ByLock Bozma

3. CEZA DAİRESİ

Esas : 2022/1024

Karar : 2024/6560

Karar Tarihi :9.05.2024

Temyiz kanun yolu aşamasında dosya içerisine geldiği anlaşılan 64573 ID numaralı ByLock Tespit ve Değerlendirme Tutanağının, 5271 sayılı Kanun’un 217 nci maddesi uyarınca duruşmada sanık ve müdafiine okunarak, diyeceklerinin sorulması ile Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 26.09.2017 tarihli ve 2017/16-956 Esas, 2017/970 sayılı Kararı ile onanarak kesinleşen Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesinin İlk Derece Mahkemesi sıfatıyla verdiği 24.04.2017 tarihli ve 2015/3 Esas, 2017/3 sayılı Kararı ile Anayasa Mahkemesinin … başvurusuna ilişkin 04.06.2020 tarihli ve 2018/15231 başvuru numaralı kararında belirtildiği üzere; ByLock iletişim sisteminin FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensuplarının kullanmaları amacıyla oluşturulan ve münhasıran bu suç örgütünün bir kısım mensupları tarafından kullanılan bir ağ olması nedeniyle, örgüt talimatı ile bu ağa dahil olunduğunun ve gizliliği sağlamak için haberleşme amacıyla kullanıldığının, her türlü şüpheden uzak, kesin kanaate ulaştıracak teknik verilerle tespiti halinde kişinin örgütle bağlantısını ortaya koyan bir delil olacağında şüphe bulunmamakla birlikte, savunmasında ByLock kullanıcısı olmadığını bildiren sanığın savunmasının denetlenmesi bakımından ByLock tespit ve değerlendirme tutanağında ekleyen, eklenen ve irtibatlı bulunduğu kişiler olarak gözüken şahıslar hakkında soruşturma yahut kovuşturma bulunup bulunmadığı araştırılarak, varsa sanık ile ilgili aşama beyanları dosyaya getirtilip, tanık sıfatıyla ifadelerine başvurulduktan sonra sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.

ETKİN PİŞMANLIK FAZLA CEZA TAYİNİ BOZMA

3. CEZA DAİRESİ

Esas : 2022/2388

Karar : 2024/6530

Karar Tarihi :9.05.2024

a. Silahlı terör örgütüne üye olduğu ve 5237 sayılı Kanun’un 221 inci maddesinin 4 üncü fıkrasının 2 nci cümlesinde öngörülen etkin pişmanlık şartlarını taşıdığı kabul edilen sanık hakkında; incelenen dosya kapsamı, deliller ve mahkeme kabulüne göre, soruşturma ve kovuşturma aşamasında örgütte kaldığı süre ve konumu itibarıyla, örgütün yapısı, faaliyetleri ve diğer örgüt mensupları ile ilgili verdiği bilgilerin niteliği, örgütün yapısı ve faaliyetleri çerçevesinde işlenen suçlarla ya da diğer örgüt mensuplarının tespiti ile ilgili olmak üzere faydalılık derecesi gözetildiğinde, uygulanan kanun maddesinin amaç ve gerekçesi ile orantılılık ilkesi çerçevesinde belirlenen ceza üzerinden dosya kapsamına ve hakkaniyete uygun olarak üst hadden indirim yapılması gerekirken indirimin derecesinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde fazlaca ceza tayin edilmesi,

Kesinleşmiş Hapis Cezaları Bozulur mu?

Kesinleşmiş hapis cezalarını bozan avukatlar, hakkında kesinleşmiş hapis cezası bulunan ve fakat kesinleşmiş mahkumiyet kararının bozulması adına avukat yardımına başvurmak isteyen kişilerce merak konusudur. Öncelikle, kesinleşmiş hapis cezasının bozulup bozulamayacağı hususunu izah etmek gerek. Sanık hakkında hükmedilen hapis cezası, temyiz incelemesi neticesinde Yargıtay ilgili Ceza Dairesi’nin ceza kararını onaması halinde kesinleşir.

Kesinleşen hapis cezası, hükmün infazını gerektirir. Fakat, ceza kararı kesinleşmiş olsa dahi hapis cezasına itiraz mümkündür. Hemen belirtmek gerekir ki, hapis cezasına itiraz edilmesiyle birlikte, kesinleşmiş hapis cezasının mutlak surette bozulacağı anlaşılmamalıdır. İtirazın etkili ve güçlü bir hukuki zemin üzerine temellendirilmesi, itirazın müspet yönde sonuçlanma olasılığını artırır. Bu nedenle, ceza hukuku üzerine ihtisaslaşmış deneyimli bir ceza avukatından yardım almak en doğru yaklaşım olacaktır.

Kesinleşmiş Hapis Cezasının İnfazının Ertelenmesi Nedir?

Kesinleşmiş hapis cezasının infazının ertelenmesi ilgilinin gerek sosyal ve ekonomik gerekse özel yaşamını düzenlemesi amacıyla belirli bir süre kazanmasını temin eden infaz hukuku kurumudur. İlgili, söz konusu sürenin tamamlanmasını takiben cezasını infaz etmek üzere ceza infaz kurumuna girmek durumundadır. İnfazın ertelenmesi ise malullük, gebelik, hastalık yahut sair kişisel sebepler dolayısıyla talepte bulunulması halinde ilgili hakkında kesinleşmiş hapis cezasının ceza infaz kurumunda infazının ertelenmesidir.

Ceza Erteleme ile İnfaz Erteleme Arasındaki Fark

İnfaz erteleme ve ceza erteleme birbiriyle karıştırılan ve fakat birbirinden farklı iki ceza ve infaz hukuku kurumudur. Sanık hakkında hükmolunan hapis cezasının cezaevi dışında denetimli bir şekilde infaz edilmesine ceza erteleme; hakkında kesinleşmiş hapis cezasının cezaevinde infaz edileceği tarihin ertelenmesine ise infaz erteleme denir. İnfazın ertelenmesi şartları, 5275 sayılı Ceza İnfaz Kanunu’nun 17. maddesinde düzenleme altına alınmıştır.

İnfazın Ertelenmesinin Mümkün Olmadığı Haller Nelerdir?

İnfazın ertelenmesinin mümkün olmadığı haller Ceza İnfaz Kanunu m.17/6’da düzenlenmiştir. Buna göre;

  • Terör suçları, örgüt faaliyetleri çerçevesinde işlenen suçlar ve cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlardan mahkûm olanlar,
  • Mükerrirlere özgü infaz rejimi uygulanmasına karar verilenler,
  • Disiplin veya tazyik hapsine mahkûm olanlar hakkında uygulanmaz.

BYLOCK BERAAT 2024

T.C.
AYDIN
3. AĞIR CEZA MAHKEMESİ
BERAAT
DOSYA NO :
KARAR NO :
C.SAVCILIĞI ESAS NO :

GEREKÇELİ KARAR
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
C. SAVCISI :
KATİP :

DAVACI : K.H.
SANIK :
MÜDAFİİ : Avukat Orçun Akbulut, Aydın Barosu
GÖZALTI : 29.6.2017 – 4.7.2017
TUTUKLULUK : Bulunmamaktadır.
ADLİ KONTROL : Mahkememizin 10.8.2017 tarihli kararı ile CMK 109/3-a maddesi uyarınca yurt dışına çıkmama adli kontrol tedbiri bulunmaktadır.

SUÇ, SUÇ TARİHİ ve YERİ : 5271 sayılı CMK 232/2-c maddesi gereğince verilen kararın niteliği dikkate alınarak yazılmamıştır.
KARAR TARİHİ : 31.5.2024

