteliğinde olduğu…Yargıtay 15. Ceza Dairesi 2017/36393 Esas, 2021/6049 Karar
“Aç gözlü”Kişinin onur şeref ve saygınlığını rencide edecek boyutta olmayıp, kaba hitap tarzı niteliğinde olduğu…Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2014/5950 Esas, 2015/985 Karar
“Adaletiniz batsın”Kişinin onur şeref ve saygınlığını rencide edecek boyutta olmayıp, kaba ve nezaket dışı hitap niteliğinde olduğu…Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2016/18334 Esas, 2019/2001 Karar
“Adam değilsin”Kişinin onur şeref ve saygınlığını rencide edecek boyutta olmayıp, kaba ve nezaket dışı söz niteliğinde olduğu…Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2020/19688 Esas, 2021/15090 Karar
“Ahlaksız”Kaba söz ve ağır eleştiri niteliğindeki söz…Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2016/18976 Esas, 2017/1204 Karar
“Akçeli işler”Kişinin onur şeref ve saygınlığını rencide edecek boyutta olmaması nedeni ile…Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2020/9451 Esas, 2020/15038 Karar
“Akıllı ol”Kişinin onur şeref ve saygınlığını rencide edecek boyutta olmayıp, kaba bir davranış…Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2013/218850 Esas, 2014/22342 Karar
“Aldığınız para kefen parası olsun”Ağır eleştiri ve beddua niteliğinde olduğu…Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2012/27357 Esas, 2014/3588 Karar
“Allah belanı versin”Beddua niteliğinde, nezaket dışı, kaba ve rahatsız edici bir söz niteliğinde olduğu…Yargıtay Ceza Genel Kurulu2014/2-328 Esas, 2014/386 Karar
“Ar damarınız çatlamış”Kişinin onur şeref ve saygınlığını rencide edecek boyutta olmayıp nezaket sınırlarını aşan ağır eleştiri…Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2013/8862Esas, 2014/32293 Karar
“Arsız”Kişinin onur şeref ve saygınlığını rencide edecek boyutta olmayıp, kaba ve nezaket dışı hitap niteliğinde olduğu…Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2019/10979 Esas, 2020/5582 Karar
“Bacaksız”Kişinin onur şeref ve saygınlığını rencide edecek boyutta olmayıp, kaba ve nezaket dışı hitap niteliğinde olduğu…Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2018/3727 Esas, 2021/12060 Karar
“Başkan bozuntusu”Kişinin onur şeref ve saygınlığını rencide edecek boyutta olmayıp…Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2018/5271 Esas, 2019/6594 Karar
“Baykuş”Kişinin onur şeref ve saygınlığını rencide edecek boyutta olmayıp, rahatsız edici nitelikte olduğu…Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2015/88371 Esas, 2015/12978 Karar
“Belediyeciliğin yüz karası”Kişinin onur şeref ve saygınlığını rencide edecek boyutta olmayıp, kaba ve nezaket dışı hitap tarzı niteliğine olduğu…Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2016/4046 Esas, 2018/2513 Karar
“Benim vergimle maaş alıyorsun”Kişinin onur şeref ve saygınlığını rencide edecek boyutta olmayıp, rahatsız edici nitelikte olduğu…Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2020/15020 Esas, 2022/13058 Karar
“Bunak”Kişinin onur şeref ve saygınlığını rencide edecek boyutta olmayıp, kaba söz ve hitap niteliğinde olduğu…Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2015/26707 Esas, 2016/6303 Karar
“Cahil”Kişinin onur şeref ve saygınlığını rencide edecek boyutta olmayıp, kaba ve nezaket dışı davranış, ağır eleştiri niteliğinde olduğu…Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2013/3009 Esas, 2014/11868 Karar
“Cimri”Kişinin onur şeref ve saygınlığını rencide edecek boyutta olmayıp, kaba söz ve hitap niteliğinde olduğu…Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2015/26707 Esas, 2016/6303 Karar
“Çeneni Kapat”Kişinin onur şeref ve saygınlığını rencide edecek boyutta olmayıp, kaba söz ve hitap niteliğinde olduğu…Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2015/22630 Esas, 2016/6220 Karar
“Çingene”Kişinin onur şeref ve saygınlığını rencide edecek boyutta olmayıp,Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2012/30384 Esas, 2014/574 Karar
“Dalkavuk”Kişinin onur şeref ve saygınlığını rencide edecek boyutta olmayıp, kaba ve nezaket dışı davranış, ağır eleştiri niteliğinde olduğu…Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2015/25598 Esas, 2016/643 Karar
“Dangalak”Kişinin onur şeref ve saygınlığını rencide edecek boyutta olmayıp, kaba hitap tarzı ile beddua niteliğinde olduğu…Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2013/17252 Esas, 2014/232888 Karar
“Dedikoducu”Kişinin onur şeref ve saygınlığını rencide edecek boyutta olmayıp, ağır eleştiri niteliğinde olduğu…Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2012/103088 Esas,  2013/21672 Karar
“Defol”Kişinin onur şeref ve saygınlığını rencide edecek boyutta olmayıp suç unsurlarının oluşmadığı…Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2015/15301 Esas, 2016/7817 Karar
“Dengesiz”Kişinin onur şeref ve saygınlığını rencide edecek boyutta olmayıp, kaba ve nezaket dışı hitap niteliğinde olduğu…Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2018/231 Esas, 2019/2197 Karar
“Edepsiz”Kişinin onur şeref ve saygınlığını rencide edecek boyutta olmayıp, kaba ve nezaket dışı hitap niteliğinde olduğu…Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2019/9147 Esas, 2020/4690 Karar
“Faşist”Kişinin onur şeref ve saygınlığını rencide edecek boyutta olmayıp, rahatsız edici, kaba ve nezaket dışı hitap niteliğinde olduğu…Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2015/41447 Esas, 2017/11407 Karar
“Gavur”Kişinin onur şeref ve saygınlığını rencide edecek boyutta olmayıp, kaba söz ve ağır eleştiri mahiyetinde olması karşısında…Yargıtay Ceza Genel Kurulu2017/18-783 Esas 2019/215 Karar
“Gevşek”Kişinin onur şeref ve saygınlığını rencide edecek boyutta olmayıp, rahatsız edici, kaba ve nezaket dışı hitap niteliğinde olduğu…Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2021/2033 Esas, 2021/12635 Karar
“Hadsiz”Kişinin onur şeref ve saygınlığını rencide edecek boyutta olmayıp, ağır eleştiri niteliğinde olduğu…Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2016/4612 Esas, 2018/2229 Karar
“Hanzo”Kişinin onur şeref ve saygınlığını rencide edecek boyutta olmayıp,Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2016/13348 Esas, 2018/14285 Karar
“Hastasın”Kişinin onur şeref ve saygınlığını rencide edecek boyutta olmayıp,Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2021/11130 Esas, 2021/22446 Karar
“Huysuz”Kişinin onur şeref ve saygınlığını rencide edecek boyutta olmayıp, rahatsız edici boyutta olmayıp…Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2020/12135Esas, 2021/3003 Karar
“İki kuruşluk adamsın”Kişinin onur şeref ve saygınlığını rencide edecek boyutta olmayıp, rahatsız edici, kaba ve nezaket dışı hitap niteliğinde olduğu…Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2020/17310 Esas, 2021/21464 Karar
“İki yüzlü”Kişinin onur şeref ve saygınlığını rencide edecek boyutta olmayıp, rahatsız edici, kaba ve nezaket dışı hitap niteliğinde olduğu…Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2015/40207 Esas, 2017/12908 Karar
“İspatlamasan namertsin”Kişinin onur şeref ve saygınlığını rencide edecek boyutta olmayıp, eleştiri niteliğinde olması…Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2015/34852Esas, 2017/12263 Karar
“İspiyoncu”Kişinin onur şeref ve saygınlığını rencide edecek boyutta olmayıp, kaba ve nezaket dışı hitap niteliğinde olduğu…Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2015/43709Esas, 2018/396 Karar
“Kafayı yemiş”Kişinin onur şeref ve saygınlığını rencide edecek boyutta olmayıp, kaba söz niteliğinde olduğu…Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2013/21857 Esas, 2014/22342 Karar
“Kafir”Kişinin onur şeref ve saygınlığını rencide edecek boyutta olmayıp, kaba söz, ağır eleştiri niteliğinde olduğu…Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2015/31679Esas, 2016/11904 Karar
“ Kan emici”Kişinin onur şeref ve saygınlığını rencide edecek boyutta olmayıp, kaba hitap niteliğinde olduğuYargıtay 18. Ceza Dairesi 2015/11436Esas, 2015/13267 Karar
“Karaktersiz”Kişinin onur şeref ve saygınlığını rencide edecek boyutta olmayıp, kaba hitap niteliğinde olduğuYargıtay 18. Ceza Dairesi 2015/42880Esas, 2017/11006 Karar
“Karı gibi kıvırtma”Kişinin onur şeref ve saygınlığını rencide edecek boyutta olmayıp, kaba ve nezaket dışı hitap niteliğinde olduğu…Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2020/108802 Esas, 2021/7262 Karar
“Kaypak”Kişinin onur şeref ve saygınlığını rencide edecek boyutta olmayıp, rahatsız edici, kaba ve nezaket dışı ağır eleştiri niteliğinde olduğu…Yargıtay CGK 2015/4-89 Esas2018/140 Karar
“Kel”Kişinin onur şeref ve saygınlığını rencide edecek boyutta olmayıp, rahatsız edici, kaba ve nezaket dışı hitap niteliğinde olduğu…Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2015/28286Esas, 2016/10631 Karar
“Koca g.tlü”Kişinin onur şeref ve saygınlığını rencide edecek boyutta olmayıp, nezaket dışı ve kaba söz niteliğinde…Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2019/3553 Esas, 2021/25191 Karar
“Korkak”Kişinin onur şeref ve saygınlığını rencide edecek boyutta olmayıp, rahatsız edici, kaba ve nezaket dışı hitap niteliğinde olduğu…Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2015/4475Esas, 2015/13021 Karar
“Lan”Kişinin onur şeref ve saygınlığını rencide edecek boyutta olmayıp, kaba ve nezaket dışı hitap niteliğinde olduğu…Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2021/3864 Esas, 2021/20597 Karar
“Lavuk”Kişinin onur şeref ve saygınlığını rencide edecek boyutta olmayıp, rahatsız edici kaba ve nezaket dışı hitap niteliğinde olduğu…Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2020/12565 Esas, 2021/2675 Karar
                                “Mal”Kişinin onur şeref ve saygınlığını rencide edecek boyutta olmayıp, rahatsız edici, kaba ve nezaket dışı ağır eleştiri niteliğinde olduğu…Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2020/12565 Esas, 2021/2675 Karar
“Müfteri”Kişinin onur şeref ve saygınlığını rencide edecek boyutta olmayıp, rahatsız edici, kaba ve nezaket dışı ağır eleştiri niteliğinde olduğu…Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2013/21332 Esas, 2015/1591 Karar
“Nah”Kişinin onur şeref ve saygınlığını rencide edecek boyutta olmayıp, ağır eleştiri niteliğinde olduğu…Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2012/34582 Esas, 2014/1371 Karar
“Namert”Kişinin onur şeref ve saygınlığını rencide edecek boyutta olmayıp, rahatsız edici kaba ve nezaket dışı hitap niteliğinde olduğu…Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2019/11760Esas, 2020/5251 Karar
“Nankör”Kişinin onur şeref ve saygınlığını rencide edecek boyutta olmayıp, rahatsız edici kaba ve nezaket dışı hitap niteliğinde olduğu…Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2016/14620Esas, 2018/14242 Karar
“Özürlü”Kişinin onur şeref ve saygınlığını rencide edecek boyutta olmayıp…Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2015/38872Esas, 2017/10903 Karar
“Palyaço”Kişinin onur şeref ve saygınlığını rencide edecek boyutta olmayıp, nezaket dışı kaba söz niteliğinde olduğu…Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2020/10599Esas, 2020/188958 Karar
“Partizan”Kişinin onur şeref ve saygınlığını rencide edecek boyutta olmayıp…Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2013/1946 Esas, 2014/7590 Karar
“Pinti”Kişinin onur şeref ve saygınlığını rencide edecek boyutta olmayıp, kaba söz ve hitap niteliğinde olduğu…Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2015/38872Esas, 2017/10903 Karar
“Pis herif”Kişinin onur şeref ve saygınlığını rencide edecek boyutta olmayıp, kaba söz ve hitap niteliğinde olduğu…Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2015/38872Esas, 2017/10903 Karar
“Psikolojin Bozuk”Kişinin onur şeref ve saygınlığını rencide edecek boyutta olmayıp, rahatsız edici kaba ve nezaket dışı hitap niteliğinde olduğu…Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2018/231Esas, 2019/2197 Karar
“Rezil”Kişinin onur şeref ve saygınlığını rencide edecek boyutta olmaması…Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2017/1901 Esas, 2020/17650 Karar
“Sahtekâr”Kişinin onur şeref ve saygınlığını rencide edecek boyutta olmayıp eleştiri olması…Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2016/15737Esas, 2018/15361 Karar
“Saygısız”Kişinin onur şeref ve saygınlığını rencide edecek boyutta olmayıp, kaba söz ve hitap niteliğinde olduğu…Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2015/8123Esas, 2016/1824 Karar
“Serseri”Kişinin onur şeref ve saygınlığını rencide edecek boyutta olmayıp kaba söz niteliğinde olması…Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2017/7437Esas, 2018/3053 Karar
“Sevimsiz”Kişinin onur şeref ve saygınlığını rencide edecek boyutta olmayıp, kaba söz ve hitap niteliğinde olduğu…Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2016/698Esas, 2018/1331 Karar
“Sinsi”Kişinin onur şeref ve saygınlığını rencide edecek boyutta olmayıp, kaba söz ve ağır eleştiri niteliğinde olduğu…Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2015/29330Esas, 2017/5609 Karar
“Soğan kafalı”Kişinin onur şeref ve saygınlığını rencide edecek boyutta olmayıp, kaba söz ve hitap niteliğinde olduğu…Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2018/1024Esas, 2020/1766 Karar
“Suratsız”Kişinin onur şeref ve saygınlığını rencide edecek boyutta olmayıp, kaba söz ve hitap niteliğinde olduğu…Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2016/17160Esas, 2018/16410 Karar
“Sübyan”Kişinin onur şeref ve saygınlığını rencide edecek boyutta olmaması nedeni ile…Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2015/9435Esas, 2015/1273 Karar
“Şebek”Kişinin onur şeref ve saygınlığını rencide edecek boyutta olmaması nedeni ile…Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2020/12237 Esas, 2021/12464 Karar
“Şerefsizlik yapma”Kişinin onur şeref ve saygınlığını rencide edecek boyutta olmaması nedeni ile…Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2020/91362Esas, 2020/7821 Karar
“Şişko”Kişinin onur şeref ve saygınlığını rencide edecek boyutta olmayıp, nezaket dışı, kaba söz niteliğinde olduğu…Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2020/13401Esas, 2021/7667 Karar
“Şizofren”Kişinin onur şeref ve saygınlığını rencide edecek boyutta olmayıp, ağır eleştiri niteliğinde olduğu…Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2015/11055Esas, 2015/10949 Karar
“Terbiyesizlik yapma”Kişinin onur şeref ve saygınlığını rencide edecek boyutta olmayıp, kaba söz ve hitap niteliğinde olduğu…Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2015/26626Esas, 2016/5208 Karar
“Ukala”Kişinin onur şeref ve saygınlığını rencide edecek boyutta olmaması nedeni ile…Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2015/41993Esas, 2017/10919 Karar
“Utanmaz adam”Kişinin onur şeref ve saygınlığını rencide edecek boyutta olmayıp, ağır eleştiri, kaba söz niteliğinde olduğu…Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2015/37796Esas, 2017/9109 Karar
“Uyuz”Kişinin onur şeref ve saygınlığını rencide edecek boyutta olmayıp, nezaket dışı, kaba söz niteliğinde olduğu…Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2015/42640Esas, 2017/11414 Karar
“Yalaka”Kişinin onur şeref ve saygınlığını rencide edecek boyutta olmaması nedeni ile…Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2015/255988Esas,2016/6843Karar
“Yüz karası”Kişinin onur şeref ve saygınlığını rencide edecek boyutta olmayıp, kaba hitap tarzı, nezaketsiz söz niteliğinde olduğu…Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2016/14620Esas, 2018/14242 Karar
“Zübük”Kişinin onur şeref ve saygınlığını rencide edecek boyutta olmayıp, eleştiri niteliğinde olduğu…Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2015/1Esas, 2018/14242 Karar
https://www.aydinkulis.com/hakaret-sayilmayan-sozler

Yanıltıcı bilgiyi alenen yayma

Sosyal medya yasası olarak da bilinen teklifteki ifadeyle ‘sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığıyla ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kişi’ bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılabilecek.