Sanık hakkında mahkememizce yapılan yargılama neticesinde;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Aydın Cumhuriyet Başsavcılığının 11.7.2017 tarihli iddianamesi ile “Aydın Valiliği İl Milli Eğitim Müdürlüğü Insan Kaynakları Genel Müdürlüğünün 20.7.2016 tarih ve …E.7738239 sayılı yazısı ile ek 294 kişilik listede adı soyadı ve görev ünvanı yazılı şahıslar hakkında FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün sosyal medya üzerinde propagandasını yaptıkları, finansla destek sağladıkları, doğrudan ya da dolaylı yardımda bulunmak suretiyle işbirliği içerisinde oldukları iddiaları ile ilgili suç duyurusunda bulunulması üzerine C.Başsavcılığımızca soruşturmaya başlanıldığı, bu kapsamda yukarıda açık kimliği yazılı şüpheli xxxxxxxxx hakkında yapılan soruşturma neticesi tespitler yapıldığı;
Aydın KOM Şube Müdürlüğünce şüphelinin 505 xxxxxx numaralı cep telefonu hattında xxxxxxxx İMEİ numaralı telefon cihazında ilk tespit tarihi 16.8.2014 olacak şekilde Bylock kaydı bulunduğunun tespit edildiği,
Şüpheli xxxxxxxxx Aydın 1. Sulh Ceza Hakimliğinin 2017/3916 D.İş. sayılı kararı gereğince gerekli arama, el koyma işlemleri yapılarak adresinde yakalanarak gözaltına alındığı,
Arama neticesinde ele geçirilen dijital materyallerin Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğüne gönderildiği, dijital materyaller üzerindeki incelemelerin devam ettiği, incelemelerin sonuçlanması halinde raporun mahkemeye bilahare gönderileceği,
Şüpheli alınan savunmasında “Suçlamayla ilgili Emniyette ayrıntılı olarak savunmada bulundum. FETÖ/PDY ile benim hiçbir ilgim yoktur. 20 yıla yakındır Milli Eğitim camiasında öğretmen olarak görev ifa ettim. Görevimi layıkıyla yapmaya çalıştım. Hatta bu hususta maaş ödüllendirmesi, takdir, teşekkür belgeleri, kademe ilerlemeleri aldım. Başarılı bir şekilde vazifemi yapıyordum. Eşim de benim gibi öğretmendir. 5xxxxxxxxx cep telefonu hattını 14-15 senedir eşim xxxxxxxxx kullanmaktadır. Bu hatta By lock tespit edildiğine şok oldum. Eşimin telefonundna ben By lock şeklinde bir uygulama görmedim. Xxxxxxxxx numaralı hattı ise ben 14-15 senedir kullanırım.
Benim çocuğum xxxxxxxx 2014 yılında Ortaklar Fen Lisesini kazanmıştı. Bu okulun uzak olması ve eğitiminden memnun olmamamız nedeniyle ikametimize en yakın iyi bir okula naklini aldırmak istedik. Araştırdığımızda Yesevi Lisesinin uygun olduğunu gördük. Bunun üzerine bir eğitiminin son 1 ayı ile bir sonraki senenin tamamında bu okulda okudu. Sonraki senede yeni açılan Bilgi Kolejine gönderdi. Bizim için önemli olan yakın mesafede olmasıdır.
Benim Bank Asya’da hesabım vardır. Faizsiz bankacılık yapması nedeniyle bu bankayı tercih etmiştim. Hatta öncesinde Kuveyt Türk adlı bankada da vardı. Bank Asya’da hesap açmamın nedeni Kuveyt Türk bankasının uzak olması, Ankara’da ikamet ettiğimiz dönemde evime Bank Asya’nın daha yakın olması idi. Bir sokak aşağıda şubesi vardı. Şu anda dahi katılım bankalarında hesabım vardır. Tasarruf amacıyla bu hesabı ileride çocuklarımın üniversite döneminde kullanmak üzere küçük birikimlerde bulunuyordum. Destekle hesap açmadım. Bilirkişi raporunun aleyhime olan kısımlarını kabul etmiyorum. Ben raporda belirtildiği şekilde ilave katılım hesabı açmadım. Ben elime geçtikçe bu hesabı ara ara para yatırıyordum. Talimatla para yatırmadım.
Suçlamaları kabul etmiyorum. By lock kullanıcısı değilim. Eşimin de FETÖ ile bir irtibatı bulunduğunu bilmiyorum. Ben 2015 yılına kadar herhangi bir sendika üyesi değildim. 2015 yılının Ocak ayında ise FETÖ ile irtibatlı olmayan Türk Eğitim sendikasına üye oldum.” dediği,
Şüphelinin Bank Asya hesap hareketleri üzerinde Bilirkişi tarafından yapılan inceleme neticesi düzenlenen bilirkişi raporunda “Şahsın hesap hareketleri incelendiğinde 17-25 Aralık 2013 öncesi ve sonrasında Bank Asya’da sadece katılım hesabı açtığı, 25 Aralık 2013 tarihinde açık kaynaklarda servis edilen FETÖ terör örgütü lideri Fethullah Gülen’in Bank Asya’ya para yatırın talimatıyla şahsın Bank Asya’da destek amaçlı ilave katılım hesabı açtığı, bu hesabı da Kasım – 2015’e kadar yenilediği tespit edilmiştir” şeklinde tespitte bulunulduğu,
Şüpheli xxxxxx alınan savunmasında, By Lock tespit edilen adına kayıtlı yukarıda belirtilen xxxxxx numaralı hattı diğer şüpheli eşi olan xxxxxxx kullandığını belirtmesi üzerine; xxxxxxx yakalanarak gözaltına alındığı,
Şüpheli alınan savunmasında “FETÖ/PDY üyesi değilim. Emniyet Müdürlüğünde ayrıntılı ifade verdim. FETÖ/PDY ile ilişkili herhangi bir dernek, vakıf üyeliğim yoktur. Şirtek ortaklığım da yoktur. Sohbetlerine iştirak etmedim. Yurtlarında, evlerinde kalmadım. Dershanelerine gitmedim. Bu örgüt ile hiçbir şekilde irtibatım yoktur. Bank Asya’da da hesabım yoktur.
2015 yılından beridir Türk Eğitim Sen isimli sendikaya üyeyim. Onun öncesinde herhangi bir sendika üyeliğim yoktur.
Eşim adına kayıtlı xxxxxxxx numaralı GSM hattını 2004-2005 yılından beridir kullanırım. Hatta By lock isimli programı indirmedim. Pişman olacak hiçbir şey yapmadım. Örgütle ilgili herkesin bildiği kadar genel bilgilere sahibim. Türkçe Olimpiyatlarına dahi gitmedim.
16/08/2014 tarihinde kullandığım İPHONE marka cep telefonumu da Emniyet almıştır. Bana söyledikleri İMEİ numarası ile uyuşmuyor. Telefonlar incelenirse By Lock kullanmadığım tespit edilebilecektir. Bugüne kadar kullandığım akıllı telefonların tamamını Emniyet aramada aldı. Hatta bir tane de tuşlu (işletim sistemi olmayan) telefon vardı. Ben kesinlikle kendimden eminim. Hiçbir yazışma ya da kayıt bu sistem çıkmayacaktır. Suçlamaları kabul etmiyorum.” dediği,
Şüphelinin Bank Asya hesap hareketleri üzerinde Bilirkişi tarafından yapılan inceleme neticesi düzenlenen bilirkişi raporunda “02/03/2001 tarihinde FETÖ terör örgütünün finans kurumu Bank Asya’da bankacılık işlemlerine başlayan şahsın hesap hareketleri incelendiğinde 17-25 Aralık öncesinde Bank Asya’da işlemlerine devam ettiği, katılım hesabı açtığı, kredi kartı kullandığı, FETÖ terör örgütüyle bağlantılı firmalara kredi kartıyla 17-25 Aralık öncesinde işlemler gerçekleştirerek yapının büyümesine mali anlamda destek olduğu, bu işlemler toplamının 68 TL olduğu tespit edilmiştir. Şahıs Ağustos – 2012’de Bank Asya ile çalışmasını noktalamıştır.” şeklinde tespitte bulunulduğu,
Aydın KOM Şube Müdürlüğünün 30/12/2016 tarih ve 2158801 sayılı yazıları ile şüphelilerin çocuğunun 2014-2016 yılları arasında Yesevi Anadolu Lisesinde kaydı bulunduğunun tespit edildiği,
Bu anlatımlarla şüpheli xxxxxx ve xxxxxxx; FETÖ/PDY silahlı terör örgütü tarafından, örgütün benimsemiş olduğu gizlilik esası dahilinde oluşturulan ve örgüt üyeleri tarafından örgüt içi gizli haberleşmede kullanılan BY-LOCK isimli programı kullandığı, çocuklarının FETÖ terör örgütü ile irtibatlı ilimizde bulunan Özel Yesevi Anadolu Lisesinde kaydının bulunduğu, şüpheli xxxxxxxxxxxx FETÖ terör örgütünün finans kurumu olan Bank Asya’da katılım hesabı açtığı, 25 Aralık 2013 tarihinde açık kaynaklarda servis edilen FETÖ terör örgütü lideri Fethullah Gülen’in Bank Asya’ya para yatırın talimatıyla şahsın Bank Asya’da destek amaçlı ilave katılım hesabı açtığı, bu hesabı da Kasım – 2015’e kadar yenilediği, şüpheli xxxxxxxxx Bank Asya’da hesabının bulunduğu,şüphelilerin yapılanma içerisinde yer alarak örgütün eylem ve faaliyetlerine katıldıkları, silahlı terör örgütünün üyesi oldukları,
ByLock kaydı ile ilgili uygulamayı kaç kez kullandıkları, kaç kez sesli görüşme yaptıkları, elektronik posta, yazılı mesaj sayısı ve içeriklerine ilişkin bilgilerin tespiti çalışmalarının devam ettiği, bilahare içeriğinin Aydın KOM şube Müdürlüğünce gönderileceği, böylece şüphelilerin üzerlerine atılı suçu yukarıda izah edildiği üzere işledikleri” iddia olunarak TCK 314/2 ve TMK 5/1 maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı anlaşılmış,
Yargılama esnasında xxxxxxxxx hakkındaki dosyanın tefrik edildiği ve 2017/603 esas sayılı sıraya kaydedildiği görülmüştür.
İDDİA MAKAMI ESAS HAKKINDAKİ MÜTALAASINDA: Her ne kadar sanık hakkında “silahlı terör örgütüne üye olma” suçunu işlediği iddiası ile kamu davası açılmış ise de yapılan yargılama, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamından sanığın atılı suçu işlediğine dair, savunmasının aksine, her türlü şüpheden uzak, kesin, somut, inandırıcı delil elde edilemediği anlaşıldığından sanığın müsnet suçtan CMK 223/2-e maddesi uyarınca beraatine karar verilmesi kamu adına mütalaa olunur, demiştir.
SANIK SAVUNMASINDA: Ben üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum. Ben Fetö/PDY terör örgütü üyesi değilim. Yazılı savunmamı hazırladım. Yazılı savunmamı okuyacağım, zapta geçmesine gerek yoktur, (11. celse) Bank Asya’da 2010 tarihi öncesinde hesap açtırdım diye hatırlıyorum, bu hesabımı Ankara Yenimahalle İlçesindeki evime Bank Asya’nın bu ilçedeki şubesi yakın olması nedeniyle yatırımlarımı değerlendirmek amaçlı olarak açmıştım, Aydın’a 2014 yılında tayin oldum, Aydın’daki Bank Asya şubesinden paramı çekmek istediğimde bana önce Yenimahalle’deki hesabımı kapattırmam sonrasında ise burada hesap açtırmam gerektiği belirtilmişti, o nedenle Aydın Bank Asya şubesinde hesap açtırdım, ek derslerim nedeniyle aldığım ücreti yatırım amaçlı değerlendiriyordum, bu nedenle tasarruflarımı bu şekilde değerlendirdim, Bank Asya bilirkişi raporunun inceleyeceğim gerekirse ayrıntılı beyanda bulunurum, kimsenin talimatı üzerine hesap açtırmadım, demiştir.
Sanık müdafi Av. Ece Nur Ercedoğan: Mütalaayı kabul ediyoruz, önceki savunmalarımızı tekrar ederiz, müvekkilin üzerine atılı suç unsurları itibarıyla oluşmamıştır, öncelikle beraatine karar verilmesini, aksi halde lehe olan hükümlerin uygulanmasını talep ederiz, demiştir.
DELİLLER, DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE:
Ayrıntıları ve hukuki mahiyeti Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin 2016/7162 E., 2017/4786 K. sayılı ilâmında ve istikrar kazanan bir çok kararında açıklandığı üzere fethullahçı terör örgütü/paralel devlet yapılanması kısaca FETÖ/PDY, gizlilik temeline dayalı, örgüt bütünlüğü içinde sıkı bir disiplin ve hiyerarşi barındıran silahlı bir terör örgütüdür.
Silahlı terör örgütü üyesi, örgütün amaçlarını benimsemiş olup, örgüt bütünlüğü içerisinde ve hiyerarşik yapıya dahil olarak örgüt tarafından verilen görevleri her zaman için yerine getirmeye hazır vaziyette bekleyen, kendi iradesiyle hareket etmeyip örgüt iradesini benimsemiş ve bunu kendi iradesinin önününe geçirmiş olan kişidir. Örgüt üyesi ile örgüt arasında organik bir bağın bulunması ve üyenin faaliyetlere katılması gerekmektedir.Örgüte sadece sempati ile bakılması örgüt üyeliği için yeterli olmayacaktır. Faaliyetler değişik şekillerde ve görünümlerde olabilecektir. Örgüt üyesi her zaman için kendisini emir ve talimat almaya hazır hisseden, sorgulamadan hareket eden kişidir. Bilindiği üzere silahlı terör örgütüne üyelik suçunun oluşabilmesi bakımından üyeyle örgüt arasında organik bir bağın bulunması ve kural olarak süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk arz eden eylem ve faaliyetlerin bulunması gerekmekle birlikte bazı durumlarda olayın niteliği, işleniş şekli, meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı, eylemin gerçekleştiği yer, zaman ve şartlar ile sanığın dış dünyaya yansıyan davranışları dikkate alındığında kural olarak belirtilen süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk özellikleri olmasa dahi sadece örgüt üyeleri tarafından işlenebilecek olan suçu işleyen sanıkların bu nedenle tek bir fiille dahi olsa örgüt üyesi kabul edilmesi mümkün olabilecektir.
Bu açıklamalar doğrultusunda;
Sanığın FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile olan ilişkileri ve bu bağlamda hukuki durumunun tespiti:
Sanık hakkında, FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan cezalandırılması istemi ile Mahkememize kamu davası açılmıştır.
Sanık savunmasında suçlamaları kabul etmemiş, silahlı terör örgütü üyesi olmadığını ve ByLock kullanmadığını beyanla beraatini talep etmiştir.