Sosyal medya yasasında TCK’ya eklenen yeni madde ile ‘halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma’ suçu tanımlandı. Buna göre “Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse” 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası alacak. Suçun faili, gerçek kimliğini gizlemek suretiyle veya bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlerse verilen ceza yarı oranında artırılacak.

Her paylaşım suç sayılabilir

Yeni yasayla birlikte sosyal medyadaki paylaşımlar çok ciddi kıskaca alınabilecek. Öyle ki erişime engelli bir haberi sosyal medya hesabından paylaşmak, anlık gelişen bir olaya ilişkin son durumu aktarmak veya yorum yapmak, bunları paylaşan hesaplardan re-tweet etmek de suç olarak değerlendirilebilecek. 

Orman yangınları sürecinde #HelpTurkey adıyla açılan hastagler(#) de halkta paniğe yol açacağı düşüncesiyle suç konusu sayılabilecek. Üstelik hukukçulara göre, bu taglerin toplu olarak paylaşılması nedeniyle örgütlü suç da sayılabilecek. 

Anonim hesaplar üzerinden paylaşımlara ilişkin de gelişmeler yaşanacak. Türk Ceza Kanunu’nda ‘çocukların cinsel istismarı’, ‘halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma’, ‘devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma’, ‘anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar’, ‘devlet sırlarına karşı suçlar’ ve ‘casusluk’ olarak tanımlanan suçlara ilişkin paylaşımları yapanların bilgileri adli makamlara verilebilecek. Bu yalnızca anonim hesaplar değil, açık kimlikli hesaplar için de geçerli olacak. 

Anonim hesaplardan paylaşımlara uygulanacak hapis cezaları, açık kimlikli hesap sahiplerine göre daha fazla olacak. 

BANK ASYA BERAAT





T.C.
AYDIN
  1. AĞIR CEZA MAHKEMESİ
    BERAAT
    DOSYA NO :
    KARAR NO :
    C.B.S. ESAS NO :

GEREKÇELİ KARAR
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A

,

Bank Asya Beraat Kararı,

Bank Asya ve Gizli Tanık suçlaması ile yapılan yargılamada Bank Asya beraat kararı verilmiştir. Bank Asya ve Gizli Tanık suçlaması ile yapılan yargılamada Bank Asya beraat kararı verilmiştir.

Bank Asya ve Gizli Tanık suçlaması ile yapılan yargılamada Bank Asya beraat kararı verilmiştir.

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
C. SAVCISI :
KATİP :

DAVACI :K.H.
SANIK :
SUÇ :
SUÇ TARİHİ :
SUÇ YERİ :AYDIN
KARAR TARİHİ :

Yukarıda açık kimliği yazılı sanık hakkında mahkememizde yapılan yargılama sonunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
İDDİA :
şüpheli XXXXXX ‘ın 17-25 Aralık 2013 sonrası Fetö terör örgütünün ele başı Fethullah GÜLEN’in açık kaynaklardan Bank Asya’ya para yatırlması yönündeki talimatıyla örgütün finans kurumu Bank Asya’da 12.538,6 TL değerinde altın aldığı, şüphelinin faaliyetlerinin, silahlı terör örgütünün hiyerarşik yapısına dahil olduğunu gösterir biçimde çeşitlilik, devamlılık ve yoğunluk içermemesi karşısında örgüt üyesi olarak kabul edilmesine yasal olanak bulunmadığı, konusu suç oluşturmayan ancak örgüt liderinin talimatı doğrultusunda amaca hizmet eden söz konusu faaliyetlerinin örgüte yardım etme suçunu oluşturacağı iddiasıyla mahkememize kamu davası açılmıştır.
C.SAVCISI ESAS HAKKINDAKİ MÜTALAASINDA :
Her ne kadar sanık hakkında Fetö Silahlı Terör Örgütüne yardım etme suçundan kamu davası açılmış ise de, sanığın bylock kaydının bulunmadığı, Bank asya kayıtlarının örgüt talimatına uymadığı, hakkındaki beyanın sanığın örgüt içerisindeki faaliyetlerine ilişkin bilgi içermediği, soyut olduğu dikkate alındığında sanık hakkında üzerine atılı suçu işlediğine dair kesin, yeterli ve inandırıcı, her türlü şüpheden uzak maddi delil elde edilemediği anlaşılmakla müsnet suçtan 5271 sayılı CMK.nun 223/2-e madde uyarınca beraat kararı verilmesi kamu adına talep ve mütalaa olunmuştur.
SANIK SAVUNMASI :
” Bank Asya hesabımı faizsiz bankacılık olduğu için birikimlerimi bu şekilde değerlendirmek istedim. Hesap açılış tarihim 2006’dır. Herhangi bir şekilde talimat ile hareket etmedim. 2014 yılında paraları çektik ve araba aldık. Eklemek istediğim bir husus yoktur” şeklinde savunmada bulunmuştur.
Sanığa TCK 221.maddesi gereğince etkip pişmanlık hükümlerinden faydalanmak isteyip istemediği sorulduğunda, sanık:”Örgütle bir bağlantım yoktur, bilgimde yoktur, Bir diyeceğim bulunmamaktadır” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Sanığa CMK 231/5 maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına muvafakatının olup olmadığı sorulduğunda, sanık: “Öncelikle beraatime karar verilmesini talep ederim, eğer hakkımda ceza tayin edilirse ve şartlar oluşursa hakkımda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı uygulanmasına muvafakatım vardır.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
DELİLLER :
1-Sanığın aşamalardaki savunmaları,
2-Sanığın nüfus ve adli sicil kaydı,
3-Bilirkişi xxxxxxxx bank asya raporu,
4-Gizli tanık XXXXX’ın; beyanları
5-HTS Analiz Raporu,
6-Kurumlardan gelen cevap yazıları,
7-Tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Ayrıntıları Yargıtay 16. Ceza Dairesinin istikrar kazanmış yargısal kararlarında açıklandığı üzere;
Örgüt üyesi, örgüt amacını benimseyen, örgütün hiyerarşik yapısına dahil olan ve bu suretle verilecek görevleri yerine getirmeye hazır olmak üzere kendi iradesini örgüt iradesine terk eden kişidir. Örgüt üyeliği, örgüte katılmayı, bağlanmayı, örgüte hakim olan hiyerarşik gücün emrine girmeyi ifade etmektedir. Örgüt üyesi örgütle organik bağ kurup faaliyetlerine katılmalıdır. Organik bağ, canlı, geçişken, etkin, faili emir ve talimat almaya açık tutan ve hiyerarşik konumunu tespit eden bağ olup, üyeliğin en önemli unsurudur. Örgüte yardımda veya örgüt adına suç işlemede de, örgüt yöneticileri veya diğer mensuplarının emir ya da talimatları vardır. Ancak örgüt üyeliğini belirlemede ayırt edici fark, örgüt üyesinin örgüt hiyerarşisi dahilinde verilen her türlü emir ve talimatı sorgulamaksızın tamamen teslimiyet duygusuyla yerine getirmeye hazır olması ve öylece ifa etmesidir.
Silahlı örgüte üyelik suçunun oluşabilmesi için örgütle organik bağ kurulması ve kural olarak süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gerektiren eylem ve faaliyetlerin bulunması aranmaktadır. Ancak niteliği, işleniş biçimi, meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı, örgütün amacı ve menfaatlerine katkısı itibariyle süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk özelliği olmasa da ancak örgüt üyeleri tarafından işlenebilen suçların faillerinin de örgüt üyesi olduğunun kabulü gerekir. Örgüte sadece sempati duymak ya da örgütün amaçlarını, değerlerini, ideolojisini benimsemek, buna ilişkin yayınları okumak, bulundurmak, örgüt liderine saygı duymak gibi eylemler örgüt üyeliği için yeterli değildir.
Örgüt üyesinin, örgüte bilerek ve isteyerek katılması, katıldığı örgütün niteliğini ve amaçlarını bilmesi, onun bir parçası olmayı istemesi, katılma iradesinin devamlılık arz etmesi gerekir. Örgüte üye olan kimse, bir örgüte girerken örgütün kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla kurulan bir örgüt olduğunu bilerek üye olmak kastı ve iradesiyle hareket etmelidir. Suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olmak suçu için de saikin “suç işlemek amacı” olması aranır. (Toroslu özel kısım syf.263-266, Alacakaptan Cürüm İşlemek İçin Örgüt syf.28, Özgenç Genel Hükümler syf.280)
Suç örgütünün tanımlanıp yaptırıma bağlandığı 5237 sayılı TCK’nın 220. maddesinin 7. fıkrasında yardım fiiline yer verilmiştir. Yardım fiilini işleyen failin örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmaması, yardımda bulunduğu örgütün TCK’nın 314. maddesi kapsamında silahlı terör örgütü olduğunu bilmesi, yardımın örgütün amacına hizmet eder nitelikte bulunması yardım ettiği kişinin örgüt yöneticisi ya da üyesi olması gereklidir. Yardımdan fiilen yararlanmak zorunlu değildir. Örgütün istifadesine sunulmuş olması ve üzerinde tasarruf imkanının bulunması suçun tamamlanması için yeterlidir. Yardım fiilleri örgüte silah sağlama ve terörün finansmanı dışında tahdidi olarak sayılmamıştır. Her ne surette olursa olsun örgütün hareketlerini kolaylaştıran ve yaşantısını sürdürmeye yönelik eylemler yardım kapsamında görülebilir. Yardım teşkil eden hareketin başlı başına suç teşkil etmesi gerekmez. Yardım bir kez olabileceği gibi birden çok şekilde de gerçekleşebilir. Ancak yardım teşkil eden faaliyetlerde devamlılık, çeşitlilik veya yoğunluk var ise örgüt üyesi olarak da kabul edilebilecektir.
FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü :
Kendisini kısaca “Hizmet hareketi” olarak tanımlayan FETÖ/PDY; paravan olarak kullandığı dini, din dışı dünyevi emellerine ulaşma aracı haline getiren, siyasi, ekonomik ve toplumsal yeni bir düzen kurma düşüncesine sahip örgüt liderinden aldığı talimatlar doğrultusunda hareket eden, bu amaçla öncelikle güç kaynaklarına sahip olmayı hedefleyen, güçlü olmak ve yeni bir düzen kurmak için şeffaflık ve açıklık yerine büyük bir gizlilik içerisinde olmayı ilke edinen, gizlilikten görünmez bir duvar inşa edip bu duvarın arkasına saklanan, böyle bir örgütlenmenin olmadığına herkesi inandırmaya çalışarak ve bunda başarılı olduğu ölçüde büyüyüp güçlenen, bir yandan da bu düşman üzerinden mensuplarını motive eden, “Altın Nesil” adını verdiği kadrolarla sistemle çatışmak yerine sisteme sahip olma ilkesiyle devlete tabandan tavana sızan, bu kadroların sağladığı avantajlarla devlet içerisinde belli bir güce ulaştıktan sonra hasımlarını çeşitli hukuki görünümlü hukuk dışı yöntemlerle tasfiye eden, böylece devlet aygıtının bütün alt bileşenlerini ünite ünite kontrol altına almayı ve sisteme sahip olmayı planlayıp, ele geçirdiği kamu gücünü de kullanarak toplumsal dönüşümü sağlamayı amaçlayan kendine özgü bir terör örgütüdür.
FETÖ/PDY küresel güçlerin stratejik hedeflerini gerçekleştirmek üzerine kurulan bir maşa olarak, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasi, hukuki, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türkiye Devletini ve varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini yıkmak ve daha sonra ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini bozmak amacıyla kurulmuş bir terör örgütüdür. Bu durum Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 26/09/2017 tarih ve 2017/956-370 E-K sayılı kararı ile onanan Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 24/04/2017 tarih ve 2015/3-2017/3 E-K sayılı kararında da dile getirilmiştir. Bu örgüt, kuruluşundan 15 Temmuz 2016 sürecine kadar, örgüt lideri Fethullah Gülen tarafından belirlenen ideolojisi doğrultusunda amaçlarını gerçekleştirmek üzere eylem ve fikir birliği içinde hareket etmiştir.
Örgütün kurucusu, yöneticileri ve üyeleri arasında sıkı bir hiyerarşik bağın mevcut olduğu, gizliliğe riayet ettiği, görünür yüzüyle gerçek yüzü arasındaki farkı gizlediği, amaca ulaşabilmek için yeterli eleman, araç ve gerece sahip olduğu, amacının Anayasada öngörülen meşru yöntemlerle iktidara gelmek olmayıp örgütün yarattığı kaos ortamı sonucu ayrıca devletin yanında oluşturduğu Paralel Devlet Yapılanmasıyla demokratik olmayan yöntemlerle cebir şiddet kullanmak suretiyle parlamento, hükumet ve diğer Anayasal kurumları fesih edip iktidara gelmek olduğu, bu amacı gerçekleştirmek için polis ve jandarma teşkilatı, MİT ve Genel Kurmay Başkanlığı gibi kuvvet kullanma yetkisine haiz kurumlardaki üyeleri vasıtasıyla meşru organlara ve halka karşı silah kullanmak suretiyle amaç suça elverişli öldürme, yaralama gibi çok sayıda vahim eylem gerçekleştirdiğinin, anılan örgüt mensupları hakkında 15 Temmuz darbe girişiminden ya da örgüte mensubiyetlerinden dolayı açılıp bir kısmı derdest olan ya da mahkemelerce karara bağlanan davalar, bu davalarda dinlenen itirafçı sanıkların savunmaları ve gizli-açık tanık anlatımları, örgüt lider ve yöneticilerinin açık kaynaklardaki yazılı ve sözlü açıklamaları, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün örgüt hakkındaki raporu gibi olgu ve tespitler dikkate alındığında, 3713 sayılı Kanunun 1. maddesinde tanımlanan, amaca ulaşmak için silah başta olmak üzere her türlü cebir ve şiddeti araç olarak kullanan, 5237 sayılı TCK’nın 314/1-2 maddesi kapsamında silahlı bir terör örgütü olduğu anlaşılmıştır.
Bank Asya; 15/01/2014 tarihinde ulusal medyada yayınlanan Fetullah Gülen’e ait 25/12/2013 tarihli bir telefon konuşmasında Fetullah Gülen ile konuşan kişinin bankanın likidite durumuna ilişkin bilgi vererek örgüt içerisindeki kişiler ile bu kişilerin çevrelerinin bankaya yönlendirilmesi noktasında Fetullah Gülen’den onay alındığı ve akabinde bahse konu görüşmenin medyaya Gülen’den “Bank Asya’ya para yatırın” talimatı olarak yansıdığı,
Bu talimat neticesinde; bankaya olağandan daha fazla olağan bankacılık faaliyetleri ile bağdaşmayacak şekilde mevduat yönlendirmesi yapıldığı, 30/06/2014 tarihine kadar Bank Asya nezdinde 334.123 adet hesabın açıldığı, hesap açılışlarının 06/01/2014 tarihinden itibaren artış gösterdiği, en fazla hesap açılışının 30/01/2014 tarihinde 6.069 adet olarak gerçekleştiği, açılan hesap sayısındaki artışın bir yönlendirmenin neticesi olduğunun ilgili kurumların raporları ile tespit edildiği,
Bu bilgiler doğrultusunda, Asya Katılım Bankasında talimat sonrasında yeni hesap açtıran veya mevcut hesabını katılım hesabı açmak, para yatırmak, altın, döviz alım satım işlemi yapmak suretiyle artıran şahısların bilgileri TMSF başkanlığından temin edilerek analiz edildiğinde çok sayıda kamu görevlisinin ve farklı meslek grubuna dahil kişilerin bulunduğunun görüldüğü, bu kişilerin süreçte örgütsel tavır sergileyip, örgüt liderinin emirleri doğrultusunda hesap açan ve hesaplarını artıran kişiler olduğunun anlaşıldığı, söz konusu faaliyetlerin anayasal düzeni yıkma girişiminde bulunan FETÖ/PDY terör örgütünün faaliyetlerini destek niteliği taşıdığı tespit edilmiştir.
Bu açıklamalar ve ilkeler ışığında sanığın hukuki durumu değerlendirildiğinde;
Sanık hakkında Silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme suçunu işlediği iddiasıyla kamu davası açılmış ise de; sanığın bank asya hesap hareketleri incelendiğinde, sanığın Bank Asya’da ilk kez 25.01.2006 tarihinde hesap açtığı, örgüt liderinin bankanın içine düştüğü finansal krizden kurtulması amacıyla örgüt üye ve destekçilerine yaptığı ve açık kaynaklardan servis edilen 25.12.2013 tarihli “paralarınızı bankaya yatırın” talimatından önce de sanığın bankacılık işlemleri yaptığı, bilirkişi raporuna göre de sanığın bank asya’yı mali anlamda desteklediğine dair bir kanıya varılamadığının tespit edildiği bu haliyle bankacılık işlemlerinin örgüt talimatıyla yapılıp yapılmadığı hususunda şüpheye sebep olduğu ve şüphenin sanık lehine değerlendirildiği, atılı suç yönünden sanığa isnat edilen delilerden ikincisinin ise gizli tanık İhsan’ın beyanları olduğu, ancak gizli tanığın sanıkla ilgili bizzat görgü ve bilgiye dayalı bir tanıklığının bulunmadığı daha çok tahmine dayalı beyanlarda bulunduğu bu haliyle gizli tanık beyanının hükme esas alınamayacağı dolayısıyla sanığın örgütüne yardım etme kastıyla hareket ettiğine ilişkin somut delillere ulaşılamadığı, dosya kapsamı itibariyle mevcut deliller değerlendirildiğinde sanığın üzerine atılı suçu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin delil elde edilemediği, yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmadığı anlaşıldığından sanğın beraatine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçelerle ;
1-Her ne kadar sanık XXXXXXX hakkında FETÖ silahlı terör örgütüne yardım etme suçu bakımından cezalandırılma talebiyle sanık hakkında kamu davası açılmış ise de; sanığın Fetö silahlı terör örgütüne yardım etme suçu bakımından cezalandırılmasını gerektirir mahiyet ve düzeyde kesin, yeterli ve inandırıcı, her türlü şüpheden uzak maddi delil elde edilemediği anlaşılmakla sanık hakkında müsnet suçtan 5271 sayılı CMK.nun 223/2-e madde uyarınca BERAATİNE,
2-Yapılan yargılama giderlerinin hazine üzerinde bırakılmasına,
3-Sanık hakkında varsa bütün tedbirlerin kaldırılmasına,
Dair, sanığın ve müdafinin yüzüne karşı, C.Savcısı’nın huzurunda, mütalaaya uygun,
CMK.’nun 273.maddesi uyarınca yüze karşı verilenler yönünden tefhim, yokluğunda karar verilenler yönünden tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde tarafların bulundukları yer Ağır Ceza Mahkemesi aracılığıyla veya doğrudan mahkememize dilekçe verilmesi veya zabıt katibine beyanda bulunulması suretiyle (tutuklu bulunan sanıklar yönünden aynı süre içinde zabıt katibine veya tutuklu bulunduğu ceza infaz kurumu ve tutukevi müdürüne beyanda bulunmak suretiyle veya bu hususta bir dilekçe vererek) İzmir Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere ve istinaf yoluna başvurulmadığı takdirde kararın kesinleşeceğinin ihtarıyla oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen tefhim edildi.XXXXX

BAŞKAN
e-imzalıdır
ÜYE
e-imzalıdır
ÜYE
e-imzalıdır
KATİP
e-imzalıdır

C.G.

BYLOCK CEZA GENEL KURULU BOZMA+TAHLİYE KARARI

Ceza Genel Kurulu 2019/104 E. , 2021/296 K.

“İçtihat Metni”

Yargıtay Dairesi : 16. Ceza Dairesi Mahkemesi
Ceza Dairesi
Sayısı : 12 – 36

Silahlı terör örgütüne üye olma suçundan sanık …’ın TCK’nın 314/2, 3713 sayılı Kanunun 3/1 maddesi delaletiyle 5/1, TCK’nın 62, 53, 58/9 ve 63. maddeleri uyarınca 6 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, mahsuba ve cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin … 3. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 29.11.2017 tarihli ve 195 – 126 sayılı hükme yönelik sanık ve müdafisi tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine … Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesince 10.01.2018 tarih ve 12 – 36 sayı ile istinaf başvurusunun düzeltilerek esastan reddine karar verilmiştir.
Bu hükmün de sanık ve müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 16. Ceza Dairesince 18.09.2018 tarih ve 2605 – 2653 sayı ile;
“Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 26.09.2017 tarih, 2017/16.MD-956 E, 2017/370 sayılı kararı ile onanarak kesinleşen Dairemizin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği 24.04.2017 tarih, 2015/3 Esas, 2017/3 sayılı kararında açıklandığı üzere; ByLock iletişim sistemi, FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensuplarının kullanmaları amacıyla oluşturulan ve münhasıran bu suç örgütünün bir kısım mensupları tarafından kullanılan bir ağ olması nedeniyle; örgüt talimatı ile bu ağa dahil olunduğunun ve gizliliği sağlamak için haberleşme amacıyla kullanıldığının, her türlü şüpheden uzak, kesin kanaate ulaştıracak teknik verilerle tespiti halinde, kişinin örgütle bağlantısını gösteren bir delil olacaktır.
ByLock kullanıcısı olduğunu kabul etmeyen sanığın, ByLock uygulamasını kullandığının kuşkuya yer vermeyecek şekilde teknik verilerle tespiti halinde, bu delilin suçun vasfının tespiti açısından belirleyici nitelikte olacağından, ilgili birimlerden ayrıntılı ByLock tespit ve değerlendirme tutanağı getirtilip duruşmada sanık ve müdafiine okunup diyecekleri sorulduktan sonra bir karar verilmesi gerekirken, … İl Emniyet Müdürlüğü tarafından düzenlenen yetersiz belgelere dayanılarak eksik araştırmayla yazılı şekilde karar verilmesi,” isabetsizliğinden bozulmasına oy birliğiyle karar verilmiş,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 26.10.2018 tarih ve 13239 sayı ile;
“… Cumhuriyet Başsavcılığının 05/06/2017 tarihli iddianamesi ile ‘Şüpheli hakkında K.O.M. Daire Başkanlığının ağı üzerinde bulunan kapalı ağ üzerinde log kayıtları tutulan sistem üzerinde yapılan sorgulama neticesinde adı geçenin FETÖ / PDY silahlı terör örgütü mensuplarının haberleşme aracı olarak kullandıkları bylock programını XXXXXXXX – XXXXXXX GSM numaralı telefon hatları üzerinden kullandığının tespit edildiği,
Şüphelinin Bank Asya Bankasında; aynı müşteri no ile 2013 ve 2014 yıllarında açılmış beş ayrı hesabının bulunduğu ve bahse konu hesaplarından iki tanesinin 2014 yılı içerisinde kapatıldığı, diğer üç hesabının halen açık göründüğü, 2013 yılı ağustos, ekim ve aralık aylarında 2014 yılı ağustos ve eylül aylarında, 2015 yılı mart, haziran, eylül ve aralık aylarında, 2016 yılı temmuz ayında hesabında mevduatının bulunduğu, kart ekstre özetinde ise 2014 yılı itibariyle 2016 yılı eylül ayına kadar hesap hareketinin bulunduğu,’ şeklindeki iddia ile atılı suçtan kamu davası açılmış, daha sonra 14/07/2017 tarihli yazı ile sanığa ait GSM hattının numarası XXXXXXXXX olarak düzeltilmiştir.
Sanık hakkındaki Bylock tespitine bakıldığında MİT Müsteşarlığından gelen istihbari nitelikte bir tespit olduğu, … İl Emniyet Müdürlüğünün 20/062017 tarihli yazsına göre sanığın uygulamayı kaç kez kullandığına, uygulama üzerinden yaptığı sesli ve yazılı iletişim bilgilerinin tespitine yönelik çalışmaların devam ettiği,, 22/06/2017 tarihli yazıya göre de dijital materyallerinin incelmesinin devam ettiği anlaşılmıştır.
Sanığın GSM hattı üzerinden yapılan sorgulama sonucu elde edilen HIS (CGNAT) kayıtlarından 10/09/2014 ila 11/09/2014 günleri arasında 320 kez Bylock sunucularına bağlantı yaptığı anlaşılmaktadır.
Sanık savunmasında 2011-2015 yılları arasında üniversitede okuduğu sırada FETÖ örgüt evlerinde kaldığını kabul etmiştir.
Sanık KPSS ile kazandığı ve başladığı öğretmenlik görevinin iki hafta yaptıktan sonra istifa ederek polislik mesleğine geçmiştir.
Sanığın Bankasya hesabı incelendiğinde, hesabın 14/09/2011 tarihinde açıldığı, cari mevduat hesabı niteliğinde olduğu, vadesiz mevduat hesabına dönem dönem belirli miktarlarda paralar çekilip yatırılmak suretiyle vadesiz mevduat hesaplarında Aralık/2013 ayında 3,02 TL, 0cak/2014 ayında 3,02 TL, 2014/Şubat ayında 1.080,72 TL, Mart/2014 ayında 409,52 TL, Nisan /2014 ayında 744,62 TL, Mayıs/2014 ayında 6,12 TL, Haziran/2014 ayında 52,12 TL, Temmuz/2014 ayıda 52,12 TL, Ağustos/2014 ayında 52,12 TL, Eylül/2014 ayında 298,12 TL, Ekim/2014 ayında 298,12 TL, Kasım/2014 ayında 298,12 TL, Aralık/2014 ayında 3,12 TL, Mart/2015 ayında 9,33 TL, Haziran/2015 ayında 3,11 TL, Eylül/2015 ayında 3,11 TL, Aralık/ 2015 ayında 3,11 TL bakiye bulunduğu tespit edilmiştir.
Tanık …’ın görgüye dayalı bir bilgisi yoktur. Ancak tanığın bilgi verdiği hususta sanığın da ikrarı mevcuttur.
Bu deliller ışığında yapılan değerlendirmede;
Sanığın 2011-2015 yılları arasında FETÖ örgüt evlerinde kalması, HIS (CGNAT) kayıtlarında göre bir gün içinde 320 kez Bylock sunucusunun IP adreslerine bağlantı yapmış olması, Bankasya’da bulunan mevduat hesabındaki hareketler bir bütün olarak değerlendirildiğinde, sanığın üzerine atılı suçun sübutu için Bylock tespit ve değerlendirme tutanağının getirilmesinde bir zorunluluk bulunmadığı, istihbari bilginin HIS (CGNAT) kayıtları ile doğrulandığı,” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK’nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 16. Ceza Dairesince 11.12.2018 tarih, 4525 – 4982 sayı ve oy birliği ile; itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; silahlı terör örgütüne üye olma suçundan sanık hakkında ilk derece mahkemesince hüküm verilinceye kadar geçen süre zarfında elde edilen mevcut deliller karşısında, sanığa ait Bylock Tespit ve Değerlendirme Tutanağı getirtilmeden hüküm kurulmasının isabetli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
… İlçe Emniyet Müdürlüğünde komiser yardımcısı olarak görev yapmakta iken kamu görevinden ihraç edilen sanık … hakkında FETÖ/PDY üyesi olduğu iddiası ile başlatılan soruşturmada … İl Emniyet Müdürlüğünce … Cumhuriyet Başsavcılığına hitaben düzenlenen 05.12.2016 tarihli yazıda sanığın üzerine kayıtlı Bylock programı kullanıcısı olmadığının bildirildiği,
… İl Emniyet Müdürlüğünün 20.06.2017 tarihli yazısı ekindeki aynı tarihli tutanağa göre sanığa ait XXXXXXX numaralı GSM hattının takılı olduğu 35977305316146 IMEI numaralı cep telefonunda ilk tespit tarihi 10.09.2014 olan Bylock programının kullanıldığı,
İlk derecedeki yargılama aşamasında Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumundan alınan XXXXXX numaralı GSM hattının Bylock uygulamasına ait IP adreslerine bağlanıp bağlanmadığına dair yazı cevabı ekindeki CD içeriğine göre ilgili telefon hattının 10.09.2014-03.10.2015 tarihlerinde Bylock IP adreslerine toplamda 5541 kez bağlantı sağladığının tespit edildiği,
Anlaşılmıştır.
Bank Asya’dan alınan hesap bilgilerine göre, sanığın 14.09.2011 açılış tarihli cari mevduat hesabının dava tarihi itibariyle halen açık olduğu, ayrıca birisi açık üç adet debit kartının bulunduğu, cari hesapta 2013 yılı Aralık ayı itibarıyla 3,02 TL, 2014 Ocak ayında 3,02 TL, 2014 Şubat ayında 1080,72 TL, 2014 Mart ayında 409,52 TL, 2014 Nisan ayında 744,62 TL, 2014 Mayıs ayında 6,12 TL, 2014 Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarında 52,12 TL, 2014 Eylül, Ekim ve Kasım aylarında 298,12 TL, 2014 Aralık ayında 3,12 TL, 2015 Mart ayında 9,33 TL, 2015 Haziran ayından itibaren ise 3,11 TL bulunduğu, hesap hareketlerinin genelde hesaba para yatırma, havale, hesaptan para çekme, harcama ve kart ödeme işlemleri şeklinde olduğu; 08.11.2017 tarihli mali müşavir bilirkişi tarafından düzenlenen bilirkişi raporunda da hesap bakiyelerinin incelenmesinde sanık adına açılmış bulunan ilgili hesaba ait hesap hareketlerinde sanığın FETÖ ile ilgili herhangi bir para trafiği tespit edilemediği belirtilmiştir.
Tanık …, 30.09.2016 tarihinde başvurduğu Kilis İlçe Emniyet Müdürlüğünde düzenlenen bilgi alma tutanağında, polis memuru olarak görev yaptığını, 2011 yılında … 19 Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği Bölümünde öğrenim görmeye başladığını, sanığı da buradan tanıdığını, sanığın amcası veya halasının evinde kaldığını söylemesine karşın 17/25 Aralık sürecinden sonra FETÖ evlerinden ayrılan bir arkadaşlarının sanığın da FETÖ evlerinden birinde kaldığını ve bu evin bilindik cemaat evi olmadığını, kimsenin kolay kolay bu evde kalamadığını anlattığını, sanığın mezun olduğu 2015 yılına kadar bu evde kalmaya devam ettiğini, arkadaşlarının sanığa bu hususta neden yalan söylediğini sorduklarında sanığın korktuğundan söylemediğini belirttiğini, sanığın ayrıca 2015 yılında yapılan KPSS’de Türkiye altıncısı olduğunu, … iline öğretmen olarak atandığını, …’da hiçbir akrabası olmamasına rağmen burayı neden tercih ettiğini kendisinin arkadaşlarına sorduğunu, sanığın öğretmenliğe başlamadan istifa edip komiser yardımcılığı sınavına girerek bu sınavı kazandığını, daha sonra eski Facebook hesabını kapatıp yeni bir hesap açtığını, bu hesapta FETÖ’yü kötüleyen paylaşımlar yaptığını arkadaşlarından öğrendiğini, samimiyetleri olmamasına ve telefonda görüşmemelerine rağmen sanığın WhatsApp mesajlaşma programından “FETÖ Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı Zehirlemeye Çalıştı” şeklinde bir haber linkini kendisine gönderdiğini, niye gönderdiğini arkadaşlarına sorduğunda onlara da aynı mesajı yolladığını öğrendiğini beyan ettiği, kovuşturma aşamasında alınan ifadesinde ise, sanıktan şüphe duyduğundan emniyete araştırılması için bilgi verdiğini, önceki beyanlarının doğru olduğunu, …’da dört yıl din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenliği bölümünde okuduğunu, sanıkla çok samimi olmadığını, ancak samimi arkadaşlarının sanıkla yakın olduklarını, sanığın örgüt evinde kalmasına rağmen bu durumu samimi olduğu arkadaşlarından sakladığını, şüphelerinin birinci sebebinin bu olduğunu, ikinci olarak sanıkla bir yakınlığı olmadığı ve telefonla da hiç görüşmedikleri halde kendisine WhatsApp üzerinden “FETÖ Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı Zehirlemeye Çalışıyor” şeklinde bir link gönderdiğini, buna anlam veremediğini, arkadaşlarına sorduğunda aynı linki onlara da attığını, ayrıca daha sonra sanığın öğretmenlik yapmayıp komiser yardımcılığı sınavına girdiğini öğrendiğini, sanığın FETÖ evinde kaldığını bizzat görmediğini, arkadaşlarından duyduğunu, FETÖ evinde kaldığını kendisine kimin söylediğini bilmediğini, söyleyen arkadaşı ismen tanımadığını, arkadaşları XXXXXX …, XXXXXXXX, XXXXXXXXXX da buna şahit olduklarını,
Beyan etmiştir.
İlk derece yargılaması aşamasında UYAP üzerinden dosyaya gelen başka dosya şüphelisi … Süer’in kollukta müdafisi huzurunda alınan ifadesinde özetle, 2011 yılında … ilinde üniversite öğrenimi görmeye başladığını, burada cemaat evlerinde kaldığını, 2012 yılında polis okulu öğrencilerinden bir grubun sohbet sorumlusu olduğunu, sanığın da kendisinin son kaldığı evde kalan kişilerden olduğunu, bu evde kalanların hepsinin polis okulu öğrencilerinden oluşan sohbet gruplarının bulunduğunu,
Yargıtay 16. Ceza Dairesi tarafından verilen karardan sonra dosya arasına gönderilen başka dosya şüphelisi …nin kollukta müdafisi huzurunda alınan ifadesinde özetle, 2011 yılında üniversite için gittiği … ilinde cemaat evlerinde kaldığını, sanıkla da bir dönem aynı cemaat evinde kaldıklarını, bu evde Fethullah Gülen’in vaaz videolarının izletildiğini, kitaplarının okutulduğunu,