Sanık yönünden yapılan yargılama, toplanan tüm deliller ve dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; sanığın kullandığı belirtilenxxxxxxxx numaralı GSM hattı üzerinden FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün yapılanma içerisinde kripto haberleşmeyi sağlamak üzere kullandıkları Bylock kullandığı iddiası ile hakkında kamu davası açıldığı, bu kapsamda olmak üzere ilgili soruşturmacı birimden yargılama süreci boyunca Bylock çözüm içeriklerine ilişkin tespit ve değerlendirme tutanağının mahkememizce yazılan müzekkereler ile talep edildiği, soruşturmacı birimden verilen cevabi yazılardan sanıkla ilgili olarak Bylock ID eşleştirmesinin yapılamadığı, bu hususa ilişkin çalışmaların devam ettiğinin 2.5.2024 tarihli, 27.2.2024 tarihli, 5.10.2023 tarihli, 5.4.2023 tarihli, 8.11.2022 tarihli, 5.5.2022 tarihli, 19.10.2021 tarihli, 19.1.2021 tarihli, 13.11.2020 tarihli, 23.3.2020 tarihli ve öncesinde gönderilen çok sayıda cevabi yazıyla Mahkememize bildirildiği,
UYAP Örgütlü Suçlar Bilgi Bankası üzerinden sanık hakkında isminin ve soyisminin anahtar kavram olarak kullanılması suretiyle yapılan araştırmada dosya kapsamı dışında başkaca bir bilgi ve belgeye rastlanılmadığının görüldüğü, sanığın FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne müzahir herhangi bir sendika, dernek ve vakıf üyeliğinin bulunmadığı, ayrıca sanığın örgütün finans kuruluşu olan Asya Katılım Bankası nezdinde herhangi vadeli ve vadesiz hesapları bulunmakla birlikte işbu banka hesapları üzerinde gerçekleştirilen bilirkişi incelemesi neticesinde düzenlenen 20.4.2021 tarihli bilirkişi raporunda belirtildiği şekliyle, sanığın FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün sözde liderinin Asya Katılım Bankası’nın mali olarak ihya edilmesine ilişkin örgüt mensup ve sempatizanlarına dönük olarak yaptığı ve açık kaynaklara yansıyan talimatı öncesinde (2014 yılının Ocak ayından evvelki devrede) ilk olarak 11.3.2013 tarihinde ilgili finans kuruluşu bünyesinde mevduat hesabı açtırdığı, bu tarihten sonra 2013 yılının Aralık ayı da dahil olmak üzere hesaptaki mevduat bakiyesinin düzenli biçimde artış gösterdiği, yine 11.3.2013 tarihinde yine ilk defa 2.000 TL bedelli vadeli/katılım hesabı açtırdığı, sonrasında 9.10.2013 tarihinde söz konusu vadeli/katılım hesabının yenilendiği, örgütün sözde liderinin Asya Katılım Bankasının finansal olarak ihyasını hedefleyen talimatının denk geldiği 2014 yılının Ocak ayı sonrasında ise sanığın önce 18.3.2014 tarihinde, ardından 26.11.2014 tarihinde vadeli/katılım hesabı açtırdığı, 26.11.2014 tarihinde açtırılan vadeli/katılım hesabının 18.3.2014 tarihinde açtırılan hesabının yenilenmesi niteliğinde olduğu, söz konusu vadeli/katılım hesabının 9.11.2015 tarihine kadar sanık tarafından açık tutulduğu, dolayısıyla sanığın örgütün sözde liderinin 2015 yılının Mayıs ayına denk gelen ve ilgili finans kuruluşuna atanan kayyımın zor durumda bulunmasına odaklı olarak örgüt mensup ve sempatizanlarına yaptığı çağrıya uygun olarak hareket ettiğinin bu manada belirtilmesinin mümkün olmadığı, ayrıca sanığın Asya Katılım Bankası’nın finansal manada ihyasını hedefleyen talimat öncesinde de söz konusu banka bünyesinde bankacılık işlemlerinin bulunması sebebiyle sanığın mali varlıkları üzerindeki tasarruflarının olağan niteliğinin ağır bastığı sonucuna ulaşıldığı, Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin 7.6.2023 tarih, 2023/6994 Esas ve 2023/3972 Karar sayılı içtihadında belirtildiği üzere “FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile iltisaklı Asya Katılım Bankası A.Ş.’de gerçekleştirilen mutad hesap hareketlerinin örgütsel faaliyet ya da örgüte yardım etmek kapsamında değerlendirilemeyeceği gözetilmesi” gerektiği anlaşıldığından, Asya Katılım Bankası nezdinde hesabı bulunan sanığın ilgili banka bünyesinde gerçekleştirdiği bankacılık işlemlerinin Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin yukarıda yer verilen ilamı da dikkate alındığında aleyhine değerlendirilemeyeceği, son olarak sanığın FETÖ/PDY silahlı terör örgütüyle irtibatlı yahut iltisaklı olduğunu gösterir süreli yayın aboneliğinin olmadığı, sanığın yargılanmasına esas tek olgunun xxxxxxxxxx numaralı GSM hattı üzerinden Bylock kullandığına ilişkin soruşturmacı birimce yapılan tespit olduğu,
İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi’nin 2018/358 esas, 2022/799 karar sayılı ilamı ile 2019/574 esas, 2022/1142 karar sayılı ilamında; Bylock isimli programın münhasıran FETÖ/PDY silahlı terör örgütleri mensuplarınca kullanılan kriptolu iletişim ağı olduğu, Bylock kullanıcısı olan kişilerin yapıyla organik bağlarının bulunduğu ve bu şahısların hiyerarşik yapıya dahil olmak suretiyle ismi geçen programı kullandıklarının yargı kararlarıyla sabit olduğu, dava zaman aşımı süresi doluncaya kadar Bylock yazışma içeriklerinin tespitinin uzun süre geçmesi nedeniyle beklenilmesinin mümkün görülmediği, soruşturmanın başladığı tarihten hüküm verilinceye kadar geçen süre içerisinde Cumhuriyet Başsavcılığı ve ilgili birimler tarafından bu tespit yapılamadığı gibi, tespitin ne zaman yapılacağı konusunda da bir değerlendirme yapılamadığı hususları göz önüne alınarak, yetersiz Bylock sorgu tutanağı çerçevesinde her türlü kuşkudan uzak, kesin ve inandırıcı şekilde (sanığın) FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensubu olduğunun ortaya konulamadığı, bu gerekçelerle ilgili kararlara konu sanıklar yönünden beraat hükmü tesis edildiği,
12.5.2024 tarihli bilirkişi raporu ile soruşturmacı birimden gelen ID eşleştirmesinin yapılamadığına ilişkin cevabi yazılar ve 8.1.2018 tarihli kolluk tutanağında xxxxxxx numaralı GSM hattının iletişim bilgisi olarak sanığın eşi xxxxxxxz tarafından bildirildiğine ilişkin tespit de dikkate alındığında, sanığın Bylock kullanıcısı olduğuna dair tespit ve değerlendirme tutanağının elde edilememesi, sanığın kullandığı xxxxxxxxx numaralı GSM hattına ait teknik kayıtlarda herhangi bir CGNAT verisinin bulunmadığının aldırılan bilirkişi raporunda tespit edilmesi ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi’nin 2018/358 Esas, 2022/799 Karar sayılı ilamı ile 2019/574 Esas, 2022/1142 Karar sayılı ilamının gerekçe kısmında vurgulanan hususlar birlikte nazara alındığında, tüm dosya kapsamında şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereğince, sanığın FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile olan ilişkisi bakımından Yargıtayca kabul edilen kriterleri de taşımadığı gözetilerek üzerine atılı suçtan beraatine dair aşağıdaki gibi hüküm tesis etmek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda Gerekçesi İzah Edildiği Üzere,
Sanığın üzerine atılı Silahlı Terör Örgütü Üyeliği suçundan CMK’nin 223/2-e maddesi uyarınca BERAATİNE,
Sanık hakkında mahkememizin 10.8.2017 tarihli CMK’nın 109/3-a maddesi uyarınca yurt dışı çıkış yasağı adli kontrol tedbirinin karar kesinleşinceye kadar devamına,
Adli kontrol halinin devamı kararına karşı; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 111/2 maddesi uyarınca 7 gün içinde mahkememize verilecek dilekçe veya tutanağa geçirilmek üzere zabıt katibine beyanda bulunmak veya bir başka İlk Derece Ceza Mahkemesi aracılığıyla dilekçe gönderilmek suretiyle Aydın 1. Ağır Ceza Mahkemesine itiraz yolu açık olduğunun ihtarına, (ihtar edildi)
Sanığın gözaltında kaldığı suçtan dolayı beraat etmesi nedeniyle, CMK’nın 141/1-e, 141/2, 142/1-2, 231/3 ve 232/6. Maddeleri uyarınca Maliye Hazinesine karşı kararın kesinleştiğinin kendilerine tebliğinden itibaren 3 ay ve herhalde hükmün kesinleşme tarihini izleyen 1 yıl içinde oturduğu yer Ağır Ceza Mahkemesinde ve o yer Ağır Ceza Mahkemesi tazminat konusu işlemle ilişkili ise aynı yerde başka Ağır Ceza Dairesi yoksa en yakın Ağır Ceza Mahkemesinde tazminat davası açma hakkı bulunduğunun kendisine AÇIKLANMASINA, (ihtarat yapıldı)
Aydın Cumhuriyet Başsavcılığı Adli Emanet Memurluğunun 2020/2846, 2020/3461 ve 2021/1559 sıralarında kayıtlı adli emanetlerin asıllarının karar kesinleştiğinde sahibine iadesine, imajlarının dosyada delil olarak saklanmasına,