Aynı şekilde başka dosya şüphelisi …oruşturma sırasında müdafisi huzurunda alınan ifadelerinde özetle, sanığın 2011 – 2014 yıllarında … ilinde FETÖ/PDY’nin mahrem yapılanması içinde polis meslek yüksek okulu öğrencileri ile ilgilenen abi evlerinde kaldığını, bu okulun öğrencileri ile ilgilenip sınıf abiliğini yaptığını,
Beyan ettikleri anlaşılmıştır.
Sanık … soruşturma aşamasında özetle, 1993 yılında …’da doğduğunu, ilköğretimi burada tamamladıktan sonra liseyi … İmam Hatip Lisesinde okuduğunu, 2011 yılında … 19 Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği bölümünü kazandığını, burada okurken dört beş arkadaşı ile birlikte FETÖ’ye ait evde kaldığını, 2015 yılında mezun olduğunu, KPSS’ye girdiğini ve … ili … ilçesine din kültürü öğretmeni olarak atandığını, aynı yıl Polis Amirliği Eğitim Merkezi Müdürlüğü komiser yardımcısı aday adayı olarak sınava girdiğini, …’de öğretmen olarak göreve başladıktan yaklaşık iki hafta sonra komiser yardımcılığı sınav sonuçlarının açıklandığını, sınavı kazandığını öğrenince öğretmenlikten istifa edip ayrıldığını, …’da on bir ay eğitim gördükten sonra … İlçe Emniyet Müdürlüğüne atamasının yapıldığını, bir ay görev yaptıktan sonra açığa alındığını, 22.11.2016 tarihinde ihraç olduğunu, 0553 562 5787 numaralı telefonun adına kayıtlı olduğunu ve bu hattı kendisinin kullandığını, üniversitede okurken kaldığı eve … ilçesinde lisedeyken 2010-2011’de devam ettiği yapıya ait Zağnos Dersanesindeki öğretmeninin kendisini yönlendirdiğini, 2011 yılında üniversiteyi kazandığında Bank Asya’da hesap açtırdığını, bu hesabı 2015 yılına kadar kullandığını, bu tarihten sonra hiç kullanmadığını, hesabın aktif olup olmadığını bilmediğini, 2013 yılından sonra hesaba harçlığı dışında bir para yatırılmadığını, Bylock veya benzeri bir haberleşme programı kullanmadığını, … isimli şahsı tanıdığını, üniversiteden sınıf arkadaşı olduğunu, bahsettiği cemaat evinde dört yıl kaldığını, 2015 yılında yapılan KPSS’de Türkiye altıncısı olduğunu, doğu görevini ilk başta yapmak istediği için … ilini tercih ettiğini, iki hafta burada görev yaptığını, göreve başlamadan önce girdiği komiser yardımcılığı sınavı sonuçlarının açıklanması ile sınavı kazandığını öğrenince öğretmenlikten istifa edip polisliğe geçtiğini, darbe girişimin olduğu gün Polis Akademisinde yatılı olarak eğitim görmekte olduğunu, devlet aleyhine hiçbir faaliyetinin ve herhangi bir terör örgütüne üyeliğinin olmadığını, Bylock yüklendiği iddia edilen tarihte üniversite öğrencisi olduğunu, Bylock kurmadığını ve yüklemediğini,
Kovuşturma aşamasında özetle, üzerine atılı suçlamayı kabul etmediğini, hiçbir zaman Bylock yüklemediğini ve kullanmadığını, bu yöndeki suçlamayı ve tespiti kabul etmediğini, daha önce gözaltına alınmanın şoku ile ve tutuklanmayacağını düşünerek kısa bir süre örgüte ait evlerde kaldığını belirtmiş ise de bu beyanının doğru olmadığını, bu evlerde kalmadığını, …’ın beyanlarını kabul etmediğini, 0553 562 57 87 numaralı hattın kendisine ait olduğunu ancak Bylock yüklemediğini ve kullanmadığını, (Bylock log kayıtlarının sorulması üzerine) …’da 2011-2015 yılları arasında okuduğunu, Manisalı olduğunu, …’da bulunmadığını, savunmasını hazırlamak için talep ettiği evrakların eline ulaşmadığını, BTK raporu ve son Bylock raporunun kendisine ulaştırılmadığını, ancak savunma için süre istemediğini, haberlerden duyduğu kadarıyla Bylock programına müzik programlarından yönlendirme yapıldığını, Bylock kayıtlarını kabul etmediğini, müzik programından yönlendirme yapılmış olabileceğini düşündüğünü, mahkemenin kesin bir kanaate ulaşması için log kayıtlarının bilirkişiye gönderilerek rapor aldırılmasını talep ettiğini, terörist olmadığını, FETÖ ile bir bağlantısının bulunmadığını, yurtlarında kalmadığını, Bank Asya’da parasının olmadığını,
Beyan etmiştir.
Yargıtayın yerleşik uygulaması ve öğretideki ağırlıklı görüşlere göre örgüt kurma, yönetme ve üyelik suçları;
Yapılanma biçimi ne olursa olsun kanunlarda suç olarak tanımlanan fiillerin işlenmesi amacıyla oluşturulmuş örgütlere suç örgütü denmektedir.
Örgüt kurma ve yönetme suçunda genel hükümlerden ayrı olarak kanun koyucu hazırlık hareketlerini suç sayarak kamu düzeninin ve güvenliğinin korunmasını sağlamak amacıyla bağımsız bir suç düzenlemesi yapmıştır. Bu suç somut tehlike suçudur.
Düzenleme ile amaç suçtan bağımsız olarak, hazırlık hareketlerini cezalandıran bir suç tipine yer verilmiştir.
Devletin şahsiyetine karşı cürümlere müteveccih çok kişinin iradesinin birleşmesinin doğuracağı ağır tehlikeyi ve ciddi bir suçun işlenmesi ihtimalinin muhakkaklığını göz önünde bulundurarak bu kolektif suç tehlikesini müstakil suç olarak cezalandırmış ve icra hareketlerine geçilmeden bir fiilin cezalandırılmayacağı prensibinden ayrılmıştır.
Devletin şahsiyetine karşı suçların çoğu teşebbüs suçudur, teşebbüs dahi tamamlanmış suç gibi kabul edildiğinden, zaten tehlike suçudur; bu bakımdan hazırlık hareketlerinin cezalandırılması “tehlike tehlikesinin cezalandırılması” şeklinde kabul edilmektedir (Manzini, 1950, 606, atfen, Özek, …. s. 348).
Örgüt, soyut bir birleşme olmayıp bünyesinde hiyerarşik bir yapının, ast-üst ilişkisinin, emir-komuta zincirinin hâkim olduğu yapılanmayı ifade eder. Böylece örgüt, mensupları üzerinde hakimiyet tesis eden bir güç kaynağı mahiyetini kazanmaktadır. Bu bağlamda bir organize güç aracından, organize güç enstrümanından söz edilebilir.
Suç örgütünün varlığından söz edebilmek için belli bir amaç, maksat etrafındaki bir fiili birleşme yeterlidir. Bu örgütler mahiyetleri itibariyle devamlılık arz ederler. Bu itibarla belli bir suçu işlemek için bir araya gelme hâlinde bir suç örgütünün varlığından bahsedilemez.
Suç işlemek amacıyla örgüt kurma, somut bir tehlike suçu olduğu için oluşturulan örgütün üye sayısı ve malzeme donanımı itibariyle güdülen amaçları gerçekleştirme açısından somut bir tehlike arzedip arzetmediği hâkim tarafından yapılacak değerlendirmeyle belirlenecektir. Somut zarar tehlikesini oluşturmaya uygunluk için “amacı gerçekleştirmeye yeterli üye”nin, “hiyerarşik örgüt yapısı”nın, “şiddete dayanan eylem programı”nın varlığını aramak gerekir.
Örgütün silahlı olup olmaması ve sahip olunan silahların cins, nitelik ve miktarı somut tehlikenin belirlenmesinde dikkate alınmalıdır. Örgütün, silahlı örgüt vasfını kazanması için mensuplarının silah sahibi olmaları gerekmez. Silahlar üzerinde gerektiğinde tasarruf imkanının olması gerekli ve yeterlidir.
Fail, hiyerarşik olarak örgüt üyeleri üzerinde bulunuyor, geniş bir alanda … bölümü yapabiliyor, örgüt üyeleri üzerinde sevk ve idarede bulunabiliyor, örgütsel faaliyetlerin organizasyonunda ve icrasında harekete geçiren, engelleyen veya durduran olarak rol üstlenebiliyor, bu faaliyetleri denetleyebiliyor ise yönetici olarak kabul edilebilecektir.
Örgüt yönetme, örgütün amaçları doğrultusunda örgütü idare etmeyi, emir ve direktif vermeyi, örgüt içinde inisiyatif ve karar verme gücüne sahip olmayı gerektirir. Örgütün varlığının, etkinliğinin ve gelişiminin sağlanması, hedeflerinin belirlenmesi, program ve stratejilerinin saptanmasını ifade eder. Ancak örgütün faaliyetleri çerçevesinde sadece belirli bir suçun işlenmesini organize edenler bu suçun işlenmesini planlayıp yönetenler örgüt yöneticisi olarak kabul edilemez.
Geniş bir alanda faaliyet yürüten örgütlerin yöneticileri, örgüt yapılanması da dikkate alınarak somut olayın özelliklerine, bu kişilerin örgütün hiyerarşik yapısı içerisindeki konum ve görevlerine göre belirlenmelidir. Bu tür örgütlenmelerde her yöneticinin örgütün tamamını yönetmesi mümkün olmadığından, örgütün bölge, il, ilçe sorumlularının yönetici olup olmadıklarının sorumluluk sahalarındaki örgütsel faaliyetlerin yoğunluğu da gözetilerek belirlenmesi gerekir.
Örgüt üyesi, örgüt amacını benimseyen, örgütün hiyerarşik yapısına dahil olan ve bu suretle verilecek görevleri yerine getirmeye hazır olmak üzere kendi iradesini örgüt iradesine terk eden kişidir. Örgüt üyeliği; örgüte katılmayı, bağlanmayı, örgüte hâkim olan hiyerarşik gücün emrine girmeyi ifade etmektedir. Örgüt üyesi örgütle organik bağ kurup faaliyetlerine katılmalıdır. Organik bağ; canlı, geçişken, etkin, faili emir ve talimat almaya açık tutan ve hiyerarşik konumunu tespit eden bağ olup üyeliğin en önemli unsurudur. Örgüte yardımda veya örgüt adına suç işlemede de örgüt yöneticileri veya diğer mensuplarının emir ya da talimatları vardır. Ancak örgüt üyeliğini belirlemedeki ayırt edici fark, örgüt üyesinin örgüt hiyerarşisi dahilinde verilen her türlü emir ve talimatı sorgulamaksızın tamamen teslimiyet duygusuyla yerine getirmeye hazır olması ve öylece ifa etmesidir.
Örgüt üyesinin bu suçtan cezalandırılması için örgüt faaliyeti kapsamında ve amacı doğrultusunda bir suç işlemesi gerekmez ise de örgütün varlığına veya güçlendirilmesine nedensel bir bağ taşıyan maddi ya da manevi somut bir katkısının bulunması gerekir. Üyelik mütemadi bir suç olması nedeniyle de eylemlerde bir süre devam eden yoğunluk aranır.
Bu ilkeler ışığında iç hukukumuzdaki düzenlemelere göz atıldığında;
Terör konusunu özel bir kanunla düzenleme yoluna giden kanun koyucu, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 1. maddesinde terörü; “Cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasî, hukukî, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü suç teşkil eden eylemlerdir.” aynı Kanun’un 2. maddesinin birinci fıkrasında terör suçlusunu; “Birinci maddede belirlenen amaçlara ulaşmak için meydana getirilmiş örgütlerin mensubu olup da, bu amaçlar doğrultusunda diğerleri ile beraber veya tek başına suç işleyen veya amaçlanan suçu işlemese dahi örgütlerin mensubu olan kişi…” şeklinde tanımlamış, aynı maddenin ikinci fıkrasında ise terör örgütüne mensup olmasa da örgüt adına suç işleyenlerin de terör suçlusu sayılacağını hüküm altına almıştır.
Bu genel terör ve terör suçlusu tanımları dışında 3713 sayılı Kanun’un 3. maddesinde doğrudan terör suçları, 4. maddesinde de dolaylı terör suçları düzenlenmiştir.
TCK’nın 314. maddesi bakımından bir oluşumun veya yapılanmanın, silahlı terör örgütü sayılabilmesi için;
a) Yöntem: Terör örgütü, cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle hareket eden bir örgüt tipidir.
b) Amaç-Saik: Silahlı terör örgütü, siyasi maksatla faaliyet gösteren örgütleri ifade eder. Bu bakımdan 3713 sayılı Kanun’un birinci maddesinde sayılan amaca yönelik ve Devletin Anayasal düzenine veya güvenliğine karşı bir suç işlemek amacıyla faaliyet gösterir.
c) Elverişlilik: Silahlı terör örgütünün, TCK’nın İkinci Kitabının Dördüncü Kısmının Dördüncü ve Beşinci Bölümlerinde yer alan suçları amaç suç olarak işlemek üzere kurulmuş ve amaca matuf bir eylem gerçekleştirmeye yeterli derecede silahlı olması ya da bu silahları kullanabilme imkânına sahip bulunması gerekir. Amaca matuf kavramı ise silahlı terör örgütünün yapısının, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olmasını ifade eder.
d) Araç-gereç: Örgüt mensuplarının tamamı olmasa bile bir kısmının silahlı olması silahlı terör örgütünün oluşması için yeterlidir. Örgüt, bu silahları gerektiğinde kullanma imkanına sahip ise silahlı olduğu kabul edilmelidir. Silahlı terör örgütünün elinde bulunan silahın devlete ait olması ya da bu silahların hukuka aykırı yollardan elde edilmesi bu suçun oluşması açısından önem taşımaz.
Türk halkı 40 yılı aşkın süredir etnik, ideolojik veya dini temellere dayalı çeşitli terör örgütleri tarafından yapılan saldırılara muhatap olmuş, binlerce insan hayatını kaybetmiş veya ağır şekilde yaralanmıştır. İnsanların refahı için harcanması gereken parasal kayıp hesap edilemeyecek boyuttadır. Örgütün baskısı yüzünden bazı insanlar en temel hak ve özgürlüklerini kullanamaz hâle gelmiş, yaşadıkları yerleri terk etmek ya da örgütün talimatları doğrultusunda hareket etmek zorunda kalmışlardır. Devlet, bu tehdidin devam ettiği zamanlarda dahi insan haklarına ilişkin uluslararası sözleşmeleri imzalayarak kişisel hak ve özgürlükleri korumak iradesini ortaya koymuştur. Nitekim bu sözleşmelerdeki hakların, hiyerarşik olarak kanunlar üstü biçimde uygulanacağına dair Anayasal hüküm kabul edilmiş olması ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin yargı yetkisinin tanınması bu iradenin somut örneklerinden birisidir. 1991 yılında yürürlüğe giren Terörle Mücadele Kanunu’nda 29 kez genel olarak özgürlükleri genişletme yönünde değişiklik yapılmıştır. Amaç suçlar bakımından tehlikelilik hâlinin somutlaşıp yakınlaşması durumunda halkta oluşan güvenlik kaygısının artmasına paralel kısıtlayıcı tedbirlere başvurulduğu görülmekle birlikte kişilerin barış ve güven içinde yaşama hakkına yönelik tehdidin azaldığı dönemlerde özgürlükleri genişleten düzenlemeler hız kazanmıştır.
Terörle Mücadele Kanunu’nun terör örgütlerini tanımlayan 7/1. maddesinde 29.06.2006 tarihinde 5532 sayılı Kanun’un 5. maddesiyle yapılan değişiklik sonrası oluşan hukuki durumun değerlendirilmesinde fayda görülmektedir. İlgili maddenin önceki hâli “Madde 7- “3 ve 4 üncü maddelerle Türk Ceza Kanununun 168. 169, 171, 313, 314 ve 315 inci maddeleri hükümleri saklı kalmak kaydıyla bu Kanunun 1 inci maddesinin kapsamına giren örgütleri her ne nam altında olursa olsun kuranlar veya bunların faaliyetlerini düzenleyenler veya yönetenler beş yıldan on yıla kadar ağır hapis ve ikiyüzmilyon liradan beşyüzmilyon liraya kadar ağır para cezası, bu örgütlere girenler üç yıldan beş yıla kadar ağır hapis ve yüzmilyon liradan üçyüzmilyon liraya kadar ağır para cezası ile cezalandırılırlar” şeklindeki iken 2006 yılında yapılan değişiklik sonrası “7/1. cebir ve şiddet kullanılarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemleriyle, 1 inci maddede belirtilen amaçlara yönelik olarak suç işlemek üzere, terör örgütü kuranlar, yönetenler ile bu örgüte üye olanlar Türk Ceza Kanununun 314 üncü maddesi hükümlerine göre cezalandırılır. Örgütün faaliyetini düzenleyenler de örgütün yöneticisi olarak cezalandırılır.” hâlini almıştır.
Bu değişiklik karşısında; Terörle Mücadele Kanun’unda yapılan örgüt tanımı ile TCK’nın 314/1-2. maddesindeki örgüt tanımı çelişmekte midir; mevzuatta silahlı veya silahsız iki ayrı örgüt varlığını sürdürmekte midir soruları gündeme gelmektedir. Başka deyimle Terörle Mücadele Kanunu’nun 7/1. maddesinin, TCK’nın 314. maddesine atfının unsur atfı mı yoksa ceza yaptırımına mı olduğu ortaya konulmalıdır. Silahlı terör örgütü suçunun unsurlarına TCK’nın 314. maddesinde yer verilmiştir. Yukarıda izah edildiği şekilde örgüt kurma, yönetme ya da üye olma, amaç suç bakımından hazırlık hareketi niteliğinde somut tehlike suçudur. Somut tehlike suçları zarar suçu niteliğinde olmayıp hazırlık hareketlerini cezalandıran istisnai düzenlemeler olması nedeniyle cebir ve şiddet içeren faaliyetlerde bulunma zorunluluğu yoktur, yeter ki cebre yönelik bir irade ortaya konulsun. Zira 5237 sayılı TCK’nın 221. maddesinin 1. bendinde örgüt kuran kişilerin, herhangi bir suç işlemeden örgütü dağıtmaları halinde cezai yaptırıma muhatap olmayacakları şeklindeki düzenleme bu görüşü doğrulamaktadır. Bu nedenle 3713 sayılı Kanun’un 7/1. maddesinde yapılan değişiklikle, failin örgüt üyesi olduğunun kabulü için cebir ve şiddet gerektiren fiili işlemesi zorunluluğu getirildiği ileri sürülemeyecektir. Bu değişiklik TMK’nın 1. maddesinde yazılı amaç suçların gerçekleştirilmesinde şiddetin gerekliliğini vurgulamanın yanında kurulan, yönetilen veya üyesi olunan örgütün cebir ve şiddeti araç olarak kullanma gerekliliğini ifade etmektedir. Aksi takdirde bu suçun tehlike suçu olma vasfını ortadan kaldırmış ve TCK’nın 220 ve 314. maddelerindeki unsurlarla çelişilmiş olacaktır.
Ceza Genel Kurulunun 24.01.2019 tarihli ve 417-44 sayılı, 20.12.2018 tarihli ve 419-661 sayılı ile 26.09.2017 tarihli ve 956-370 sayılı kararları ve bu suçların temyiz incelemesi ile görevli 16. Ceza Dairesinin kararlarında ayrıntılarıyla belirtildiği üzere;
FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü, paravan olarak kullandığı dini, din dışı dünyevi emellerine ulaşma aracı hâline getiren; siyasi, ekonomik ve toplumsal yeni bir düzen kurma tasavvuruna sahip örgüt liderinden aldığı talimatlar doğrultusunda hareket eden; bu amaçla öncelikle güç kaynaklarına sahip olmayı hedefleyip güçlü olmak ve yeni bir düzen kurmak için şeffaflık ve açıklık yerine büyük bir gizlilik içerisinde olmayı şiar edinen; bir istihbarat örgütü gibi kod isimler, özel haberleşme kanalları, kaynağı bilinmeyen paralar kullanıp böyle bir örgütlenmenin olmadığına herkesi inandırmaya çalışarak ve bunda başarılı olduğu ölçüde büyüyüp güçlenen, bir yandan da kendi mensubu olmayanları düşman olarak görüp mensuplarını motive eden; “Altın Nesil” adını verdiği kadrolarla sistemle çatışmak yerine sisteme sahip olma ilkesiyle devlete tabandan tavana sızan; bu kadroların sağladığı avantajlarla devlet içerisinde belli bir güce ulaştıktan sonra hasımlarını çeşitli hukuki görünümlü hukuk dışı yöntemlerle tasfiye eden; böylece devlet aygıtının bütün alt bileşenlerini ünite ünite kontrol altına almayı ve sisteme sahip olmayı planlayıp ele geçirdiği kamu gücünü de kullanarak toplumsal dönüşümü sağlamayı amaçlayan; casusluk faaliyetlerini de bünyesinde barındıran atipik/suigeneris bir terör örgütüdür.
İstişare kurulu, ülke, bölge, il, ilçe, semt, ev imamları gibi hiyerarşik bir yapı içeren insan gücünü ve finans kaynaklarını örgütsel menfaat ve ideolojisi çerçevesinde kullanıp Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tüm Anayasal kurumlarını ele geçirme amacı taşıyan FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü “gizli yaşamak, her zaman korkmak, doğruyu söylememek, gerçeği inkâr etmek” üzerine kuruludur.
FETÖ/PDY’nin Türk Silahlı Kuvvetlerine, Emniyet Teşkilatına ve MİT’e sızan militanları, şeklen kamu görevlisi gibi gözükse de bu kişilerin örgüt aidiyetleri diğer tüm aidiyetlerinden önce gelmektedir. FETÖ/PDY’nin devletin tasarrufunda bulunması gereken kamu gücünü, kendi örgütsel çıkarları lehine kullanmakta olduğu anlaşılmaktadır. Çeşitli aşamalardan geçirildikten sonra güçlü örgütsel bağlarla bağlandığı FETÖ/PDY’nin bir neferi olarak TSK, Emniyet Teşkilatı ve Milli İstihbarat Teşkilatında meslek hayatlarına başlayan örgüt mensupları, sahip oldukları silah ve zor kullanma yetkilerini FETÖ/PDY’deki hiyerarşik üstünden gelen emir doğrultusunda seferber etmeye hazır olacak şekilde bir ideolojik eğitimden geçirilmektedir. Nitekim hiyerarşik ilişki bakımından sıkı bir disiplinin hâkim olduğu Türk Silahlı Kuvvetlerinde dahi FETÖ/PDY mensuplarının darbeye teşebbüs sırasında genel olarak öğretmenlerden oluşan mahrem imam olarak adlandırılan sivil kişilerden aldıkları talimatlara göre hareket ettikleri veya alt rütbedeki subayların emirlerine uydukları birçok dava dosyasında görülmüştür.
Emniyet Genel Müdürlüğü kadrolarının etkin birimlerinde ve TSK’da yapılanan FETÖ/PDY, Emniyet ve TSK birimlerinin doğasında var olan cebir ve şiddet kullanma yetkisinin verdiği baskı ve korkutuculuğu kullanmaktadır. Örgüt mensuplarının silahlar üzerinde gerektiğinde tasarruf imkanının bulunması, silahlı terör örgütü suçunun oluşması için gerekli ve yeterli olmakla birlikte; 15.07.2016 tarihinde meydana gelen kalkışma esnasında TSK içerisinde yapılanıp görünürde TSK mensubu olan ve ancak örgüt liderinin emir ve talimatları ile hareket eden örgüt mensuplarınca silah kullanılmış, birçok sivil vatandaş ve kamu görevlisi öldürülüp yaralanmıştır.
Söz konusu terör örgütü, nihaî amaçlarına ulaşmak gayesiyle öncelikle askeriye, mülkiye, emniyet, yargı ve diğer stratejik öneme sahip kamu kurumlarını ele geçirmek için kendilerine engel olacaklarını düşündüğü bürokrat ve personelin sistem dışına çıkarılmasını sağlayarak örgüt elemanlarını bu makamlara getirmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tüm Anayasal kurumlarını ele geçirmeye yönelik nihaî hedefi bulunan FETÖ/PDY, söz konusu ele geçirme süreci tamamlandıktan sonra devlet, toplum ve fertlere dair ne varsa ideolojisi doğrultusunda yeniden dizayn ederek oligarşik özellikler taşıyan bir zümre eliyle ekonomik, toplumsal ve siyasal gücü yönetmek ve aynı zamanda uluslararası düzeyde büyük ve etkili siyasi/ekonomik güç haline gelmek amacıyla hareket etmektedir.
Örgütte sıkı bir disiplin ve eylemli bir işbirliğinin bulunduğu, örgütün kurucusu, yöneticileri ve üyeleri arasında sıkı bir hiyerarşik bağın mevcut olduğu, gizliliğe riayet edildiği, illegal faaliyetleri gizleyebilmek için hiyerarşik yapıya uygun hücre sistemi içinde yapılanarak grup imamları tarafından emir talimat verilmesi ve üyeleri arasında haberleşmenin sağlanması için ByLock gibi haberleşme araçlarının kullanıldığı, görünür yüzüyle gerçek yüzü arasındaki farkın gizlendiği, amaca ulaşabilmek için yeterli eleman, araç ve gerece sahip olduğu, amacının Anayasa’da öngörülen meşru yöntemlerle iktidara gelmek olmayıp örgütün yarattığı kaos ortamı sonucu, demokratik olmayan yöntemlerle cebir şiddet kullanmak suretiyle parlamento, hükûmet ve diğer Anayasal kurumları feshedip iktidarı ele geçirmek olduğu, bu amaçla Emniyet, Jandarma, MİT ve Genel Kurmay Başkanlığı gibi kuvvet kullanma yetkisini haiz kurumlara sızan mensupları vasıtasıyla, kendisinden olmayan güvenlik güçlerine, kamu görevlilerine, halka, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi ve Meclis binası gibi simge binalar ve birçok kamu binasına karşı ağır silahlarla saldırıda bulunmak suretiyle amaç suçu gerçekleştirmeye elverişli öldürme ve yaralama gibi çok sayıda vahim eylem gerçekleştirdiği, anılan örgüt mensupları hakkında 15 Temmuz darbe girişiminden ya da örgüt faaliyetleri kapsamında işlenen diğer bir kısım eylemlere ilişkin bir kısmı derdest olan ya da mahkemelerce karara bağlanan davalar, bu davalarda dinlenen itirafçı sanıkların savunmaları ve gizli-açık tanık anlatımları, bu davalarda verilen mahkeme ve Yargıtay kararları, örgüt lider ve yöneticilerinin açık kaynaklardaki yazılı ve sözlü açıklamaları gibi olgu ve tespitler dikkate alındığında;
FETÖ/PDY, küresel güçlerin stratejik hedeflerini gerçekleştirmek üzere kurulan bir maşa olarak; Anayasa’da belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasi, hukuki, sosyal, laik ve ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini yıkıp ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini bozmak amacıyla kurulmuş bir terör örgütüdür. Bu örgüt, kuruluşundan 15 Temmuz sürecine kadar örgüt lideri… tarafından belirlenen ideoloji doğrultusunda amaçlarını gerçekleştirmek için hareket etmiştir. Gerçekleştirilen eylemlerde kullanılan yöntem, bir kısım örgüt mensuplarının silah kullanma yetkisini haiz resmi kurumlarda görevli olması, örgüt mensuplarının bu silahlar üzerinde tasarrufta bulunma imkânlarının var olması ve örgüt hiyerarşisi doğrultusunda emir verilmesi hâlinde silah kullanmaktan çekinmeyeceklerinin anlaşılması karşısında tasarrufunda bulunan araç, gereç ve ağır harp silahları bakımından 5237 sayılı TCK’nın 314. maddesi kapsamında bir silahlı terör örgütüdür.
Ceza Genel Kurulunun 24.01.2019 tarihli ve 417-44 sayılı ile 20.12.2018 tarihli ve 419-661 sayılı kararlarında da ayrıntılarıyla belirtildiği üzere;
Gelişen teknolojiyle beraber hayatın her alanında kullanılan bilişim teknolojisi, muhakeme konusu olayların aydınlatılmasında etkin rol oynayan deliller arasında ön sıralarda yer almaktadır.