Sanığa 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince görevlendirilen müdafii bulunduğundan ve sanık hakkında beraat kararı verildiğinden CMK’nin 324/1 ve 327/2. maddeleri ile 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 168. maddesi ve Türkiye Barolar Birliği Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 4, 14/4 ve 21 maddeleri gereğince, Aydın İdari İşler Müdürlüğü tarafından sanık müdafine kovuşturma için Hazineden ödenen 800 TL mahsup edilmek suretiyle 29.000 TL maktu vekalet ücretinin Hazineden alınarak sanığa verilmesine,
CMK’nin 324/4. maddesi gereğince, yapılan yargılama giderlerinin kamu üzerinde bırakılmasına,
Dair, sanığın ve sanık müdafinin yüzüne karşı, Cumhuriyet Savcısının katılımıyla, mütalaaya uygun olarak verilen karara karşı duruşmada hazır bulunanlar yönünden tefhim tarihinden, yoklukta karar verilenler bakımından ise CMK’nın 267 ve devamı maddelerine göre 7 gün içinde mahkememize verilecek dilekçe veya tutanağa geçirilmek üzere zabıt katibine beyanda bulunup tutanak tutturup hâkime onaylatmak veya bir başka ilk derece ceza mahkemesi aracılığıyla dilekçe gönderilmek suretiyle İzmir Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar okunup usulen anlatıldı. 31/05/2024

BANKA HESAP HAREKETLERİNİN FETÖ/PDY SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜNE YARDIM KASTIYLA HAREKET ETTİĞİNİ GÖSTERMEYE YETERLİ OLMADIĞI GEREKÇESİ İLE BERAAT

BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
ADANA 2. CEZA DAİRESİ
ESAS YIL/NO: 2018/2546
KARAR YIL/NO: 2020/61
KARAR TARİHİ: 29.01.2020

Yukarıda açık kimlik bilgileri yazılı bulunan sanık hakkında, Mersin 9. Ağır Ceza Mahkemesinin 09/10/2018 tarih ve 2018/161 esas 2018/319 karar sayılı kararı ile dosyanın istinaf incelemesi için Dairemize gönderildiği, Dairemizin 2018/2546 esasına kaydının yapılarak Dairemizce yeniden yargılama yapılmıştır.

İDDİA:

Mersin Cumhuriyet Başsavcılığının 18/04/2018 tarih ve 2018/19052 soruşturma, 2018/6251 Esas, 2018/1126sayılı iddianamesi ile “Sanığın silahlı terör örgütüne üye olma” suçunu işlediğinden bahisle TCK’nun 314/2, 53/1-2, 54/1, 58/9, 63/1 ve 3713 Sayılı TMK’nun 5/1 maddeleri gereği cezalandırılması istemi ile kamu davası açılmıştır.