Kural olarak kişiler arasındaki haberleşme gizlidir. Ancak terör örgütlerinin yasa dışı amaçlarını gerçekleştirirken, mensuplarının ve faaliyetlerinin kolluk güçleri tarafından tespit edilememesi için çağın şartlarına uygun teknik olarak daha gelişmiş haberleşme sistemleri kullandıkları sıklıkla görülmektedir. Nitekim ByLock iletişim sistemi, global bir uygulama görüntüsü altında belli bir tarihten sonra yenilenen ve geliştirilen hâliyle münhasıran FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü mensuplarının kullanımına sunulmuş bir programdır. Benzer iletişim araçlarında olduğu gibi sisteme dahil olup kullanmak kişilerin istekleriyle değil örgüt yöneticilerinin inisiyatifi ile gerçekleşmiştir. Üyeler arasındaki haberleşmede zaman zaman gündelik işlerle ilgili mesajlar paylaşılsa da ağırlıklı olarak örgütsel talimatların iletildiği, faaliyetlerin değerlendirildiği, örgüt mensupları arasındaki bağlılığı artırıcı ve motive edici haberlerin paylaşıldığı bir sisteme dönüştüğü anlaşılmış olup ByLock iletişim sisteminin FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü mensuplarının kullanmaları amacıyla oluşturulan ve münhasıran bu terör örgütünün bir kısım mensupları tarafından kullanılan bir ağ olması nedeniyle; örgüt talimatı ile bu ağa dahil olunduğunun ve gizliliği sağlamak için haberleşme amacıyla kullanıldığının, her türlü şüpheden uzak, kesin kanaate ulaştıracak teknik verilerle tespiti hâlinde kişinin örgütle bağlantısını gösteren bir delil olacağı kabul edilmiştir.
ByLock sisteminin kullanılması için indirilmesi yeterli olmayıp özel bir kurulum gerektiren, güçlü bir kriptolama yoluyla internet bağlantısı üzerinden iletişim sağlamak üzere, gönderilen her bir mesajın farklı bir kripto anahtarı ile şifrelenerek iletilmesine dayanan bir tasarıma sahiptir. Bu şifrelemenin, kullanıcıların kendi aralarında bilgi aktarırken üçüncü kişilerin bu bilgiye izinsiz şekilde (hack) ulaşmasını engellemeye yönelik bir güvenlik sistemi olduğu tespit edilmiştir.
2014 yılı başlarında işletim sistemlerine ait uygulama mağazalarında yer alıp bir süre herkesin ulaşımına açık olan ByLock’un, bu mağazalardan kaldırılmasından sonra geliştirilen ve yenilenen sürümünün ancak örgüt mensuplarınca harici bellek, hafıza kartları ve Bluetooth yoluyla yüklenildiği yürütülen soruşturma ve kovuşturma dosyalarındaki ifadeler, mesajlar ve e-postalardan anlaşılmıştır.
ByLock iletişim sisteminin hukuki alt yapısı;
2937 sayılı MİT Kanunu’nun 6. maddesinin “g” bendinde; Telekomünikasyon kanallarından geçen dış istihbarat, millî savunma, terörizm ve uluslararası suçlar ile siber güvenlikle ilgili verileri toplayabileceği, 4. maddesinin “i” bendinde ise dış istihbarat, millî savunma, terörle mücadele ve uluslararası suçlar ile siber güvenlik konularında her türlü teknik istihbarat ve insan istihbaratı usul, araç ve sistemlerini kullanmak suretiyle bilgi, belge, haber ve veri toplamak, kaydetmek, analiz etmek ve üretilen istihbaratı gerekli kuruluşlara ulaştırmakla görevli olmanın yanında Devletin güvenliğini ilgilendiren ve suç işlendiği şüphesi doğuran somut verileri terörle mücadele konusunda görevli idari ve adli birimlere ulaştırmakla yükümlüdür. Nitekim, ByLock uygulamasına ait sunucular üzerindeki veriler hakkında düzenlenen teknik analiz raporu ve dijital materyallerin … Cumhuriyet Başsavcılığına ve Emniyet Genel Müdürlüğüne ulaştırıldığı görülmektedir. Bu aşamadan sonra adli sürecin başlatılması ve bu noktadan sonra CMK hükümlerine göre soruşturma işlemlerinin yapılması zorunludur. Nitekim … Cumhuriyet Başsavcılığı ByLock ile ilgili dijital materyallerin teslim edilmesi üzerine 2016/104109 sor. ve 2016/180056 numara üzerinden başlattığı soruşturma kapsamında, CMK’nın 134. maddesine göre gönderilen dijital materyallerle ilgili 09.12.2016 tarihli ve 2016/104109 soruşturma sayılı yazısı ile … 4. Sulh Ceza Hakimliğine Milli İstihbarat Teşkilatınca teslim edilen …..üzerinde …..seri numaralı ve ön yüzünde 1173d7a09195cf0274ce24f0d69ede96 yazılı harddisk, 2-1 adet …. kısmında ….. yazılı flash bellek üzerinde CMK’nın 134. maddesi gereğince inceleme yapılmasına, 2 adet kopya çıkartılmasına, kopya üzerinde kayıtların çözülerek metin haline getirilmesine karar verilmesini istendiği, … 4. Sulh Ceza Hâkimliğince bu talep kabul ederek 09.12.2016 tarihli ve 2016/6774 D. … nolu karar ile dijital materyaller üzerinde inceleme yapılması, kopya çıkarılması ve kopya üzerinde bilirkişi incelemesi yapılarak metin haline getirilmesine ve bir kopyasının … Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine karar vermiştir.
Soruşturma aşamasında olayın aydınlatılması amacıyla el konulan veya talep edilen elektronik verilerden doğrudan suçla ilgili olanlar elektronik delil olarak kabul edilmektedir. Bir suçun işlendiği iddiasıyla başlatılan soruşturma kapsamında, dijital veri ve delil elde etmek amacıyla bilgisayarlarda, bilgisayar programlarında, bilgisayar kütüğünde, bilgisayar ağları ve diğer uzak bilgisayar kütüklerinde ve çıkarılabilir donanımlarda arama yapılması gerekebilir. Bu konuda uygulanacak iki kural vardır. Birisi CMK’nın 134. maddesi, diğeri de 27.07.2016 tarihinde ilan edilen olağanüstü hâl kapsamında çıkartılan 667 ve 668 sayılı KHK’larla Türk Ceza Kanunu’nun ikinci kitap, dördüncü kısım, dördüncü, beşinci, altınca ve yedinci bölümde tanımlanan suçlar, Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar ve bu suçlar kapsamına girip girmediğine bakılmaksızın, toplu yani en az üç kişinin iştiraki ile işlenen suçlarda uygulanabilecek 668 sayılı KHK’nın 3. maddesinin 1. fıkrasının (j) bendidir. Bu düzenleme, 6755 sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler İle Bazı Kurum Ve Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun’un 3. maddesinin 1. fıkrasının (j) bendinde aynen yer almıştır. Bu sebeple bilgisayarda arama, kopyalama ve el koyma konusunda CMK’nın 134 ve 6755 sayılı Kanun’un 3. maddesinin 1. fıkrasının (j) bendi birlikte uygulanacaktır. Bu uygulama sırasında 6755 sayılı Kanun’un “soruşturma ve kovuşturma işlemleri” başlıklı 3. maddesinin 1. fıkrasında sayılan suçlar yönünden öncelik aynı Kanun’un 3/1-j maddesi olacak, burada hüküm bulunmayan hâlde CMK’nın 134. maddesine göre hareket edilecektir. Olağanüstü hâl kaldırıldığı anda bilgisayarda arama, kopyalama ve el koyma konusunda öngörülen istisnai tedbirin uygulaması son bulacaktır. Bilgisayarlarda, bilgisayar programlarında ve kütüklerinde arama, kopyalama ve elkoyma koruma tedbiri, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 134’üncü maddesinde düzenlenmiştir. Bu koruma tedbiri, CMK’nın 116 ve 123. maddelerinde düzenlenen “arama” ve “el koyma” koruma tedbirlerinin özel bir görünümünü oluşturmaktadır. Buna göre, bir suç dolayısıyla yapılan soruşturmada, başka surette delil elde etme imkânının bulunmaması hâlinde Cumhuriyet savcısının istemi üzerine şüphelinin kullandığı bilgisayar ve bilgisayar programları ile bilgisayar kütüklerinde arama yapılmasına, bilgisayar kayıtlarından kopya çıkarılmasına ve bu kayıtların çözülerek metin hâline getirilmesine hâkim tarafından karar verilir. Bilgisayar, bilgisayar programları ve bilgisayar kütüklerine şifrenin çözülememesinden dolayı girilememesi veya gizlenmiş bilgilere ulaşılamaması hâlinde çözümün yapılabilmesi ve gerekli kopyaların alınabilmesi için bu araç ve gereçlere el konulabilir. CMK’nın 134. maddesindeki “bilgisayar kütükleri” ifadesi teknik anlamda sadece masaüstü ve dizüstü bilgisayarlarda bulunanları değil; CD, DVD, flash disk, disket, harddisk vs. tüm çıkarılabilir bellekler, telefon vb. dijital tabanlı mobil cihazlarda dahil olmak üzere herhangi bir bilgi işlem veya veri toplama araç ya da gerecinde bulunabilecek tüm dijital dosyaları kapsamaktadır. Adli Ve Önleme Aramaları Yönetmeliği’nin “bilgisayarlarda, bilgisayar programlarında ve kütüklerinde arama, kopyalama ve el koyma” kenar başlıklı 17. maddesinde el koyma sırasında zorunlu kılınan yedekleme işleminin, “bilgisayar ağları ve diğer uzak bilgisayar kütükleri ile çıkarılabilir donanımlar hakkında da” uygulanmasının dayanağı budur.
10 Kasım 2010 tarihinde Türkiye tarafından imzalanan, 22.04.2014 tarihinde ve 6533 sayılı “Sanal Ortamda İşlenen Suçlar Sözleşmesi” adı ile onaylanıp 02.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren ve Anayasa’nın 90. maddesi gereğince iç hukukumuzun bir parçası olarak kabul edilen Avrupa Siber Suçlar Sözleşmesi’nde bilgisayarlarda, bilgisayar programlarında, bilgisayar kütüklerinde, bilgisayar ağları ve verilerin saklandığı depolarda ve uzak bilgisayar kütüklerinde arama, kopyalama ve el koyma tedbirlerinin uygulanabileceği kabul edilmiştir. Bilgisayar kütükleri (computer files) yalnızca kullanıcının kendi bilgisayarında yer alan bir bilgisayar programı aracılığıyla kullanılabilen, verilerin saklandığı depolama araçlarıyla sınırlı değildir. Bunun yanında bir bilgisayar aracılığıyla ağ üzerinden ulaşılabilen gerek kullanıcıya ait gerekse kullanıcıya ait olmayıp ancak ortak paylaşıma ve kullanıma açık diğer bilgisayarlardaki veri depolama araçlarına ulaşabilmek mümkündür. CMK’nın 134/1. maddesinde “şüphelinin kullandığı bilgisayar ve bilgisayar programları ile bilgisayar kütüklerinde” arama ve kopyalama işleminin yapılabileceği belirtilmiştir. Kanun koyucu, söz konusu maddede arama ve kopyalama işlemlerinin yapılacağı araçların şüpheliye ait olmasını aramamış, şüphelinin fiilen bu araçları kullanıyor olmasını yeterli görmüştür. Maddede özellikle “şüphelinin kullandığı” ifadesine yer verilmiştir; zira üzerinde arama ve kopyalama işlemi yapılacak bilişim sisteminin şüpheliye ait olması gerekmez. Şüphelinin maliki olduğu, kiraladığı, ödünç aldığı ya da ortak kullanıma açık bir bilgisayarı eylemini gerçekleştirirken kullanması bu tedbirin uygulanması için yeterlidir. Ancak delile ulaşmak için sadece failin kullandığı bilişim sisteminde arama yapılması yeterli değildir. Bilgisayarlarda, bilgisayar programları, bilgisayar kütükleri veya diğer araçlarda yapılacak aramanın konusu “elektronik veri”dir. Bu araçlarda arama işleminde amaç suçla bağlantılı her türlü elektronik veriye ulaşmaktır. Bu kapsamda bilgisayardaki mevcut klasördeki dokümanların tümü taranabilir. Bilgisayarda, şüpheli veya sanığın internet ortamında çeşitli programlar ya da sosyal iletişim siteleri (Msn Messenger, Facebook, Twitter vb.) vasıtasıyla gerçekleştirdiği iletişime ilişkin kayıtların aranması, CMK’nın 135. maddesine göre değil CMK’nın 134. maddesine göre yapılabilir. Zira CMK’nın 135. maddesinde düzenlenen telekomünikasyon yoluyla iletişimin denetlenmesi koruma tedbiri, teknik araçlarla iletişimin tespitini, dinlenmesini ve kayda alınmasını kapsamaktadır. CMK’nın 135. maddesine göre yapılan iletişimin dinlenmesi ve kaydı, geçmişe dönük olarak değil geleceğe dönük olarak yapılabilir. Diğer bir ifadeyle geçmişte gerçekleşen iletişimin dinlenebilmesi, kayda alınabilmesi mümkün değildir. Ancak internet ortamında gerçekleştirilen iletişime ilişkin kayıtlar, bilgisayar kütüğünde kayıt altına alındığından bu iletişim kayıtları hakkında CMK’nın 134. maddesindeki koruma tedbiri kapsamında arama, kopyalama ve elkoyma tedbirleri uygulanabilir. Bireyin e-posta, yazışma ve haberleşmeleri CMK’nın 135. maddesi kapsamında değerlendirilirken, bireyin kendisine e-posta ile gelen bir yazı, resim, görüntü veya ek dosyayı kullandığı bilgisayara veya taşınır belleğe kaydettiğinde, artık bu belge haberleşme hürriyetinin dolayısıyla iletişimin denetlenmesinden çıkıp CMK’nın 134. maddesi kapsamında bilişim cihazına kayıtlı bilgi ve belgeye dönüşecektir. Kriptolu haberleşme sonucunda silinmiş mesajların gerek bilgisayarda gerekse sistem üzerinde ele geçirilmesi de telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişim denetimi kapsamında olmayıp bu gibi hallerde CMK’nın 134. maddesinde düzenlenen bilgisayarlarda, bilgisayar programlarında ve kütüklerinde arama, kopyalama ve el koyma tedbiri söz konusu olabilir.
Sonuç olarak, … Cumhuriyet Başsavcılığının dijital materyaller üzerinde CMK’nın 134. maddesi gereğince … 4. Sulh Ceza Hâkimliğinden aldığı inceleme kopyalama ve çözümleme kararına istinaden Emniyet Genel Müdürlüğü KOM Daire Başkanlığı uzmanlarınca düzenlenen 18.02.2017 tarihli ByLock raporu, açık kaynaklar, dosyadaki diğer bilgi ve belgeler, yasa, Anayasa ve uluslararası sözleşmeler göz önüne alınarak yapılan tespit ve değerlendirmeler sonucunda; MİT tarafından yasal olarak elde edildiği kabul edilen dijital materyaller üzerinde … Cumhuriyet Başsavcılığının talebi ile CMK’nın 134. maddesi gereğince … 4. Sulh Ceza Hâkimliğinden alınan “inceleme kopyalama ve çözümleme” kararına istinaden bilgisayardaki ve bilgisayar kütüklerindeki iletilerin tespiti işleminde herhangi bir hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Haklarında soruşturma işlemi başlamamış ya da soruşturması devam eden yüz binden fazla şüphelinin delil niteliğinde kişisel bilgisi bulunan Emniyet Genel Müdürlüğü KOM Daire Başkanlığı uzmanları tarafından üzerinde çalışma yapılan ByLock ana serverının, soruşturmanın selameti ve kişilerin masumiyet karinesinin korunması açısından sanıklara teslim edilmesi mümkün olmamış, ilgililer hakkında görevlilerin incelemesi sonucu ortaya çıkan raporlara yönelik somut itirazlar soruşturma ve kovuşturma aşamasında inceleme ve değerlendirmeye tabi tutulmuştur.
ByLock iletişim sistemine ilişkin yapılan bu açıklamalardan sonra, dosyada bulunmayan, buna bağlı olarak duruşmada değerlendirilmeyen “ByLock tespit ve değerlendirme tutanağı”nın getirtilerek, ayrıca itiraz incelemesi sırasında dosyaya girmiş olan, aynı örgüt kapsamında yürütülen farklı soruşturma ve kovuşturmalarda haklarında işlem yapılan diğer kişilerin aşamalardaki savunmalarında sanık hakkında da beyanda bulunmaları durumunda, bu kişilerin usule uygun şekilde duruşmada dinlenmelerine ya da aşamalardaki savunmalarına ilişkin tüm tutanakların getirtilmesine gerek olup olmadığının silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri ile ceza muhakemesi hukuku kuralları bakımından ele alınması gereklidir.
Temyiz, ancak hükmün hukuka aykırı olması nedenine dayanır. Bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması hukuka aykırılıktır. Mahkeme hukukun çizdiği sınırlar içinde bir vicdani kanaate ulaşmalıdır. Vicdani kanaat kanun yolunda denetlenebilir mi sorusunu cevaplandırırken doktrindeki görüşlerin değerlendirilmesi gereklidir. “Yargıtay ilk derece mahkemesi gibi öğrenme muhakemesi yapmadığından olay denetimi yapmamalıdır”. Ancak Yargıtay hâkimleri de tecrübe ve mantık kurallarını ilk derece hâkimleri gibi bilirler. Bu nedenle delil araçlarının değerlendirilmesi ve boşlukların doldurulması sırasında akıl yürütmede bir hata yapılmış ise, mantıksal çelişkilere düşülmüşse bu durum dikkate alınacaktır (Kunter-Yenisey-CMK s. 114; Feyzioğlu, Vicdani Kanaat, s. 179; Serap Keskin, Ceza Muhakemesinde Temyiz Nedeni Olarak Hukuka Aykırılık, … 1997, s. 79).
“Vicdani kanaate ulaşmadaki hukuka aykırılıklar sadece muhakeme hukukuna değil, sonuçta maddi hukuku da ihlal eder. Hüküm, kıyas yöntemi uygulanarak ulaşılan bir sonuçtur. Kıyasta kullanılan büyük önerme maddi hukuk kuralıdır. Küçük önerme ise maddi sorunun vicdani kanaat ölçüsüne göre çözülmüş halidir. Bu ikisi birbirlerine uygulanır. Sonuç çıkarılır. Hüküm verilir.” (Feyzioğlu, Tanıklık, s. 21) “Kıyasta kullanılan büyük önerme ile küçük önerme birbirleri ile ilgisiz, birbirinden bağımsız değildir. Maddi sorunun yanlış çözülmesi hâlinde büyük önerme de yanlış olacaktır. Bu nedenle Yargıtayın görünüşte maddi olaya ilişkin yaptığı denetim, sonuçta hukuki olaya ilişkin olacaktır” (Kunter-Yenisey a.g.e s. 1114, Feyzioğlu s. 184).
Delil araçlarının olay mahkemesi tarafından nasıl değerlendirildiğinin Yargıtay tarafından denetlenmesi mümkündür. Ancak Yargıtay olay mahkemesinin delil araçlarını, çelişme yönteminin hayata geçirildiği, sözlülük gibi doğrudan doğruyalık gibi vicdani kanaatin oluşumu için son derece önemli ilkelerin gereklerinin yerine getirildiği bir duruşmada değerlendirildiğinin gözden çıkarmamalı, dosyadaki tutanakları okumakla edindiği kanaate dayanarak kendini olay mahkemesi yerine koyması, delilleri öğrenme duruşması gibi değerlendirmesi mümkün değildir (Sami Selçuk, Feyzioğlu s. 182-183; Keskin s. 78).
Yapılan yargılama sırasında delillerin ibrazı ve değerlendirilmesi, adil yargılanma hakkının unsurlarından biri olarak kabul edilen silahların eşitliği ilkesi kapsamında ele alınmaktadır. Silahların eşitliği ilkesi davanın taraflarının usuli haklar bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması anlamına gelir (AYM; B. N: 2013/1134, 16.05.2013 ve B. N: 2014/9817, 26.02.2015). Silahların eşitliği ilkesinin tamamlayıcısı olan çelişmeli yargılanma hakkı, kural olarak bir hukuk ya da ceza davasında tüm taraflara, gösterilen kanıtlar ve sunulan görüşler hakkında bilgi sahibi olma ve bunlarla ilgili görüş bildirebilme imkânı vermektedir. Temyiz denetiminde gerekçenin dosya içeriğiyle uyumlu olup olmadığı da denetlenmelidir. Zira yetersiz (eksik) gerekçe iki şekilde ortaya çıkabilir. Mevcut delillerin bir kısmının toplanmaması ve araştırmanın eksik bırakılması söz konusu olabilir. Diğeri ise delillerin toplanmış olmasına rağmen bir kısım delillerin hükümde değerlendirme dışı bırakılması ve niçin değerlendirme dışı bırakıldığının da izah edilmemesidir. Bu durum Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 04.01.2003 tarihli, 8-239/259 sayılı kararında; istem konusundaki değerlendirmenin, hukuka veya uygulanmasına yer olmadığına karar verilirken gösterilen gerekçe, sanığın kişiliği ile ilgili bilgi ve belgelerin isabetle değerlendirildiğini gösterir biçimde yasal ve yeterli olmalıdır. Yerleşik uygulamaya göre sonuca etkili bir veya birkaç delillin toplanmamış olması eksik soruşturma kabul edilmekte ve buna ilişkin kararlarda yetersiz gerekçeye vurgu yapılmaktadır. Başka bir ifadeyle eksik gerekçe ile eksik soruşturma özdeş kabul edilmektedir.
Bu ilkelerle uyumlu olarak 5271 sayılı CMK’nın “Duruşmada Okunması Zorunlu Belge ve Tutanaklar” başlıklı 209. maddesinin birinci fıkrası;
“Naip veya istinabe yoluyla sorgusu yapılan sanığa ait sorgu tutanakları, naip veya istinabe yoluyla dinlenen tanığın ifade tutanakları ile muayene ve keşif tutanakları gibi delil olarak kullanılacak belgeler ve diğer yazılar, adlî sicil özetleri ve sanığın kişisel ve ekonomik durumuna ilişkin bilgilerin yer aldığı belgeler, duruşmada okunur” şeklinde iken, 24.12.2017 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 696 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 97. maddesi ile anılan maddenin başlığında yer alan “okunması” ibaresi “anlatılması” şeklinde, maddenin birinci fıkrasında yer alan “okunur” ibaresi de “anlatılır” şeklinde değiştirilmiş ve bu değişiklik 08.03.2018 tarihinde yürürlüğe giren 7079 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun’un 91. maddesiyle kanunlaşmıştır.
Aynı Kanun’un “Duruşmada okunmayacak belgeler” başlıklı 210. maddesinde;
“(1) Olayın delili, bir tanığın açıklamalarından ibaret ise, bu tanık duruşmada mutlaka dinlenir. Daha önce yapılan dinleme sırasında düzenlenmiş tutanağın veya yazılı bir açıklamanın okunması dinleme yerine geçemez.
(2) Tanıklıktan çekinebilecek olan kişi, duruşmada tanıklıktan çekindiğinde, önceki ifadesine ilişkin tutanak okunamaz.”
“Delilleri Takdir Yetkisi” başlıklı 217. maddesinin birinci fıkrasında da;
“Hâkim, kararını ancak duruşmaya getirilmiş ve huzurunda tartışılmış delillere dayandırabilir. Bu deliller hâkimin vicdanî kanaatiyle serbestçe takdir edilir”
Şeklinde düzenlemeler yer almaktadır.
Ceza muhakemesi hukukumuzda duruşmanın doğrudan doğruyalığı (yüz yüzelik) ve sözlülük ilkeleri esas alınmış olup hüküm verecek olan mahkeme hâkimi sanık, tanık ve olayın tüm delilleri ile birebir karşı karşıya gelecektir. Böylece, belirtilen ilkeler ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde yer alan “adil yargılama” hakkının temel gerekleri ve CMK’nın 217. maddesi uyarınca hâkim, kararını ancak duruşmaya getirilmiş ve huzurunda tartışılmış delillere dayandırabilecektir.
Yine, ceza yargılamasında hangi hususun hangi delillerle ispat olunacağı konusunda bir sınırlama bulunmayıp delil serbestisi içinde yargılama yapan hâkim, hukuka uygun şekilde elde edilmiş her türlü delili kullanmak suretiyle sanığın aleyhine olduğu kadar lehine olan delilleri de araştırıp değerlendirerek kuşkudan arınmış bir sonuca ulaşmalıdır. Yargılama konusu olayın açıklığa kavuşturulması ve maddi gerçeğin bulunabilmesi için ispat amacıyla kullanılan her araç delil olarak kabul edilir.
Eksik soruşturma, delillerin tümünün toplanmaması, bilirkişi incelemesi yapılmaması, tanıkların dinlenmemesi ve deliller arasındaki çelişki, belirsizlik ve eksikliklerin giderilmemesi hâllerinde mahkumiyet kararı verilemez. (CGK. 01.05.2007, 2007/1-43, 2007/101 sayılı kararı) Ancak böyle bir durumda şüpheden sanık yararlanır ilkesine dayanarak beraat kararı verilmesi de hukuka uygun olmayacaktır. Çünkü şüpheden sanığın yararlanabilmesi için tüm çabalara rağmen şüphenin yenilememiş olması gerekir. Oysa olayla ilgili toplanmamış delillerin bulunması hâlinde tüm çabanın sarf edildiğinden bahsetmek mümkün değildir. Belirtilen eksikliklerin giderilmesinden sonra bir sonuca ulaşılabilir (Ünver, Ceza Muhakemesinde İspat, s. 125).
Eksik araştırma ve soruşturmaya dayalı mahkumiyet kararı verilmesi kadar beraat kararı verilmesi de hukuka aykırıdır. Çünkü ceza muhakemesinin amacı somut gerçeğin ortaya çıkarılması için yeterli araştırma yapılması ilkesidir. Bu nedenle hükmün kesinleşinceye kadar inceleme olanağı bulunan delillerin ele alınıp değerlendirilmesi gerekir. Başka bir ifadeyle ceza sorumluluğu esaslarına uygun bir hüküm kurulabilmesi ve adaletin gerçekleştirilebilmesi için, öne sürülen ve olaya ışık tutabilecek nitelikteki tüm delillerin ve belgelerin duruşmada tartışılması ve hükümde değerlendirilmesi zorunludur (Yardımcı Doç. Dr. Erdal Yerdelen, Ceza Muhakemesinde Hükmün Gerekçesi s. 356).
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Bylock iletişim sisteminin FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensuplarının kullanmaları amacıyla oluşturulan ve münhasıran bir suç örgütünün bir kısım mensupları tarafından kullanılan bir ağ olması nedeniyle örgüt talimatı ile bu ağa dahil olunduğunun ve gizliliği sağlamak için haberleşme amacıyla kullanıldığının her türlü şüpheden uzak kesin kanaate ulaştıracak teknik verilerle tespiti hâlinde kişinin örgütle bağlantısını gösteren delil olacağı kabul edilmekle; Bylock kullanıcısı olduğunu kabul etmeyen sanığın, Bylock uygulamasını kullandığının kuşkuya yer vermeyecek şekilde teknik verilerle tespiti hâlinde, bu delilin suçun sübutu açısından belirleyici nitelikte olması karşısında, ilgili birimlerden ayrıntılı Bylock tespit ve değerlendirme tutanağı yeniden istenerek, bununla birlikte sanıkla ilgisi nedeniyle aşamalarda soruşturma ifadelerinin birer sureti dosyaya konulan … Süer, XXXXXX ve XXXXXXXX beyanlarının da delil olarak kabul edilip edilmeyeceğinin değerlendirilmesi gerektiğinin anlaşılması karşısında, CMK’nın 215 ve 217. maddeleri gereğince duruşmada sanık ve müdafisine okunup diyecekleri sorulduktan sonra bir karar verilmesi gerekirken, sanığın Bylock kullanıcısı olduğuna dair yetersiz belgelere dayanılarak eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının reddine karar verilmelidir.
SONUÇ:
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının REDDİNE,
2- Gözaltında, tutuklulukta geçirilen süreler ve koşullu salıverilme tarihine kadar cezaevinde kalması gereken süre birlikte gözetildiğinde; sanık …’ın tutuklu bulunduğu silahlı terör örgütüne üye olma suçundan TAHLİYESİNE, başka bir suçtan hükümlü veya tutuklu olmadığı takdirde derhal salıverilmesi için YAZI YAZILMASINA,
3- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 22.06.2021 tarihinde yapılan müzakerede uyuşmazlık konusu ve tutukluluk incelemesi bakımından oy birliğiyle karar verildi.