İLK DERECE MAHKEMESİNİN KABUL VE UYGULAMASI:

Gerekçeli kararda özetle; “Mevcut dosya kapsamı değerlendirildiğinde sanık hakkında her ne kadar örgüte üye olmak suçundan dava açılmış ise de; delillerin değerlendirilmesi neticesinde sanığa atfedilen suçun örgüte üyelik suçunu oluşturmayacağı görülmüştür. Buna yönelik olarak Mahkememizce dosya bilirkişiye gönderilmiş, 10/07/2018 tarihli bilirkişi raporu aldırılmıştır. Bilirkişinin 13 sayfa olarak düzenlediği raporun 12.sayfasında sonuç bölümünde sanığın banka nezdinde vadeli vadesiz katılım hesapları ve kredi kartının bulunduğu hesaplarına para çekme yatırma ve virman şeklinde hareketler görüldüğü, sanığın hesap hareketlerinde örgütün dernek veya yayın organlarına ödeme tespit edilmediği, sanığın 17/25 Aralık 2013 tarihinden sonra herhangi bir talimatla parayı yatırdığına dair dikkat çekici para girişinin, artışının olmadığı görülmüştür şeklinde rapor tanzim edildiği, ancak sanığın hesabındaki artışa ilişkin bank …..dan gelen dökümanlardan 17/25 Aralık öncesi 2013 aralık ayında hesap bakiyesinin 292,5 TL 2014 Ocak 904,98 TL 2014 Şubat 6.322,00 TL Mart 4600 TL, Nisan 56.858,00 TL Mayıs 89.385 TL Haziran ayında 91.610,00 TL Temmuz 91.541 TL, Ağustos 90.876,TL Eylül 102.297 TL Ekimde 90,623 TL kasım ayında 90,625 TL Aralık 92.743 2015 yılı ocak ayı 94.225, Şubat 94.671, Mart 95.975 TL Nisan 96.908 TL Mayıs 155,00 TL Haziran 25 TL Temmuz 25 TL şeklinde ay sonu bakiyelerinin olduğu söz konusu para artış tarihlerinin FETÖ terör örgütü üyesinin talimat tarihlerine denk gelmesi yatırılan para miktarı daha öncesindeki hesap hareketleri de dikkate alındığında sanığın savunmalarının dosya içerisindeki delillerle uyuşmadığı suçtan kurtulmaya yönelik savunma yaptığı bu nedenle sanığın bank …..daki para hareketlerinin TCK 220/7 kapsamında değerlendirilmiştir. Ve söz konusu yerleşik Yargıtay İçtahatları da dikkate alınarak Yargıtay 16. C.D. 2017/1862 2017/5796 E.K. Yine yanı dairenin 2018/1118 2018/1935 Karar sayılı ilamlarında da bank …..daki para hareketleri yönünden eylemin örgüte üye olmamakla birlikte örgüte yardım kapsamında değerlendirilmiştir.

Yine Mersin Kom Şube Müdürlüğünce çevre araştırma tutanakları irdelendiğinde sanığın ….. kullanıcısı olmadığı, dernek, sendika üyeliği, sgk kaydı ve tepe yönetimiyle irtibatının olmadığı,

TCK.nın 220/7 maddesine göre örgüt içerisinde hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişi, örgüt üyesi olarak cezalandırılır. Yine yardım kavramının anlamını genişletmek, bunu maddi yardımla sınırlı tutmak bu şekilde ceza sorumluluğu alanını suçta ve cezada kanunilik prensibiyle uyumlu şekilde dar tutmak yardım kavramını en fazla somut olarak suç örgütüne yol göstermek, saklamak, gizlemek, yer ve barınak sağlamak bu gibi eylemleri özgür eylemleriyle destek vermek gerekir. Dosya kapsamı mevcut delil durumu değerlendirildiğinde sanığın örgüt üyeliği suçunu işlemediği, çünkü örgüt üyeliğinden hüküm kurabilmek için devamlılık, süreklilik ve fikir birliği içerisinde hareket etmesi gerektiği yerleşik içtihatlarla tespit edilmiştir.

Sanığın dosyada sadece örgüte üye olmamakla birlikte örgüt liderinin talimatıyla bank …..da bulunan hesaba para yatırma şeklindeki emir ve talimatıyla hareket ettiği, 0 TL olan banka hesap bakiyesini 92.085,65 TL.ye çıkarması örgütün talimatıyla hareket ettiği anlamını taşıdığı ve bunun da somut delillerle ortaya konulduğu, söz konusu sanığın bu fiilinin de örgüt üyeliği değil örgüte bilerek ve isteyerek yardım etme suçunu oluşturduğu sübuta ermiştir.
Sanığın Fetö’yle bağlantılı herhangi bir kurum ve kuruluşla ilgisinin bulunmadığı dosya kapsamından anlaşıldığından sanık yönünden iddia edilen suçun örgüt üyeliği olmadığı, örgüt üyeliği suçunun vasıflarının mevcut dosya kapsamında sanık yönünden değerlendirilemeyeceği Mahkememizce anlaşılmıştır.

Suç veya terör örgütleri, kurma, yönetme veya bu örgütlere üye olma bağımsız suç tipleri olarak tanımlanmaktadır. TCK.nın 220/7 maddesi anlamında suç örgütünün hiyerarşik yapısına dahil olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişinin bilme ve isteme iradesiyle gerçekleşen yardım etme eyleminin cezalandırılmasını öngörmüştür.

TCK.nın 220/7 maddesinde geçen yardım kavramının anlamını genişletmemek, bunu maddi yardımla sınırlı tutmak bu şekilde ceza sorumluluğu anlamına “Suçta ve cezada kanunilik” prensibiyle uyumlu olacak biçimde dar tutmak, yine yardım kavramını en fazla somut olarak suç örgütüne yol göstermek, barınak sağlamak ve diğer hususlarda özgür iradesiyle destek bulmak fiillerini kapsayacak şekilde anlamak gerektiği, bu anlamda da sanığı örgütün finans kaynağı bank …..’ya her ne kadar eşinin talimatı doğrultusunda yatırdığını ifade etse de bilerek ve isteyerek para yatırdığı anlaşıldığından sanık yönünden örgüte yardım suçunun sübuta erdiği anlaşıldığından sanığın eylemine uyan FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün hiyerarşik yapısına dahil olmamakla birlikte bilerek ve isteyerek yardım etme suçundan cezalandırma yoluna gidilmiş, TCK 220/7 maddesi gereğince yatırmış olduğu para miktarı nazara alınarak takdiren cezasında 2/3 oranında indirim yapılmış olup sanığın eylemine uyan örgüte üye olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etme suçundan cezalandırılmasına” denilmek suretiyle sanığın mahkumiyetine dair hüküm kurulduğu görülmüştür.

İSTİNAF İNCELEMESİ AŞAMASI:

İstinaf başvurusunda bulunan sanık müdafi ….. istinaf dilekçesinde özetle; “Salt Bank …..da hesabı olduğundan değil duruşmada dinlenilen müvekkil sanık anlatımlarına ve dosyadaki bilirkişi raporu başta olmak üzere tüm delillere göre hareket edilerek müvekkil sanık …..’ın beraatine karar verilmesi gerekirken, lehe olan kanun hükümlerinin uygulanması talebi dahi reddedilerek, yasal unsurları oluşmayan terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etme suçundan dolayı mahkumiyet kararı verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, hükmü istinaf etme gereği doğmuştur. İzah edilen ve re’sen göz önünde bulundurulacak nedenlerle hukuki mesnetten uzak yerel mahkeme kararının sanık ….. lehine bozulmasına karar verilmesini” belirterek yerel mahkemece verilen hükmün bozulması istemiyle istinafa başvurmuştur.

SAVUNMA:

Sanık ….. Mersin 9. Ağır Ceza Mahkemesinde vermiş olduğu savunmasında; ”Ben bu konuda daha önce soruşturma aşamasında verdiğim ifadelerimi aynen tekrar ederim, ancak eksiklikler vardır, terör örgütü ile uzaktan yakından herhangi bir ilgim yoktur, suçlamaları kabul etmiyorum, ben evliyim, 1 bebeğim var, FETÖ’ye ait hiçbir dersane ve okula gitmedim, üniversitede ailemin yanında kaldım, 2008 yılında Diyanet ile umreye gittim, örgütün organize ettiği bir umre değildir, herhangi bir geziye gitmedim, sohbet ve toplantılarına gitmedim, maddi yardımda bulunmadım, ….. ve ….. aboneliğim yoktur, Bank …..’da 2008 yılında hesap açtırdım, sosyal hayata ait tüm işlemlerimi bu bankada gerçekleştirdim, kimsenin talimatı ile para yatırmadım, her ne kadar savcılıkta bu paranın babamın sattığı arsanın karşılığı olduğunu söylemiş isem de; 30.000 TL lik miktar kızkardeşimden gelmiştir, daha sonra 2013 yılı Ekim ayında ev almayı düşünüyordum, sözleşme yaptım, daha sonra evi beğenmediğim için ….. inşaat tarafından hesabıma 50.000 TL ve 28.000 TL civarında para yatmıştır, babamın hacizli arsaları olduğu için babamın üzerine değil de benim üzerime arsalar alındı ve para akışı benim hesabımdan sağlandı, eğer ben FETÖ’nün çağrısını duysaydım üzerime kayıtlı olan arabam ve evimi satarak yatırırdım, suçlamaları kabul etmiyorum, beraatimi isterim, savunmam için yeniden mehil istemiyorum, önceki savunmalarımı tekrar ile beraatımı isterim, mahkeme aksi kanaatte ise hakkımda hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesini talep ederim” şeklinde savunmada bulunmuştur.