1 Yıldız2 Yıldız3 Yıldız4 Yıldız5 Yıldız (8 votes, average: 4,25 out of 5)
Loading...

“Sanığın hukuki durumunu değerlendirirken sadece hesap açılış ve para yatırma tarihlerinin değil, hesabını kapattığı ya da sıfırladığı tarihlerin de suçun sübutu açısından önem arz ettiği ” gerekçesi ile beraat.

BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
SAMSUN 2. CEZA DAİRESİ
ESAS YIL/NO: 2018/2243
KARAR YIL/NO: 2018/2289
KARAR TARİHİ: 17.12.2018

Yerel Mahkemece verilen hükümlere karşı istinaf yoluna başvurulmakla, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:

İstinaf başvurusunun reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;

Sanık hakkında silahlı terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etme suçundan mahkumiyetine karar verildiği, verilen iş bu kararın sanık müdafii tarafından istinaf edilmiştir.

Somut olay değerlendirildiğinde;

Samsun Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 12/07/2017 gün 2017/6514 esas sayılı iddianamesi ile sanığın silahlı terör örgütüne üye olma ve terörizmin finansmanının önlenmesi hakkındaki kanuna muhalefet suçlarından 3713 Sayılı Kanun’un 7/1 maddesi delaletiyle5237 Sayılı Kanun’un 314/2, 3713 Sayılı Kanun’un 5/1, 5237 Sayılı Kanun’un 53, 58/9 ve 63, 6415 Sayılı Kanun’un 4/1, 5237 Sayılı Kanun’un 53 ve 58/9 maddeleri gereğince cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmıştır.

İlk Derece Mahkemesince” sanık adına kayıtlı by-lock uygulaması tespit edilen 0 507 … numaralı GSM hattına ilişkin HTS analiz raporuna göre; by-lock bağlantısının gerçekleştirildiği 2015 Şubat-2015 Ekim ayları arasında bağlantı baz bilgilerinin çoğunun Çorum İli olduğu, sanığın ise o tarihlerde Samsun İlinde bulunduğu, ayrıca sanığın savunmasında bahsi geçen S. U.’nın Mahkememize hitaben yazdığı dilekçede by-lock bağlantısı tespit edilen GSM hattının sanık O. K. tarafından kullanılmadığını beyan ettiği, sanığın aksi ispat edilemeyen savunmasına itibar edilerek sanığın münhasıran örgüt yöneticileri ve mensupları arasında kullanıldığı bilinen by-lock adlı haberleşme ağına dahil olmadığının tespit edildiği, bununla birlikte sanığın Bank Asya isimli bankada 18/05/2001 günü açılmış … müşteri numaralı hesabı bulunduğu, hesabında çeşitli bankacılık işlemleri yanında örgüt liderinin Bank Asya için yaptığı çağrısının hemen akabinde 20/01/2014 günü 58.500 TL tutarlı katılım hesabı açma işleminin bulunduğu, hesap hareketlerinin incelenmesinde sanığın daha önceden katılım hesabı açma kapama işlemi yapmadığı, ilk kez örgüt liderinin çağrısından sonra böyle bir işlem yaptığı, katılım hesabı açma işleminin hayatın olağan akışı dışında bir faktörden ileri geldiği, sanığın örgüte müzahir PAK-İŞ adlı sendika üyeliğinin bulunduğu, sanığın eylemlerinin örgüt mensubiyeti için süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gerektiren eylemler seviyesine ulaşmayıp örgüte yardım seviyesinde gerçekleştiği, sanığın örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte örgüte yardım ettiği sabit görüldüğünden” sanığın mahkumiyetine karar verilmiş ise de;

Sanığın örgütle iltisaklı Pak – İş sendikasına üyesi olmasının sendikanın icra ettiği faaliyetlerinin, nitelik, içerik ve mahiyeti itibariyle silahlı terör örgütünün amacına hizmet ettiğinin somut delil ve olgularla ortaya konulmadıkça örgütsel faaliyet kapsamında kabul edilemeyeceği değerlendirilmiştir.

Sanığın Bankasya’ya para yatırma eylemin örgütsel bir amaçla gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğine dair değerlendirmede; Suç örgütünün tanımlanıp yaptırıma bağlandığı 5237 Sayılı TCK’nın 220. maddesinin 7. fıkrasında yardım fiiline yer verilmiştir. “Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişinin, örgüt üyesi olarak” cezalandırılacağı belirtilmiş, anılan normun konuluş amacı, gerekçesinde; “örgüte hakim olan hiyerarşik ilişki içinde olmamakla beraber, örgütün amacına bilerek ve isteyerek hizmet: eden kişi, örgüt üyesi olarak kabul edilerek cezalandırılır.” şeklinde açıklanmış, 765 Sayılı TCK’nın sistematiğinden tamamen farklı bir anlayışla düzenlenen maddede yardım etme fiilleri de örgüt üyeliği kapsamında değerlendirilerek, bağımsız bir şekilde örgüte yardım suçuna yer verilmemiştir.

Yardım fiilini işleyen failin, örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmaması, yardımda bulunduğu örgütün TCK’nın 314. maddesi kapsamında silahlı terör örgütü olduğunu bilmesi, yardım ettiği kişinin örgüt yöneticisi ya da üyesi olması ve yapılan yardımın örgütün amacına hizmet eder nitelikte bulunması gereklidir. Yardımdan fiilen yararlanmak zorunlu değildir. Örgütün istifadesine sunulmuş olması ve üzerinde tasarruf imkanının bulunması suçun tamamlanması için yeterlidir.

Yardım fiilleri, örgüte silah sağlama ve terörün finansmanı dışında tahdidi olarak sayılmamıştır. Her ne surette olursa olsun örgütün hareketlerini kolaylaştıran ve yaşantısını sürdürmeye yönelik eylemler yardım kapsamında görülebilir (Yargıtay Ceza Genel Kurulu 11.11.1991 tarih, Esas 9-242, Karar 305). Yardım teşkil eden hareketin başlı başına suç teşkil etmesi gerekmez. Yardım bir kez olabileceği gibi birden çok şekilde de gerçekleşebilir. Ancak yardım teşkil eden faaliyetlerde devamlılık, çeşitlilik veya yoğunluk var ise, sanığın hukuki durumunun, örgüt üyeliği kapsamında değerlendirilmesi gerekebilir.

Kuruluş, amaç, örgüt yapılanması ve faaliyet yöntemleri Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 2015/3 E. sayılı kararında anlatılan ve nihai amacı, Devletin Anayasal nizamını cebir ve şiddet kullanarak değiştirmek olduğu anlaşılan FETÖ/PDY terör örgütünün başlangıçta bir ahlak ve eğitim hareketi olarak ortaya çıkması ve toplumun her katmanının büyük bir kesimince de böyle algılanması, amaca ulaşmak için her yolu mübah gören fakat sözde meşrutiyetini sivil alanda dinden, kamusal alanda ise hukuktan aldığı izlenimi vermek için yeterli güce ulaşıncaya kadar alenen kriminalize olmamaya özen göstermesi gerçeği nazara alındığında; örgütün kurucusu, yöneticileri ve örgüt hiyerarşisinde üçüncü veya daha yukarı katmanlarda yer alan mensuplarının zaman sınırlaması olmaksızın örgütün nihai amacından haberdar oldukları yönünde kuşku bulunmamakta ise de, bir ve ikinci katmanlarda yer alanlar açısından; Devletin her kurumuna sızan mensupları vasıtasıyla kişi ve kurumlara yönelik, örgütün gerçek yüzünü ortaya koyan operasyonlara başlandığı, bu yapının kamuoyu ve medya tarafından tartışılır hale geldiği, üst düzey hükümet yetkilileri ve kamu görevlileri tarafından yapılan açıklamalarda “paralel yapı” veya “terör örgütü” olduğuna ilişkin tespitler ve uyarıların yapıldığı, Milli Güvenlik Kurulu tarafından da aynı değerlendirmelerin paylaşıldığı süreçten önce icra edilen faaliyetlerin, nitelik, içerik ve mahiyeti itibariyle silahlı terör örgütünün amacına hizmet ettiğinin somut delil ve olgularla ortaya konulmadıkça örgütsel faaliyet kapsamında kabul edilemeyeceği değerlendirilerek;

Sanığın örgütün mali açıdan kalesi sayılan Bankasya’ya para yatırması eyleminin yardım olarak nitelendirilebilmesi için bu eylemini örgütün sözde liderinin çağrısı üzerine gerçekleştirdiğinin hiç bir şüpheye yer vermeyecek şekilde ispatlanmış olmasının gerektiği,

Dosya arasında bulunan sanığın Bankasya’daki hesap hareketleri incelendiğinde; sanığın bankasya isimli bankada 18/05/2001 günü açılmış hesabının bulunduğu, hesabında çeşitli bankacılık işlemleri yanında, örgüt liderinin “Bankasyayı kurtarın” talimatından kısa bir süre sonra 20/01/2014 tarihinde anılan bankada katılım hesabı açtığı ve bu hesaba 58,500 TL tutarında para yatırdığı görülmektedir.

Ancak sanığın Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) tarafından 04/02/2015 tarihinde yönetiminin devraldığı Bank Asya’nın, 29/05/2015 tarih ve 6318 Sayılı Kararı ile tamamen Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF)’ye devredilmesine karar verdiği tarihten sonra da bu hesabı kapatmayarak kullanmaya devam ettiği ve 2016 yılına kadar hesabın açık olduğu anlaşılmaktadır.

Sanığın anılan bankada katılım hesabı açılış tarihi ile bu hesaba altın/para yatırdığı tarihlerin örgütün sözde liderinin talimatlarına uygun olduğu ancak sanığın hukuki durumunu değerlendirirken sadece hesap açılış ve para yatırma tarihlerinin değil, hesabını kapattığı ya da sıfırladığı tarihlerin de suçun sübutu açısından önem arzettiği, somut olayda sadece hesabın açılış ve altın/para yatırılış tarihleri nazara alınarak sanığın örgütün sözde liderinin talimatları doğrultusunda hareket ettiğinin değerlendirilebileceği ancak sanığın diğer örgüt mensuplarının aksine anılan bankanın devlet yönetimine (BDDK ve TMSF) devredildiği tarihten sonra da hemen hesabını kapatmadığı ve sıfırlamadığı, 2016 yılına kadar fiilen kullanmaya devam ettiğinin anlaşılması karşısında; örgütün sözde liderinin talimatıyla hareket ettiğine dair mahkumiyetine yeterli, her türlü şüpheden uzak, somut, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediğinden “şüpheden sanık yararlanır” ilkesi gereğince sanık hakkındaki İlk Derece Mahkemesi’nin mahkumiyet kararı kaldırılarak beraat kararı verilmesinin gerektiği;

5271 Sayılı CMK’nın “Bölge Adliye Mahkemesinde İnceleme ve Kovuşturma” başlıklı 280. maddesi 20/7/2017 tarihli ve 7035 Sayılı Kanun’un 15. maddesiyle, “bu maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan “(c)” ibaresi “(a), (c), (d)” şeklinde değiştirilmiş, aynı fıkraya (a) bendinden sonra gelmek üzere (b) ve (c) bentleri eklenmiş, mevcut (b) ve (c) bentleri (d) ve (e) bentleri olarak teselsül ettirilmiştir.” Şeklinde değiştirilmiş, yapılan değişiklik sonucu,

5271 Sayılı CMK’nın 280. maddesi;

Madde 280 – (1) Bölge adliye mahkemesi, (…) (1) dosyayı ve dosyayla birlikte sunulmuş olan delilleri inceledikten sonra;

a-) İlk derece mahkemesinin kararında usule veya esasa ilişkin herhangi bir hukuka aykırılığın bulunmadığını, delillerde veya işlemlerde herhangi bir eksiklik olmadığını, ispat bakımından değerlendirmenin yerinde olduğunu saptadığında istinaf başvurusunun esastan reddine, 303. maddenin birinci fıkrasının (a), (c), (d), (e), (f), (g) ve (h) bentlerinde yer alan ihlallerin varlığı hâlinde hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine, şeklinde değiştirilmiştir.

Kendisine atıf yapılan 5271 Sayılı CMK’nın 303/1-a maddesi ise;

Madde 303 – (1) Hükme esas olarak saptanan olaylara uygulanmasında hukuka aykırılıktan dolayı hüküm bozulmuş ise, aşağıdaki hâllerde Yargıtay davanın esasına hükmedebileceği gibi hükümdeki hukuka aykırılığı da düzeltebilir:

a-) Olayın daha ziyade aydınlanması gerekmeden beraate veya davanın düşmesine ya da alt ve üst sınırı olmayan sabit bir cezaya hükmolunması gerekirse… şeklindedir.

SONUÇ: Değişikliğe konu yasal mevzuat dosyamıza uyarlandığında, yukarıda da izah edildiği üzere, dosyada olayın daha ziyade aydınlanmasını gerektiren bir durumun bulunmadığı, mevcut deliller ve dosya içeriğinin karar vermeye yeterli olduğu kanaatine ulaşılmış, mevcut deliller ışığında sanığın üzerine atılı örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmamakla birlikte bilerek ve isteyerek yardım etme suçunun sabit olmadığından, Samsun 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 27/04/2018 tarihli, 2017/149 (E) ve 2018/160 (K) sayılı kararı ile sanık hakkında üzerine atılı suçtan kurulan mahkumiyet hükmünün 5271 Sayılı CMK’nın 303/1-a ve 5271 Sayılı CMK’nın 280/1-a maddelerince KALDIRILMASINA,

Sanık O. K.’ın üzerine atılı örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmamakla birlikte bilerek ve isteyerek yardım etme suçunu işlediği sabit olmadığından 5271 Sayılı CMK’nın 223/2-e maddesi gereğince BERAATİNE,

Sanığın kendisini vekille temsil ettirdiği anlaşılmakla hüküm tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T’ye göre belirlenen 3.960,00 TL maktu vekalet ücretinin hazineden alınarak sanığa VERİLMESİNE,

Sanık hakkında beraat kararı verildiğinden, karar kesinleştiğinde 5271 Sayılı CMK’nun 141. maddesi gereğince gözaltında ve tutuklulukta geçirmiş olduğu hürriyeti kısıtlayıcı sürelerle ilgili olarak tazminat talebinde bulunabileceğinin ihtaratına,

Yargılama giderlerinin kamu üzerinde bırakılmasına,

Kararın Dairemizce taraflara tebliğine, Yargıtay nezdinde TEMYİZ yasa yolu açık olmak üzere, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde Dairemize veya başka yer Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairesine veya herhangi bir Adli Yargı İlk Derece Ceza Mahkemesine dilekçe verilmesi veya zabıt katibine beyanda bulunulması, cezaevinde bulunanlar yönünden aynı süre içerisinde bulunduğu ceza infaz kurumu ve tutukevi müdürüne beyanda bulunmak veya bu hususta bir dilekçe vermek suretiyle hükmün temyiz edilebileceğine dair, temyiz etmediği taktirde hükmün kesinleşeceği hususu da belirtilerek, 17/12/2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi

1 Yıldız2 Yıldız3 Yıldız4 Yıldız5 Yıldız (7 votes, average: 4,86 out of 5)
Loading...
Whatsapp ile ulaşın bize
Whatsapp'a gönder

Bu Sayfadaki İçeriği KOPYALAYAMAZSNIZ !!!