Sanık ….. Ceza Dairemizde hazır edilerek alınan savunmasında; ”Ben üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum, önceki savunmalarımı da tekrar ederim, benim ilk çalıştığım kurum Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığıydı, daha sonra 2012 yılında Tarım Kırsal Kalkınma, Destekleme kurumunun sınavını kazanarak Mersin İl Koordinatörlüğünde uzman olarak görev yaptım, eski kurumum beni çağırırsa ve yeni kurumum da ihtiyaç olmadığını bildirmesinden dolayı eski kurumuma 11/07/2016 tarihinde geri döndüm, darbe girişimi sonrasında da bu kurumdan ihraç edildim, ben talimat üzerine kesinlikle hesap açmadım ve yine talimat üzerine para yatırmadım, babamın arazi satışından müteahhit firmanın vermiş olduğu para hesapta duruyordu, Mersinde ev almak için inşaat firmasına parayı gönderdim, daha sonra müteahhitin bana söylemiş olduğu ev ile vereceği ev çok farklıydı, bu nedenle ev almaktan vazgeçtim ….. inşaat tekrardan bu parayı hesabıma gönderdi, benim maaş aldığım hesabım ile 2008 yılından beri kullandığım Bank ….. hesabımdan başka hesabım yoktur, ….. inşaattan gelen parayı Bank …..’da dolar hesabına çevirerek aileme tekrardan gönderdim, dediğim gibi hiçbir şekilde talimat üzerine bankaya para yatırmadım, suçsuzum beraatimi isterim,” şeklinde savunmada bulunmuştur.

İDDİA MAKAMININ ESAS HAKKINDAKİ MÜTALAASINDA:

”Sanık ….. hakkında fetö/pdy silahlı terör örgütüne üye olma suçundan yapılan yargılama sonucunda sanığın üyelik boyutuna ulaşan eylemleri olmayıp ancak örgütün finansal açıdan en önemli kurumu olan Bank …..’da hesabının bulunması ve örgüte elebaşısının talimatından sonra hesap hareketinin mevcut olması nedeniyle sanık hakkında silahlı terör örgütüne yardım suçundan mahkumiyet kararı verilip, dosyaya yansıyan delillerde sanık …..’ın yukarıda belirtilen Bank …..’da hesap açmasının dışında fetö/pdy silahlı terör örgütü ile bağlantısının bulunduğuna ilişkin herhangi bir delilin dosyaya yansımamış olduğu, bu bakımdan örgüte yardım amaçlı Bank …..’ya para yatırmasının öncelikle olabilmesi için bir biçimde örgüt ile bağlantısının bir şekilde sağlanmış olması gerekip ayrıca Bank …..’daki hesabın 2008 yılında açılmış olup, örgüt elebaşısının talimatından sonraki para akışına yönelik sanığın savunmasının tutarlılık gösterip talimat ile hareket edildiğine yönelik herhangi bir kanıtında yansımadığı, bu bakımdan sanık hakkında beraat kararı verilmesi gerekip bu doğrultuda Mersin 9. Ağır Ceza Mahkemesinin kaldırılarak sanığın üzerine atılı suçu işlediğine yönelik ve suçun unsurlarının oluştuğuna dair mahkumiyetine yeterli delil bulunmadığından, sanığın üzerine atılı suçtan beraatine karar verilmesi esas hakkında mütalaa olunur,” şeklinde mütalaada bulunmuştur.

DELİLLER:

  • Bank ….. hesap hareketlerine ilişkin CD ve alınan Bilirkişi raporu,
    -…..bank dekontları,
  • Sanık savunması,
  • Sanığın nüfus ve adli sicil kayıtları,

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ, OLUŞ, KABUL VE GEREKÇE:

Ayrıntıları Yargıtay Genel Ceza Kurulu’nun 26.09.2017 tarih ve 2017/16.MD-956 esas 2017/370 karar sayılı ve Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin 14/07/2017 tarih 2017/1443 Esas ve 2017/4758 sayılı kararlarında belirtildiği üzere; Fetö/Pdy’nin TCK’nın 314. maddesinin 1. ve 2. fıkraları kapsamında silahlı terör örgütü olduğunun anlaşılıp kabul edildiği,

Yine ayrıntıları Yargıtay Genel Ceza Kurulu’nun ve Yargıtay 16. Ceza Dairesinin aynı kararlarında belirtildiği gibi “….. iletişim sistemi somut delillerle de kanıtlandığı üzere Fetö/Pdy silahlı terör örgütü mensuplarının kullanmaları amacıyla oluşturulan ve münhasıran bu suç örgütünün bir kısım mensupları tarafından kullanılan bir ağ olması nedeniyle, örgüt talimatı ile bu ağa dahil olunduğunun ve gizliliği sağlamak için haberleşme amacıyla kullanıldığının, her türlü şüpheden uzan, kesin kanaate ulaştıracak teknik delillerle tespiti halinde kişinin örgüt ile bağlantısını gösteren delil olacağı” hususunun dairemizce de kabul edildiği,

Ayrıntıları Dairemizce de benimsenen Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 2017/1861 esas 2018/294 karar, 2017/1862 esas 2017/5796 karar ve ilk derece mahkemesi sıfatı ile verdiği 2015/3 esas 2017/3 sayılı kararlarında ve istikrar kazanmış yargısal kararlarda açıklandığı üzere;

“Örgüt üyesi, örgüt amacını benimseyen, örgütün hiyerarşik yapısına dahil olan ve bu suretle verilecek görevleri yerine getirmeye hazır olmak üzere kendi iradesini örgüt iradesine terk eden kişidir. Örgüt üyeliği, örgüte katılmayı, bağlanmayı, örgüte hakim olan hiyerarşik gücün emrine girmeyi ifade etmektedir. Örgüt üyesi örgütle organik bağ kurup faaliyetlerine katılmalıdır. Organik bağ, canlı, geçişken, etkin, faili emir ve talimat almaya açık tutan ve hiyerarşik konumunu tespit eden bağ olup, üyeliğin en önemli unsurudur. Örgüte yardımda veya örgüt adına suç işlemede de, örgüt yöneticileri veya diğer mensuplarının emir ya da talimatları vardır. Ancak örgüt üyeliğini belirlemede ayırt edici fark, örgüt üyesinin örgüt hiyerarşisi dahilinde verilen her türlü emir ve talimatı sorgulamaksızın tamamen teslimiyet duygusuyla yerine getirmeye hazır olması ve öylece ifa etmesidir.

Silahlı örgüte üyelik suçunun oluşabilmesi için örgütle organik bağ kurulması ve kural olarak süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gerektiren eylem ve faaliyetlerin bulunması aranmaktadır. Ancak niteliği, işleniş biçimi, meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı, örgütün amacı ve menfaatlerine katkısı itibariyle süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk özelliği olmasa da ancak örgüt üyeleri tarafından işlenebilen suçların faillerinin de örgüt üyesi olduğunun kabulü gerekir. Örgüte sadece sempati duymak ya da örgütün amaçlarını, değerlerini, ideolojisini benimsemek, buna ilişkin yayınları okumak, bulundurmak, örgüt liderine saygı duymak gibi eylemler örgüt üyeliği için yeterli değildir. (Evik, Cürüm işlemek için örgütlenme, Syf 383 vd.)

Örgüt üyesinin, örgüte bilerek ve isteyerek katılması, katıldığı örgütün niteliğini ve amaçlarını bilmesi, onun bir parçası olmayı istemesi, katılma iradesinin devamlılık arz etmesi gerekir. Örgüte üye olan kimse, bir örgüte girerken örgütün kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla kurulan bir örgüt olduğunu bilerek üye olmak kastı ve iradesiyle hareket etmelidir. Suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olmak suçu için de saikin “suç işlemek amacı” olması aranır. (Toroslu özel kısım syf.263-266, Alacakaptan Cürüm İşlemek İçin Örgüt syf.28, Özgenç Genel Hükümler syf. 280)

Suç örgütünün tanımlanıp yaptırıma bağlandığı TCK’nın 220. maddesinin 7. fıkrasında yardım fiiline yer verilmiştir. “Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişinin, örgüt üyesi olarak” cezalandırılacağı belirtilmiş, anılan normun konuluş amacı, gerekçesinde; “örgüte hakim olan hiyerarşik ilişki içinde olmamakla beraber, örgütün amacına bilerek ve isteyerek hizmet: eden kişi, örgüt üyesi olarak kabul edilerek cezalandırılır.” şeklinde açıklanmış, maddede yardım etme fiilleri de örgüt üyeliği kapsamında değerlendirilerek, bağımsız bir şekilde örgüte yardım suçuna yer verilmemiştir.

Yardım fiilini işleyen failin, örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmaması, yardımda bulunduğu örgütün TCK’nın 314. maddesi kapsamında silahlı terör örgütü olduğunu bilmesi, yardım ettiği kişinin örgüt yöneticisi ya da üyesi olması ve yapılan yardımın örgütün amacına hizmet eder nitelikte bulunması gereklidir. Yardımdan fiilen yararlanmak zorunlu değildir. Örgütün istifadesine sunulmuş olması ve üzerinde tasarruf imkanının bulunması suçun tamamlanması için yeterlidir.

Yardım fiilleri, örgüte silah sağlama ve terörün finansmanı dışında tahdidi olarak sayılmamıştır. Her ne surette olursa olsun örgütün hareketlerini kolaylaştıran ve yaşantısını sürdürmeye yönelik eylemler yardım kapsamında görülebilir. (Yargıtay Ceza Genel Kurulu 11.11.1991 tarih, Esas 9-242, Karar 305). Yardım teşkil eden hareketin başlı başına suç teşkil etmesi gerekmez. Yardım bir kez olabileceği gibi birden çok şekilde de gerçekleşebilir. Ancak yardım teşkil eden faaliyetlerde devamlılık, çeşitlilik veya yoğunluk var ise, sanığın hukuki durumunun, örgüt üyeliği kapsamında değerlendirilmesi gerekebilir. (Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 2017/1861 esas 2018/294 karar, 2017/1862 esas 2017/5796 karar sayılı ilamları )
Sanık hakkında duruşmalı olarak yapılan istinaf incelemesi sonucunda ve yukarıda değinilen açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

Sanık ilk derece mahkemesinde 27/06/2018 tarihli celsedeki savunmasında özetle; Daha önce aynı konuda beyanda bulunduğunu, Fetöye ait hiçbir okul ve dershaneye gitmediğini, 2008 yılında Diyanet ile umreye gittiğini, bank …..da 2008 yılında hesap açtırdığını, bütün işlemlerini bu bankadan yaptığını, kimsenin talimatıyla para yatırmadığını, savcılıkta her ne kadar paranın babasının sattığı arsadan kaynaklandığını söylese de; 30 bin liralık miktarın kız kardeşinden geldiğini, 2013 yılında ev almayı düşündüğünü, 2013 yılının ekim ayında sözleşme yaptığını, daha sonra evi beğenmediğini, ….. İnşaat tarafından hesabına 50 bin lira ve 28 bin lira para yatırdığını, babasının hacizli arsaları olduğu için paranın kendi hesabına yatırıldığını belirterek iddiaları reddetmiştir.

Alınan 10/07/2018 tarihli bilirkişi raporunda sanığın talimat tarihlerine denk gelecek şekilde Bank…..ya para yatırdığına dair dikkat çekici para artışının bulunmadığı yönünde görüş bildirildiği, Bank ….. cevabi yazıları incelendiğinde sanığın 03/10/2008 tarihinde Bank …..’da hesap açtırdığı, talimat tarihlerinden öncede sanığın hesabında para bulundurduğu, hesabında toplamış olduğu yaklaşık 90,000 TL. parayla ev almayı düşündüğü, ….. inşaat isimli şirkete daire bedeli açıklaması ile 02/04/2014 tarihinde 50,000 TL. İle 09/05/2014 tarihinde 27.889 TL. olarak eft yaptığı, daire alımından vazgeçmesi nedeniyle ….. İnşaat tarafından göndermiş olduğu paranın sanığın Bank …..’da bulunan hesabına eft ile tekrardan gönderildiği, sanık savunmaları ile alınan bilirkişi raporu ve Bank ….. hesap hareretlerinin uyumlu olduğu, sanığın FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyesi olduğuna ve örgüt liderinin çağrı ve talimatları üzerine Bank ….. isimli bankaya destek olmak amacıyla para yatırdığına dair, sanığın savunmasının aksine herhangi bir delil elde edilemediği ayrıca Mersin Kom Şube Müdürlüğünce çevre araştırma tutanakları irdelendiğinde sanığın ….. kullanıcısı olmadığı, dernek, sendika üyeliği, sgk kaydı ve tepe yönetimiyle irtibatının olmadığı bu nedenlerle Tüm dosya kapsamı itibariyle mevcut delillerin, sanığın örgütün hiyerarşik yapısına organik bir bağ ile dahil olduğuna dair delil olmadığı gibi Bank …..’daki hesap hareketlerinin FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne yardım kastıyla hareket ettiğini göstermeye yeterli olmadığı, açıklanan nedenlere sanığın üzerine atılı silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin delil elde edilemediği anlaşıldığından CMK’nın 223/2-e maddesi gereğince beraatine yönelik aşağıda yazılı şekilde karar verme cihetine gidilmiştir.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;

Sanık ….. hakkındaki Mersin 9. Ağır Ceza Mahkemesinin 09/10/2018 gün ve 2018/161 Esas 2018/319 Karar sayılı HÜKMÜNÜN CMK’nın 280/2. MADDESİ GEREĞİNCE KALDIRILMASINA,

Sanık …..’ın üzerine atılı Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma suçundan isnat edilen eylemin sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması nedeniyle CMK 223/2-e maddesi gereğince BERAATİNE,

Sanık kendisini vekil ile temsil ettiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince, ilk derece mahkemesinde yapılan yargılama için maktu vekalet ücreti olan 4.360,00TL ile BAM Dairesinde yapılan yargılama içi……700,00 TL ücreti olmak üzere toplam 6.060,00 TL vekalet ücretinin hazineden alınarak sanığa verilmesine,

Yargılama giderlerinin kamu üzerinde bırakılmasına,

Sanık ve sanık müdafiinin yüzüne karşı, BAM Cumhuriyet ….. katılımıyla mütalaaya uygun olarak, CMK’nın 286/1. maddesi uyarınca yüzüne karşı karar verilenler yönünden tefhimden itibaren, tefhim edilemeyen ve tebliği gereken taraflar yönünden ise tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde (temyiz gerekçesi bulunmayan süre tutum dilekçesi verilmesi halinde CMK’nun 295/1 maddesi gereğince gerekçeli karar tebliğinden itibaren 7 gün içerisinde ) Dairemize gerekçeli bir dilekçe verilmesi veya zabıt katibine beyanda bulunup temyiz dilekçesi mahiyetinde tutanak tutturup hakime onaylatmak suretiyle verilmesi, bir başka İlk Derece Mahkemesi veya Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairesi aracılığıyla dilekçe gönderilmesi, ilgilinin ceza infaz kurumunda bulunması halinde tutukevi müdürlüğüne beyanda bulunularak veya bu hususta bir dilekçe verilmesi suretiyle Yargıtay İlgili Ceza Dairesi tarafından incelenmek üzere CMK’nın 286. maddesi uyarınca TEMYİZ YOLU açık olmak üzere, 29/01/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

1 Yıldız2 Yıldız3 Yıldız4 Yıldız5 Yıldız (9 votes, average: 4,56 out of 5)
Loading...

KANUN YARARINA BOZMA (YAZILI EMİR) NEDİR?

Kanun yararına bozma, önceki yasanın yazılı emir adını verdiği kanun yoludur. Bu yol gerek yargıçların ve gerek mahkemelerin istinaf ve temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş kararlarına karşı bir yasa yoludur. Amacı bu karardaki aykırılıkları ortadan kaldırmaktır.
Niteliği bakımından bir olağanüstü yasa yolu sayılmalıdır, çünkü kesin hüküm kuvveti taşıyan kararlara karşı başvurulan bir yoldur. CMK, bu sonucu benimsemiştir. Kanun yararına bozmada genel ilke, verilen bozma kararlarının sanık aleyhine sonuç doğurmamasıdır. Bu yolun amacının, yasaların ülke içinde eşit biçimde uygulanması olduğu belirtilmektedir. Bu bakımdan faydalı bir yol olarak görülebilir. Fakat kesin hükmü ortadan kaldırmak amacı taşıması ve bizde olduğu gibi bazen sanık aleyhine de sonuç doğurması,
kesin hükmün otoritesini sarsan bir etkendir. Kanun yararına bozma yolunda, özellikle uyuşmazlığın esasını çözmeyen kararların sanık aleyhine etkisi yönünden yapılacak bir değerlendirmede, bu yolun somut olayda gerçeği ortaya çıkarmaya yönelik olduğu söylenebilir. Yasaların ülke içinde eş olaylarda aynı biçimde uygulanması amacı, uyuşmazlığın esasını çözen mahkeme kararları bakımından geçerlik taşır; çünkü bunlarda sanık aleyhine uygulama yolu kapalıdır. Yeni yasa bu konuda iki ayrı yol öngörmektedir. Bunlar, genel anlamda kanun yararına bozma ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının kanun yararına bozma
yollarıdır.

YARGILAMANIN YENİLENMESİ DAVASI NASIL GÖRÜLÜR?

CMK’ya göre kanun yolu davası açabilenler yargılamanın yenilenmesi davasını açabilirler. Yasa bunu yasayollarına başvurma konusundaki genel kuralların, yargılamanın yenilenmesi yolunda da uygulanacağı biçiminde açıklamıştır. Yargılamanın yenilenmesi yoluna mahkumun ölmesinden sonra da başvurulması mümkün kılındığı için, ölüm durumunda, ölenin eşi, üstsoyu, altsoyu, kardeşleri yargılamanın isteyebileceklerdir.
Yargılamanın yenilenmesini istemek için, yasada açıklanmış bulunan nedenlerden birinin gerçekleşmiş olması şarttır.
Yargılamanın yenilenmesi istemi süreyle sınırlı değildir, çünkü bir yenileme nedeni yıllar sonra ve beklenmeyen bir anda ortaya çıkabilir. Bu bakımdan bu yol için bir süre sınırlaması koymak, bu yolun niteliğine aykırı düşer. Yasa, yargılamanın yenilenmesini istemeyi bazı biçimsel koşullara bağlamıştır. Bu istek bir dilekçeyle yapılmalı ve bunda yargılamanın yenilenmesi isteminin nedenleri ve özellikle istemin dayanağını oluşturan yeni deliller ve
olgular belirtilmelidir. Yargılamanın yenilenmesi davası, önceki son kararı vermiş olan mahkemede açılacaktır. Yargılamanın yenilenmesi CMK’da iki grup olarak öngörülmüştür: Mahkumun lehine ve aleyhine. Bu nedenler sınırlıdır. Bunlara ekleme yapılama

HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASI (HAGB) NEDİR ?

Ceza yargılaması hukukumuza getirilen yeni bir kurumdur. Temeli şudur: Sanık yargılanır, suçlu bulunur, cezalandırılır. Fakat cezası açıklanmaz, askıya alınır. Hukuki niteliği yönünden cezanın ertelenmesine (tecil) benzer bir hukuk kurumudur. Sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adlî para cezası ise; mahkemece, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir.
Süreyle ilgili olarak dikkat edilecek olan nokta şudur: İki yıllık süre, mahkemenin yaptığı yargılama sonunda sanığa vereceği hapis cezasının süresidir. Bu süre, yargılama konusu suçun yasada öngörülen cezasının yıl hapisle sınırlanmış olması değildir. Başka bir anlatımla, suçun cezasının 2‐5 yıl hapis olduğu bir resmi belgede sahtecilik yargılamasında, mahkeme sonuçta sanığa iki yıl hapis cezası verecek olduğunda, hükmün geri bırakılması kurumu uygulanabilir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi CMK’da belirli koşullara tabi tutulmuştur. Sanığın durumunda bu koşulların bulunması şarttır. Bu koşullar içinde sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması önde gelir.
Mahkemenin, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurarak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması da şarttır. Ayrıca suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hâle getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi, gerekir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi halinde sanık, beş yıl süreyle denetim süresine tabi tutulur.

İDDİANAME NEDİR, İÇERİĞİNDE HANGİ UNSURLAR YER ALIR?

İddianame, bir ceza olayını son soruşturmaya aktaran belgenin adıdır. Kamu davası iddianame ile açılır. İddianame ile işin son soruşturmaya aktarılması özel bir yere sahiptir. İddianamenin ceza yargılamasının önemli bir belgesi olması nedeniyle ceza yargılaması açısından önem taşır. İddianame, içeriği bakımından son soruşturmayı yapacak olan mahkemeye verilen ve bu mahkemenin uyuşmazlığı çözmesini isteyen bir belgedir.
Bunun hangi mahkemeye verileceği, yargıcın yetki kurallarına göre belirlenir. Özellikle yerel ve görevsel yetki kurallarına uymak gerekir. Örneğin İstanbul’da işlenmiş olan bir ağır cezalık suçun yargılanması, İstanbul’daki ağır ceza mahkemesinden istenecektir.
Savcının iddianame düzenleyerek kamu davasını açması, sanığın suçu işlediğine ilişkin yeterli şüphe nedenlerine ulaşması ile mümkündür. Bu da yapılan hazırlık soruşturması sonunda ulaşılabilecek bir sonuçtur. Türk sisteminde savcı, istisnaların söz konusu olmadığı
durumlarda, kamu davasını açmak zorundadır.
İddianame, isminin sonundaki “name” sözcüğünden de anlaşılacağı üzere yazılıdır. Savcı, iddialarını taşıyan bir belge düzenlemelidir. İddianamenin neleri içermesi gerektiği yasada
belirtilmiştir.
a) Şüphelinin kimliği,
b) Müdafii,
c) Maktul, mağdur veya suçtan zarar görenin kimliği,
d) Mağdurun veya suçtan zarar görenin vekili veya
kanunî temsilcisi,
e) Açıklanmasında sakınca bulunmaması halinde ihbarda
bulunan kişinin kimliği,
f) Şikâyette bulunan kişinin kimliği,
g) Şikâyetin yapıldığı tarih,
h)Yüklenen suç ve uygulanması gereken kanun
maddeleri,
i) Yüklenen suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi,
j) Suçun delilleri,
k) Şüphelinin tutuklu olup olmadığı; tutuklanmış ise, gözaltına alma ve tutuklama tarihleri ile bunların süreleri, Gösterilir.
İddianamede, yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır.
İddianamenin sonuç kısmında, şüphelinin sadece aleyhine olan hususlar değil, lehine olan hususlar da ileri sürülür. İddianamenin sonuç kısmında, işlenen suç dolayısıyla ilgili kanunda öngörülen ceza ve güvenlik tedbirlerinden hangilerine hükmedilmesinin istendiği; suçun tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, ilgili tüzel kişi hakkında uygulanabilecekolan güvenlik tedbiri açıkça belirtilir.

CEZA DAVASINI KİM AÇAR, NASIL AÇILIR?

Savcı yaptığı hazırlık soruşturması sonunda, kovuşturmama kararı vermediğinde, araştırma konusu eylemin suç oluşturduğu konusunda yeterli şüpheye ulaşmış demektir. Bunun sonucu olarak bu uyuşmazlığı çözülmek üzere mahkeme önüne götürmek zorundadır.
Savcı davayı açmadan önce bütün koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğini iyi biçimde değerlendirmek durumundadır, çünkü hakkında ceza davası açılan kişi sanık adını alacak, onun toplum içindeki durumunda bu nedenle değişik olacak (son soruşturma sonunda beraat
etse bile), öte yandan yine boş yere açılmış bir kamu davasında yapılan giderler de boşa gidecek ve bunun yanında toplumdaki adalet duyguları da zedelenecektir.
Savcının açtığı dava bir ceza davası olduğundan ve bu davayla toplumda bozulmuş olan düzenin yeniden kurulması istendiğinden, kamu adına açılmış bir davadır ve bu nedenle de “kamu davası” adını alır. Savcı, devletin bir görevlisi olarak bu davayı devlet adına açmaktadır. Dava, bir uyuşmazlığın yargıç önüne götürülmesi ve orada tutulmasıdır. Bu uyuşmazlık ceza uyuşmazlığı olduğunda, dava, ceza davasıdır. Her ceza davasında iki ögenin (unsur) kesinlikle bulunması gerekir. Bunlar kişi ve eylem ögeleri (unsurları) dır. Hukukumuzda belirsiz kişilere karşı ceza davası açmak mümkün değildir. Savcı bir eylemden ötürü kamu davasını açtığında, bu davanın sanığını da göstermelidir. Bunun yanında bu sanığa atılan suç, daha yerinde deyişle, onun suçlandığı eylem de gösterilmek gerekir. Kişi hangi suçu işlemek şüphesi altında olduğunu bilmek durumundadır. Bu, sanık için bir güvencedir. Ayrıca bu iki öğe yargı organının yetki ve görev alanının belirlenmesi bakımından da önem taşır. Gerçekten “davasız yargı olmaz” ilkesi gereğince, yargı organı ancak önüne getirilen uyuşmazlıkları çözebilir ve yargılanması istenen kişileri yargılayabilir.
Bir uyuşmazlığa kendiliğinden el atamaz. Bu bir açıdan da itham sisteminin bir sonucudur. Tarihte tahkik sisteminin sakıncaları yaşanmıştır. Bu sistemde iddia ve yargı görevi aynı kişi ve organda birleştiğinden, kişiler bakımından tam anlamıyla güvensizlik doğuran bir
durumdur. Yargılanan kişi aynı zamanda iddia eden ve koğuşturan makam ya da kişi de olduğunda, bu sistemde yargı, ancak bazı iddialara kılıf bulmak amacına hizmet eder.

Whatsapp ile ulaşın bize
Whatsapp'a gönder

Bu Sayfadaki İçeriği KOPYALAYAMAZSNIZ !!!